''Cahiliyye'' den dönüş vakti
Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, “En gerçek yol, medeniyet yoludur, Medeniyet’in emirlerini yapmak insan olmanın gereğidir” idi.
O zamanlar, “Batı Medeniyeti” önümüze konan en yüce hedefti.
Resmi ideoloji “Batı Medeniyetine biat”ı “insan olmanın şartı” sayıyordu.
Bugün o gıpta edilen, medeniyetin santralindeki ABD'de, 40 milyon insan aç, 22 milyon insan işsiz ve 87 milyon insan sigortasızdır.
Demek ki, “Medeni-Batılı” olmak, “insan olmak” değilmiş.
100 yıl sonra ortada duran sonuç bu.
Reel-kapitalizmin çıkmazını simgeleyen korona krizinin, küresel ekonomik paradigmada, tarihi bir kırılmaya yol açması kaçınılmaz görünüyor.
Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri iken Müslüman olan Roger Graudy, 1980’lerde;
“İnsan,
Kapitalizmde, paraya köledir,
Komünizmde, devlete köledir.
İslam’da;
Para da, devlet de, insan içindir” diyordu.
Korona krizi, insanlığı Garaudy’nin dediği noktaya yönlendiriyor.
Beşeriyetin, Rönesans’tan beri sürüklendiği, Aydınlanma, Pozitivizm, Materyalizm, Darwinizm, Komünizm, Kapitalizm, “Cahiliyye”ye dönüş dizisi idi.
Şimdi;
“Cahiliyye”den, “İslam”a dönüş vakti...
Cahiliyye’nin son noktasında, küre-i arz’da 500 milyon insan tokluktan, 5 milyar insan açlıktan ölüyor!
“Cahiliyye”nin bilançosu bu.
Bir virüs ile bir insan hücresi
Bir virüs ile bir insan hücresini kıyaslamak gerekirse, insan hücresi bir gökdelen ise, virüs onun yanındaki bir köpek kulübesidir.
Virüslerin üzerinde oynanabildiği, üretilebildiği bir gerçektir.
50 milyon kişinin öldüğü 1918 İspanyol gribi salgın virüsü, laboratuvar ortamında başarılı bir şekilde üretilebilmiştir.
Savaşlarda biyolojik silahların kullanılabildiğini herkes bilmektedir.
Avrupalılar, götürdükleri “çiçek hastalığı”nın yerlilerin %70’ini kırması ile Amerika kıtasını, ele geçirebildiler.
Bütün bu bilgiler ortada iken bazı bilim adamları, bir iman derecesinde Korona’nın üzerinde oynamaya teknolojik olarak imkan olmadığını ileri sürüyor, insan hücresinin ise tesadüf olduğuna inanıyorlar.
Esas sorun ise, bu tutarsız bilim adamlarına, sorgulamadan biat eden yığınların bulunmasıdır.
Bilindiği gibi ilmin ilk adımı sorgulamadır.
Pandemi doğal mı?
Bu korona pandemisinin doğal, kendiliğinden, spontane olduğunu hiç aklım kabul etmiyor.
İllaki, birilerinin, olayın bir yerinde, parmakları olduğunu düşünüyorum.
Gerek virüs üretildi, gerek hayvanlardan temin edilip, bir şeytanlıklar düşünülürken elden kaçtı, kaçırıldı.
Bilemiyorum.
Vahşi hayvan pazarından yayılma, hikaye gibi geliyor.
“Batı” hiç tekin değil, durmadan kıyamet, salgın, uzaylı istilası, sel, fırtına, savaş senaryoları çalışıyorlar.
Hiç insanlığın iyiliğine emelleri yok.
Afrika açlıktan kırılıyor, bir sandviç göndermiyorlar. Gönderseler de tavuk almayacaklarsa yumurta vermiyorlar.
11 Eylül’ü El-Kaide yaptı dediler.
11 Eylül’ü isteseler Japonya, Almanya bile yapamazlardı, CIA önceden muhakkak haberdar olurdu.
11 Eylül’ü kendileri yaptılar.
Hesapları vardı.
Korona da, 11 Eylül gibi bir fırıldak.
Hırslarıyla dünyayı ateşe verdiler.
Said Nursi, “insanda üç şeyin sınırı yoktur” der: "Öfkenin-şehvetin-paranın".
Dünya’daki paranın kabaca %90’ı bunların, bunlardan da, 40-50’sinin cebinde, hâla “daha fazlası” diyorlar.
Korona’yı bu 40-50 kişinin organize ettiklerine dair ciddi kuşkular var!
Kur’an’da iki kardeş misali vardır. İki kardeş, Davut Peygambere gelirler. Birinin 99, diğerinin 1 koyunu vardır. 99 koyunu olan, kardeşinin 1 koyununa göz dikmiştir. 1 koyunu olan kardeşini sözle alt eder.
Davut Peygambere gelip adalet isterler.
İnsanlık tarihi boyunca bu hep böyle olagelmiştir.
99 koyunu olanların gözü hep 1 koyunun üzerindedir.