CAHİLLE AMİL OLMAK
Niyet gülü. Neden ağrısı. Sebebin sonuca varış noktası.
Güz gelir, sararan yaprakları dökülür ömrümüzün. Kalbimizdeki rüzgarların fırtınaya dönüşecek olmasından korkarak adımlarız hayat koridorlarını. Az ötede bizi, gürültüden ibaret bir yalnızlığın beklediğini bile bile geçeriz sessizliğin içli derinliğinden. Süku00fbtu severek, süku00fbtun ruhundan süruru içerek ve nedendir hep süku00fbtu tavsiye ederek saplanırız sözün ateşten imtihanına. Bilmenin ağır sorumluluğunu yazarken değil de yaşarken taşıyor olduğunu anlayınca insan; bir parça bahar sıkıştırıyor heybesine, çokça hazan.
"Cahille" demiş büyüklerimiz "tartışmaya girme, kaybedersin." Öyle çok tekrar edilmiş ve nesilden nesle aktarılmış ki bu söz, ezber etmişiz. Bize doğuştan bahşedildiği için kıymetini bilmediğimiz bir dinin varlığını sahiplenircesine benimsemişiz. Bilmişiz sadece, sadece bilmenin öğrenmeye yetmediğini bilmeden, hissedemeden sevmişiz. Manasının büyük olduğunu kabullenip mealine bakma lüzumu hissetmeden okuduğumuz ayetler gibi. Uyur gibi gecenin en bereketli zamanında, sabaha doğru yüzümüze dokunan çağrıyı duyup da uyanmak istemez gibiu2026
Haksızlık gördüğü yerde, cevap vermek cazip geliyor kalbe. "Eliyle, diliyle, onu da yapamazsa gönlüyleu2026"diyen gül kokulunun ümmetliğine yakın durmak telaşıyla hiç değilse... Bir fikri, bir felsefeyi, bir tezi körü körüne kabullenen muhatabınızın, prangalarına aşık bir esir edasıyla, sıkışıp kaldığı daracık hayatın içine ruhunuzu çekme çabasına, sözün hürriyetiyle tepki vermek istiyorsunuz; elde değil, dilde değil, gönülde değil. Henüz uyanmamış bir öfkeyi kelimelerin yorgun bedenlerine yüklerken, sabrın duvarları aşınıyor önce, sonra hayırla besmele çeken her söz, nefse aktarmaya başlıyor ağrısını. Koyu bir cehaletin içinde çırpındıkça biraz daha saplanıyor ıssızlığınıza, izah edemiyor olmanın o çetin feryadı ve süku00fbt basamaklarından her inişi cüssenizin, yeni bir gürültüyü yüklüyor anlamsızlık karşısında omuzlarınıza.
Söz; kalıplaşmış bir düşünce, sinir harbinin nabzında atan bir tekerrür karşısında seviyesini düşürüyor git gide. Tabiatın bir kuralı "hemhal olmak", öyleyse ne kadar muhteşem bir eda ile başlarsa başlasın kelime cümlesine, zaman içerisinde, karşı saftaki kelimelerin rengine bürünmeme gibi bir alternatif kalmıyor kendisine. Yangın, tartışma içerisinde çırpınan ve inandıklarının müdafaasını yapma savaşı veren kelam sahibi için, sözün, edebin emrinden çıkmasıyla başlıyor. Bu hafta gittiğim bir eğitim seminerinde geçti, merkepler içinde kalan bir ceylanın kısa öyküsü. Neden sonra Mevlana'ya ait bir misal olan bu hikayede ceylanın ruhu, merkebinse nefsi temsil ettiğini öğrendim. Yaşantısı ve seçiciliği dolayısıyla alaya alınan ceylan, onların içinde kalmaya mahku00fbm olduğu süre zarfında değişime uğramamaya muvaffak oluyordu. Kıssa sonunda "sağlam bir karakter misali" ile değerlendirilen insanın, sabır serüveni şefkat tokadı bıraktı yüzlerimize.
"Bir zamandı yaşandı ve bana hiçbir hayır sağlamadı" dememek için susmalı. Sözü, bir kere daha özde bırakmalı. Acı tecrübeler silsilesine adım atmadan "cahille yaptığım her tartışmayı kaybettim" diyen Hak dostunun söylemindeki hikmeti tefekküre dalmalı. Öylesine değil, ah öylesine değil; öyle su00eeneu2026
Selam ile.
Nuray Alper