Camideki Birlik
Türklerin kurumsal yapı açısından İslam Dünyası içinde “etkin” konuma gelmeleri, Emevi hanedanını yıkıp Abbasi oğullarını iktidara taşımaları ile başlar. Tarihlerin miladi 749-750’yi gösterdiği bir dönemde, Türkistan’dan özellikle muharip güç olarak bugün Ortadoğu denilen topraklarda yerleşmeye başladılar.
Abbasiler’in iktidara geldiklerinde devletin başkentini Bağdat’a taşımalarıyla birlikte, yeni bir dönemin de başladığını görmekteyiz. Aynı tarihlerde bir başka yerde, Emevi hanedanına mensup Abdurrahman, kuzey Afrika yolunu izleyerek İspanya’ya geçiyor ve orada uzun asırlar sürecek bir devletin temellerini atıyordu. Kültürde, sanatta, edebiyatta, ilimde çağının ışığı olup, kendisinden sonra gelecek asırları da etkileyen ve özellikle de Avrupa’yı skolastik düşünceden, kilise baskısından, tekelinden kurtaracak olan Reform ve bununla bağlantılı olarak Rönesans hareketlerinin fikri alt yapısı işte bu devlette atılmıştı: Endülüs Emevi Devleti.
Abbasiler, özellikle askeri gücünü Müslüman Türklerden alıyordu. Sayıları bir hayli fazla olan bu güç ve aileleri için Samarra şehri kurulmuştu.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen yüceler yücesi kutlu elçi, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav), Mekke’den Medine’ye hicreti esnasında Mekke ile Medine arasındaki Kuba köyünde bir istirahatlık konaklama sırasında ilk mescidi de inşa etmişti: Kuba Mescidi.
Medine’de ise, hâne-i saadetlerinin de bulunduğu yerde Mescid-i Nebevi’yi inşa ettiler. Yeryüzünün tamamının “mescid” olarak kabul edildiği İslam Dini’nde ibadet için ayrıca özel mekânların oluşturulmasının temelinde yatan en mühim fikir şudur: “Birlik”.
Ümmet-i Muhammed’in birliği, dirliği ve iriliği felsefesine giden yol, “ancak inananların kardeş olduğu” ana fikridir. İşte ibadet mekânlarının tesisinde bu amacı gerçekleştirmeye uygun olarak hareket edildi. Müslümanlar mescide gitmeye teşvik edildi ve hatta ödül de konuldu: “Mescidde kılınan namaz evde kılınan namazdan 27 derece daha faziletlidir”.
Kâbe’de, yılda bir defa icra edilen hac ibadetinde,bu en büyük buluşmada birlik olmak ve İslam dünyasının her yerinden gelmiş, farklı renk ve yerel desenlerdeki Müslümanların Allah’ın bu en kutsi evinde birlikte ibadet etmelerinin yanısıra, büyük bir kurultay gibi Müslümanların dertlerini, sıkıntılarını dinlemek ve ortak bir ülkü için birbirlerine yardımcı olmak hedefi vardır.
Peki biz bunu kullanabiliyor muyuz? Maalesef hayır! Neden sorusunun cevabını sizlere bırakıyorum.