Cahit Çollak
Pazar günüydü. Bursa'daki edebiyatçı kardeşim Afşin Selim'den haber aldım. Bursa'nın sevilen ve hürmet edilen kültür adamı Cahit Çollak ağabey vefat etmişti. Pazar günü sabah namazından sonra kalp krizi geçirmiş ve hayata veda etmişti. Mustafa Özçelik ve Adem Turan da bu haberi facebook hesaplarından teyit ettiler. Sonra Bursa'nın bir özge siması Nurettin Doğan ile acımızı paylaştık. Salih bir insandı, mübarek ve derviş bir adam... Çok üzüldüm, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet, makamı ali olsun. Pazartesi günü Emir Sultan Camii'nde cenaze namazı kılındıktan sonra Pınarbaşı Mezarlığı'nda toprağa verildi.
2007 yılında Bursa'ya gittiğimde merhumun kitabevine Afşin Selim kardeşimi de davet etmiş ve iki gönül insanını tanıştırmıştım. İkisi de bu tanışmadan çok memnun kalmıştı. Ulu Camii yanındaki Emirhan'da numara 49'daki dükkan, bir kitabevi olmanın ötesinde bir ocak, edebiyat ve fikir mahfiliydi adeta. Şairlerin, yazarların ve derdi olanların uğrak yeriydi. Cahit Çollak, Bursa deyince aklıma ilk geliveren mübarek şahsiyetlerdendi. Ziyaretinde bulunmuş, kendisiyle sohbet etme şansını elde etmiştim. Dergah camiasındandı ve merhum Nurettin Topçu'nun talebelerindendi. Uludağ Yayınları'nı ve Sır Yayınları'nı kurmuştu. Bursa'da kitapçılık ve yayıncılık yapıyordu. Uludağ ve Sır, bence sıradan seçilmiş isimler değildi. Biri ile Bursa'nın alameti ve nişanını hatırlatıyor, öbürü de şehrin manevi dünyasına işaret ediyordu. Özel kitaplar yayımlıyordu. Bir kısmını bu sütunda tanıttım. O derviş adamı özleyeceğiz. Eşi Serpil Hanımefendiye, oğulları Kerim ve Mehmet Cemal kardeşlerimize, başta Ezel Erverdi, Mustafa Kutlu, İsmail Kara, Mustafa Kara ve Süleyman Uludağ olmak üzere bütün dostlarına, yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Cahit Çollak, 1951'de Erzurum doğmuştu. Baba tarafından Rize Çamsızhemşin asıllı. Çorbacızade namlı dedesi 93 Bulgaristan Rusçuk göçmeniydi. Anneannesi yerli Erzurumlu. Dayılarından birinin yaptığı evlilik ve babasının işi dolayısıyla Malatyalı. Nerelisin? diye sordukları vakit, "Rize, Erzurum, Malatya, İstanbul ve Bursalıyım." diyormuş. İlk ve ortaöğretimini babasının işi dolayısıyla bulundukları Malatya'da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde okumuştu. Okumak için İstanbul'a geldiği 1969-70'li yıllarda Fikir ve Sanatta Hareket dergisi çevresinde bulunan Ezel Erverdi, Mustafa Kutlu, Taner Şuer, Hasan Hüsrev Hatemi ve Hüseyin Hatemi ile tanıştı ve kaynaştı. O artık ulu bir davanın neferi olarak hayırlı bir yolda idi. Derginin kurucusu Nurettin Topçu'nun talebesi oldu.
O unutamadığım ziyarette merhum Nurettin Topçu'dan, kadu00eem dostu Ezel Erverdi'den, Hareket dergisi ve Dergah Yayınları'ndan uzun uzadıya bahsetmiş ve bu çerçevede sohbet etmiş idik. Yürekten ikram ettiği çaylar eşliğinde uzun bir yolculuğa çıkmıştık. İç dünyası zengin bir ağabeydi. Dervişane tebessümü, sıcak bir atmosfer oluşturmuştu dükkanda. O, aslında 'Bursa'nın uçbeyi'ydi. İnşallah çevresindeki edebiyatçılardan biri hayatını yazar, biz de okuruz.
