Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ocak 2014

Camideki hoca Nasreddin Hoca

Cumhuriyetin ilk yıllarında merhum Fuat Köprülü, çocuk edebiyatı dalında Tevfik Fikret'in 1914 tarihinde çocuklar için yazdığı "Şermin" kitabıyla beraber Nasreddin Hoca ve fıkralarını da koyar. Bu nedenle Nasreddin Hoca'nın tarihi kişiliğiyle ilgili araştırmalara Fuat Köprülü'nün öncülük ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Nasreddin Hoca fıkralarını çocuk edebiyatı kapsamında okutulmak üzere manzumeleştiren Köprülü, bunlardan ellisini 1918' de Nasreddin Hoca - Manzum Hikayeler adlı kitabında toplar. Kitabın önsözlerinde, kimi kaynaklardaki Hoca' ya ilişkin belge ve bilgiler üzerinde durmuş. Sonraki araştırmalar, Köprülü'nün bulgularını önemli ölçüde doğrulamıştır.

Ancak şunu belirtelim ki Köprülü ile beraber Cumhuriyet kurgulandıktan sonra da milli bir edebiyatımız, milli bir kültürümüz ve milli bir eğitimimiz oluşamamıştır. Bundan dolayıdır ki 90'lı yıllara geldiğimizde Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Komisyonu UNESCO, Nasreddin Hoca ile dalga geçercesine 1996 yılında "Nasreddin Hoca Kahkaha Yılı" ilan etmişti. Unesco, Nasreddin Hocayı kimden soracak ya da kimden bilecekti. Tabi ki ilk kurguyu yapan araştırmalara müracaat edecektir. İşte Köprülünün kurgusu, Nasreddin Hoca'yı çocuk edebiyatı alanında meşru kılan Noel Baba'ya benzetme çabasıdır diyebiliriz.

Günümüzde özellikle edebiyat dünyasından bu "Kahkaha Yılı" olayına itirazların yükseliyor olması bizi sevindiriyor. Bu ediplerimizden ilki Mustafa Özçelik Hocamızdır. Özçelik Hocamız, Nasreddin Hoca'nın doğduğu Hortu Köyü'ne 20 km. uzaklıkta bir köyde doğduğundan dolayıdır ki Nasreddin Hoca hakkında sözlü bir kültür derlemesi de yapmıştır. Onun "Nasreddin Hoca" kitabında "Toplumsal konumu olan birinin o tür ifadeleri söylemesi mümkün değil. Hoca camide vaiz, halkın içinde önderliği olduğunu söylüyor. Özçelik Hocamızdan şunu anladım. Yunus Emre nasıl şiir söylemişse o da nükte söylemiştir. Yunusun şiiri nasıl ezberlenmişse hocanın da nükteleri ezberlenmiş ve günümüze ulaşmıştır.

Biz de okumalarımızda Nasreddin Hocanın Cem Yılmaz gibi bir komedyen değil "Camide Bir Hoca" ama karizmatik bir hoca, insanlara rol model olacak bir hoca olarak görüyoruz. Günümüzde Cami hocalarımıza çizdiğimiz kılıfın da ötesinde bir hoca çünkü hoca sadece namaz kıldırmıyor, sadece cenaze yıkamıyor, sadece hutbede, minberde değil. Hoca hayatın her alanında Müslüman bir toplumun gereken günlük hayatın karşılayabileceği bir insan. Tam manasıyla bir toplum önderi. Hoca Camide derken o zaman mektep de camideydi. Yani okul da caminin içindeydi. Yani modern, sonradan görme cahillerin "Hoca Camide" sloganının çok ötesinde bu bizim "Camideki Hocamız"u2026

Ü

Unesco'nun Nasreddin Hoca ve Kahkaha Yılı" olayına en sert tepkiyi kıymetli ediplerimizden Şaban Abak göstermiştir. Onun "Tarifi Bende -Bir İslam Aydını Olarak Nasreddin Hoca" adlı kıymetli çalışmasında ve köşe yazılarında bu konuyla ilgili hassas değerlendirmeleri var : "Hoca evet, güldürür, fakat asla 'gülünç' değildir. Komedyenin ise bizzat kendisi gülünçtür" sözü bizi düşündürmeye sevk edecektir.

Şabak'ın kitabından bir pasaj; Eşek, dünya malına bağlı

'Hoca, kaybolan eşeğini aramaya çıktığında bir yandan da yüksek sesle hamd ve şükür ile dualar etmektedir. Eşeğini kaybettiği için neden şükrettiğini soranlara cevabı, hem dervişçe hem filozofçadır: 'Ya ben de eşeğin üstünde olsaydım!' Şerh: 'Cevapta komik olan hiçbir şey yoktur. Mizah unsuru, belki zamanın yıpratıcılığına karşı koruyucu bir zarf ve taşıyıcı bir vasıta işlevi görmektedir, ama mazruf başkadır. Eşek burada dünya malını ve dünya malına bağlılığı temsil ediyor. Dünya malına bağlılık, insanı mal sahibi olmaktan çıkardığı gibi, malın insana sahip olması gibi trajik bir sonuç doğurur. Oysa insan dünyayı ve dünyalıkları terk etmeyi başardığı oranda kendisi olacak ve kendini bulacaktır. Aksi durumda kaybolan eşeğiyle birlikte kendi de kaybolup gidecektir.' (s.50)

Nasreddin Hocanın uydurulmuş fıkralarını nasıl asıl fıkralarından ayıracağız sorununa şöyle bir çözüm geliştirmek gerekir. Mesela Bir şiirinde Nasreddin Hoca'ya da atıfta bulunan Büyük şair Yusuf Nabi'nin hayat hikayesi ve eserleri yazılı kaynaklarca o kadar net bir şekilde anlatılmasına rağmen memleketi olan Urfa'da kendisiyle ilgili yüzlerce efsane ürünü fıkra ve olay anlatılır. Bunların içirişinde gayr-i ahlaki edebe mugayir olanların Nabu00ee'ye ait olmadığını Nabu00ee'nin eserlerine bakıp öğrenebiliyoruz. Bu nedenle Nasreddin Hoca fıkralarının da bu minvalde değerlendirilip işlenmesi, kültür ve sosyal hayatımıza işlenmesi lazımdır.

Büyük bir medeniyetin alimlerinin, bilgelerinin, filozoflarının, marifet ehlinin ağızlarından, kalemlerinden damlayan incileri görebilirsek, bizi ters köşeye getirmek isteyenlerin oyunlarını bozabiliriz. Onlar, yanlış anlamamızı istedikçe biz, doğruda sebat kılar, bütün planlarını boşa çıkarırız.

Bize şimdiye kadar Cin Ali serisi gibi hep çocuk edebiyatı kategorisinde anlatılan Nasreddin Hoca, Şaban Abak ve Mustafa Özçelik gibi hocalarımızın eserleriyle yeni bir mecraya girdiğini söyleyebiliriz. Bu ediplerimizle Nasreddin Hoca'nın çocuklarla beraber gençlerin de yaşlıların da nasipleneceği bir şeyleri olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.

Şaban Abak'ın Tarifi Bende kitabı ve Mustafa Özçelik'in Nasreddin Hoca kitabı okunmaya değer kitaplar olarak görüyor. Bu eserlerin tüm okullarda okutulması gerektiğini düşünüyorum. Edebiyat derslerinde talebelere metin çözümü ile beraber sosyal hayatımızın tahlili için de faydalı olabilecek bir eserler lazım.