Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.14
Gram Altın
2983.43
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Aralık 2021

​Cahillik ve Medeniyet

Bilgi olmadan bireysel, toplumsal ve kurumsal terakki olmuyor. Bilgi olmadan insanı alakadar eden teknoloji, kurum, tecrübe, ahlak, vesaire.., alanlar gelişemeyip ya aynı yerde duruyor ya da geriye gidiyor. Bilgi olmadan cehalet hiç azalmıyor ve hikmet artmıyor. Bilgi ve tecrübe olmayınca da insan, ahlak üretip büyük bir medeniyet kuramıyor.

Medeniyetleri kuranlar insandan başkası değil. İnsanın mayası harika olmasına rağmen insan ve toplum kötü manada değişebiliyor. İnsanın içerisinde olduğu toplum; bilgili, tecrübeli ve güzel ahlaklı ise medeniyeti de öyle oluyor. Böyle bir medeniyet, her yeri cennet yurdu yapabiliyor. Aynı şekilde bu durumun tam tersi olan cahil, tecrübesiz ve ahlaksız bir toplumun kurduğu medeniyet de dünyayı cehenneme çevirebiliyor. Hatta vahşi hayvanlar gibi fikren ve fiilen büyük katliamlar yapabiliyor.

İnsanın dün de bugün de katliam yapmasının sebebi, cahillik ve ahlaksızlık. Bundan bir kaç yüz yıl önce bugüne göre kısa sayılabilecek bir ömürde insanların ulaşabileceği bilginin miktarı da çeşidi de çok kısıtlı idi. Ayrıca bilgiye ulaşmak hem meşakkatli hem de aşırı pahalı bir işti. Günümüzde ise bilgiye ulaşmak çok kolay, çok hızlı ve düne göre çok daha ucuz.

Bütün bu gelişmelere rağmen insan ve toplum cehaletini üzerinden atmada gevşek ve kusurlu. Hatta bazı durumlarda çoğunlukla cehaletinin farkında bile değil. Böylece insan ve toplumun bilgisi, tecrübesi ve bunlardan dolayı ahlakı artmadığı için kurdukları medeniyet de cılız kalmakta ve çevre etkisi hafiflemekte. Dolayısıyla toplumun yetiştirdiği insanların ve kurduğu kurumların yaptıkları, dönemine huzur dağıtmayıp sonraki insanlara miras niyetine iyi bir şey de bırakmıyor.

Bugün insanlar birçok konudan şikâyetçi. Toplumu, kurumları, kendi devletlerini ve diğer devletleri eleştiriyorlar. İşlerin yolunda gitmediğine, maddi manevi zararda olunduğuna dair tespitlerde bulunuyorlar. Gençlerin, ailelerin ve toplumun güzel ahlakının korunamadığını söylüyorlar. Siyaseti ve siyasetçileri yetersiz bulup yeriyorlar. Böylece içerisinde oldukları belki de kurulmasında olmadıkları ama katkı verdikleri medeniyeti yerle yeksan ediyorlar.

Bugün toplumsal olarak kem sözlü, kaba ve küfürlü konuşmalar ayıplanıyor. Ancak aynı insanlar, bu çirkin işi kendileri de yapabiliyor. Siyasetçileri düşük maaş vermekle itham ediyorlar. Ancak aynı insanlar, kendi çalışanlarına nasıl daha az maaş veririm hesapları da yapabiliyor. Öğretmenin eğitimini, eğitim sistemini eleştirebiliyorlar. Ancak kendi evinde bir eğitimci olduğunu unutup ailesinin terbiye kusurlarını da yok yerine sayıyor. Vesaire… Örnekleri çoğaltmak hayli mümkün.

Buradaki handikap, “insan neyse aile ve toplum odur” gerçeğini göz ardı etmektir… “Toplum neyse kurumlar öyledir” gerçeğini bilmemek ya da unutmaktır… “İnsanın bilgisi, tecrübesi ve ahlakı neyse siyaseti de medeniyeti de odur” gerçeğine yabancılaşmadır.

Unutulmamalıdır ki sen, ben ve biz nasılsak aile, toplum, kurumlar ve devlet de o haldedir. Sen, ben ve biz nasılsak kurumlarımız ve devletimiz o haldedir. Bilgimiz, tecrübemiz ve ahlakımız nasılsa kurduğumuz veya katkıda bulunduğumuz medeniyetimiz de o haldedir.

Öyleyse biz, medeniyetimizin hangi evresindeyiz? Medeniyetimiz; topraktan çıkarılan kille çanak çömlek mi, seramik tabak mı yoksa elektrik hatlarındaki veya uzay mekiğindeki izolatörlerden mi yapabiliyor? Bilgimiz ve tecrübemizin bize kattığı ahlakımızla ülkemiz cennet yurdu mu cehennem çukuru mu?