Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Kasım 2016

Cahildik işte, rengine kandık

Yazımı iletişim çağı olduğu halde bilinen yollarla iletişemediğimize inançla yazıyorum. Hayatımızı nihai anlamda televizyona, internete danışamayız. Google'a soramayız. Veya sonuçlarını yaşarken tutup sarılamaz, kana kana ağlayamayız.

Bir insan danışacaksa önceliği kime vermeli diye düşündüğümüzde, bunun cevabı akla ilk gelen şu soruda gizlenmiş gibi duruyor. Bu hayatı "Kim"in ona verdiği sorusundau2026

İnsan hayatına dair özel görüşlerini açıkladığı koca bir kitabı var, Yaratan'ın. Adı da Kur'an. Kimileri tam aksini iddia etse de pekala anlaşılabiliyor. Beyyinat şeklinde tanımlıyor kendisini. Apaçık belgeler anlamında.

Hepimiz için en az yanılmak doğru olandır. Hiç yanılmamaksa ele geçmeyen bir şey. İşte Kitap; herkese yakın, her zaman ulaşılan ilk danışman.

Elçiler ise hayatın başlamasından bu yana hakikati halka ileten üst insan örnekleri. Çağların aramızı açamayacağı kadar yakın dost. Birer arkadaş. Tanışsak ayrılamayız. Endişelenmeyelim. Hayatla arası açık, bunalımlı bir filozof değiller. Bizim gibiler. Çarşı pazar, iş güç. Öyle olmaları getirdikleri bilginin tam bize göre ve iyiden yaşanabilir olduğunun ispatı. Bilgiyi yalnızca getirmekle, kalmamış, kendileri uygulayarak insanca yorumun başını çekmiş, bize öncülük ve örneklik etmişlerdir. Değil mail. Postacı değil. Hayat adamı. Hem de ne tecrübe!

Kitap ve hayat arkadaşlarımız: elçilerden sonra, kendi görüşlerimizle başladığımız bu noktada, aydınlatmaya çalıştığımız konu ne ise o konuda daha önceden bilgice veya yaşça/yaşanmışlık ve tecrübe bakımından önde olanların görüşlerine yer vermeye başlayabiliriz. Bizim henüz almadığımız bir kararı, o/nlar daha önce nasıl almış ve yaşamadığımız bir olayı nasıl yaşamıştır?

En güvenilir yollardan biri hayat tecrübesidir, yaşanmışlıklardır. Gerek hayatın bütününü kapsayan büyük konularda, gerekse ayrıntılarda daima bizden önce o tecrübeyi yaşayanlar olduğuna göre bu konuda sıkıntı olmayacaktır. İlk insan değiliz. Yalnız değiliz iyi ki... Hayır. İlk insanız. Hepimiz şahsi hayatımız için ilk insan gibi olmaya eğilimliyizdir. Yapayalnız karar almaya. Başımızda bir tek esen rüzgar varken bir başına adım atmaya... Kabul edelim; cahilliğin tadı hepimiz için bambaşkadır.

Toparlanalım. Sonrasında yaşamak istediğimiz ve karar alacağımız konuya özel bilgi donanımı olan insanlar akla gelir. Alimler. Filozoflar. Herkesin hayatı almayı sevdiği bilginleri, bilgeleri vardır. Başköşesine oturttuğu, çay, kahve ikramına boğduğu ve soru sorup durduğu...Özellikle vefat etmiş ölümsüzlerimizden seçeriz onları. Mesela hangimizin başköşesinde Yunus yok? Hangimiz ona danışmadık ilk tecrübelerimizi...

Ve tabii ki henüz hayatta olan yaşlılarımız; sevimli danışmanlarımızdır. Onların bir kenara çekilmiş gibi görünmeleri yalandır. Fikirleriyle hayatımızın tam da ortasındalar. Beş on yıl evvel böyle titremiyorlardı ve basarken arzı titretiyorlardı. Zaman zaman yanıldılar. Ya da pek çok zaman. İyisiyle kötüsüyle koca bir ömrü bavullarına koydular. Toyların, cahillerin yanıp yakılmasını, ağlayıp üzülmesini istemiyorlar. O yüzden "daimi surette" tecrübe radyosu gibi davranırlar. Pek çok yanlışlarının acılarını kendilerine saklar, nadir doğrularından bize tattırmak isterler. Dikkat! Yakınımızda danışacağımız yaşlılarımızın olmaması pek tecrübesiz kaldığımız anlamına gelebilir. Onlar da muhakkak kendi gençlik/ toyluk dönemlerinde kendi yaşlılarına danıştılar. Bu hayatlarını böyle oluşturdular.

İnsan bazen bütün tecrübeleri bir kenara itip kendi tecrübesini kimseye danışmadan oluşturmak ister. Bu benim hayatım diyerek körce... Ah o sevgili körlük! Yalnız başına yürüyüş ön yüzde insana tatlı gelebilir. Çoğunlukla ağır gelen sonuçlarına ise yalnız başına dayanamaz. Tam o sırada, evvelce danışmamış olduğu yakınlarını bir bir yanına çağırmaya başlar. Dik başlı yalnızlığı tersine döner. Hayat tatlı görünüyorken yalnız ve bencil, acılaştığında ise hep beraber olmayı istememiz ilginçtir. Yalnız yapamayacağımızın iyi çıkmış bir resmi.

İstişare, kendi hayatımız için tutup başkalarının fikirlerini öne almak ve başkalarının akıllarıyla yaşamak değil. Mutlaka bizzat biz, kendimiz alacağız kararı. Bütün etkilerin uzağında tekrar yalnızlaşacağız ve gerçekten o son yalnızlığımızda hangi karar aklımızdan gönlümüze düşüyorsa onu karar kılacağız. Çoğu zaman danıştıklarımızın tam aksini...