Çağın sendromu: insan…
Olan insana oluyor. Yapan insana ediyor. İnsanın insana gücü yetebiliyor. İnsanın insana ettiği zulmü, insana başka kim yapabilir. İnsan nasıl bir yük yüklenmiş olmalı ki bu biçim tarumar etmiş olsun insana ve insanlığa dair ne varsa. Doğayı katleden insan, hayvana eziyet eden insan, insana zulmeden insan. İnsan artık kendine, kendi kendine bile tahammül edemez olmuş. İnsan tahammülsüzlüğün doruklarında. İnsan, robotik bir duygusuzluğun pençesinde. Ahlaki yoksunluğun zirvesinde. İnsani melekelere dair her şey sanki şeyden ibaret. Bilim, bilgi ve ilim bu biçim hız ve hazza hiçbir zaman bu densizlikte hizmet etmemişti.
İnşaattan kazanayım diye zayıf inşaatlarla insan insanı binlercesiyle öldürüyor. Kazansın diye insan, insan insanı uyuşturucu denilen bin bir illetle öldürüyor. Tetikçilik denilen katillik yöntemlerle hiç tanımadığı insanı öldürüyor insan, yeter ki kazansın diye. Barış için bile insanı öldüren insanlar yok değil. Sözüm ona yaşatmak için öldüren öldürene, her halde kabirde yaşatacaklar insanı. Tam her şeyi kazandım derken her şeyi kaybettiğini, iflas ettiğini bile bilmiyor insan, işte bu biçim bilim ilim çağımız.
Bilim çağının bir ileri noktası her halde, çıldırmışlık ve psikopatlık demi. İnsana bu biçim zulmeden, insanı bu biçim kahru perişan eden bu dem, aynı zamanda insana en büyük gelişim ve değişimi sunduğu yalanını servis ediyor. Bu perişan duygular içinde dolana duruyoruz hepimiz. Kıyısından köşesinden bu ruhsuzluk ve sosyopatlık çağından maalesef bizler de etkileniyoruz. Yani kimse kendini münezzeh saymasın bu çağın vebasından.
Ruh ve mana daha önce bu kadar etkisiz ve değersizleşmiş miydi. Maddi kazanç için bir bakıyorsunuz dinin diyanetin edebiyatını yapan ve asla ummayacağın isimler bile öyle bir zavallılık içinde debeleniyorlar ki. Elbette bu husus genelleştirilemez; ancak neredeyse herkes zamanın zeminine mağlup.
Hak etmeyen hak etmediğine o kadar kolay ulaşabiliyor ki. Âlim ile cahilin hiçbir farkı kalmamış diyeceğiz ama ibre tam tersi, cahil âlimin önünde. Neyi artık neyle izah edeceğimizi bile bilemiyoruz artık. Neyi neyle tanımlayacağımızı bile bilemiyoruz. İzah izana, tanım tanıya muhtaç.
Çağ alıp başını bizi belirsiz bir uçuruma hazla ve hızla büyük bir bilinç kaybıyla sürüklüyor. Dur diyen yok, durak bilen yok. Yol nere, menzil nere hiç bilen yok. Yolcu insan, yükü insanlık olmadığı öylesine aşikâr ki. Bu çağı yaşamak zor, anlamaya ve anlatmaya çalışmak ondan da zor. Nasıl da gurbette, nasıl da garibiz. Zorba ve garip. Kendi için kendine zalim. İnsan kendine düşman, nefsine dost.