Bir Bursa ziyaretimde otobüse binmiş, şoförün arka sırasında yanyana oturmuştuk. Ben İstanbul'dan getirdiğim kitaplarımdan bazı dostlara kitap hediye etmiştim, tabii başta kendisine. Teşekkür ettikten sonra şakayla karışık şöyle bir sitemde bulunmuştu: "Her yazar senin gibi kitaplarını hediye ederse biz kitapçılar neyleriz?" Bunu tatlı bir hatıra olarak saklıyorum. Ve o gün bugündür o tavsiye ışığı altında sadece kıymet bilenlere kitap armağan etmeye çalışıyorum. Mustafa Kutlu'nun bir hikayesinde anlattığı "Dava Delisi Kerim"in Cahit Çollak olduğu bir efsane olarak söylenegelir. Hakikaten ulu ve kutlu davası, aydınlık, uzun yolu vardı. O yolun sebatkar adamıydı. Cevat Akkanat, kendisiyle yaptığı sohbette merhumun terennüm ettiği türküden söz eder. "Güzel ağlatma beni / Derde bağlatma beni / Ben senin aşığınam / Bir pula satma beni."
Kanaatimce o Bursa'ya bilerek isteyerek gelmişti. Ve Topçu'dan aldığı elle Anadolu'ya açılan Bursa kapısından hizmete talip olmuştu. Onun mekanı Dergah'ın mekanı gibiydi. Ruh ikizi olarak gördüğüm Ezel Erverdi ağabeyin adeta Bursa'daki haldaşı, gönüldaşıydı. Bazı faaliyetlerde bulunmuştu. Mesela Türkiye Yazarlar Birliği'nin Bursa şubesini kurmuştu. Biricik gayesi, cemiyete hayırlı insan yetiştirmekti. Onun, "Halin halini paylaşmak gerekir. Halin halini paylaşırken insanın geleceği de olmaz. Mevla ne çizmişse o yaşanır. Yolumuz hayırda kalsın." sözü bana Fethi Gemuhluoğlu'nun kelamını hatırlatıyor. Zaten hal ehli olanların sözleri de özleri de birbirine çok benzemez mi?
Cahit Çollak 1989 yılında İstanbul'dan Bursa'ya göç etti ve yerleşti. 1980'li yıllar Edebiyat Fakültesi'nde okuduğum sıralarda en sık ziyaret ettiğim yayınevleri arasındaydı Dergah. O zamandan başlayan bir aşinalık var içimde. Dergah o vakitler Cağaloğlu'nda Yeşilay İşhanı'nın yakınındaydı. Ben de İslam Ansiklopedisi'nde çalışıyordum. Cahit Beyle oturup konuştuğumuzu hatırlamıyorum, ama siması bana hep aşina göründü. Mustafa Kutlu, Ezel Erverdi ve İsmail Kara ağabeyler mekanda daha sık bulunurdu. Asım ile muhabbetlerimiz daim oldu. Cahit Çollak'ın aziz dostu Mustafa Kara'nın "Kitapçı Cahit Çollak'ın Vefatına Tarih"ini Afşin Selim'den aldım. 8 Ocak 2017'te yazılan tarih, merhumu anlatıyor: "Kalem ve kitapla kitabeti / Dosta ve muhibbana hitabeti / Ahlak ve fazilet ve nezaketi / Bir er geldi dedi bu tarih için / BU CAHİT ÇOLLAK KARDEŞİN RIHLETİ" Eskiler iyi insanların ardından rahmeti genişletir, çoğaltırdı, biz de uyalım: "Rahmeten Vasia!" Mevlevu00eeler vefatları 'sırrolmak" diye tarif ederler. Sır Yayınları'nın kurucusu da 'esrar'a karıştı belki ama, o hizmetleri, hatıraları ve idealleri ile Ulu Cami'nin çevresinde bir Uludağ cesametinde ve heybetinde yaşamaya devam edecek.