Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2964.31
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Mart 2019

Buzdolabı

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin de ifade ettiği gibi “buzdolabının içi” son derece önemli, varlık-yokluk meselesi.

“Beka” meselesi.

“Buzdolabının içi” siyasi istikrarın devamı açısından da son derece mühim.

Üstelik, mesele artık “boğaz tokluğu” ve “başını sokacak bir ev bulma” meselesi de değil.

Merhum Özal döneminde dar gelirli memleket evlâtlarının bile “ithal ürünlere” alıştırılmasından bu yana, hane halkının ihtiyaçları fena halde çeşitlendi, “Zarurî İhtiyaç” kategorisine girenlerin sayısı çok arttı.

Misal mi?

İşte size, “İthal Cep Telefonu” haberinden bir cümle:

2007-2017 yılları arasında ithal edilen telefon sayısı 142,4 milyon adede ulaşırken, ödenen tutar ise 23 milyar 708 milyon 146 bin Dolar oldu.”

10 yılda 142 milyon küsur adet ithal cep telefonu!..

Cayır cayır cep telefonu almışız ve almaktaymışız; “ekonomik sıkıntı” varmış, yokmuş, tüketmek mecburiyetindeymişiz, tüketmek ve “elin ürettiği teknolojiye” yetişmek…

El oğlu için çalışmak!

Şöyle bir geriye dönüp bakıyorum da,

Son birkaç 10 yılda başımıza ne çok “belâ” musallat olmuş…

İşte 28 Şubat Darbesi’nin 22’nci Yıldönümü’nü hep birlikte “idrak” ettik…

Zâlimlere karşı, “ekmek arası domates, peynir”le nice eylem gerçekleştirdiğimiz günleri andık…

O günlerde para yok gibiydi, yaşı ve hafızası müsait olan hatırlar…

Bin türlü zorluk içinde yaşam mücadelesi veren vatan evlâtlarının “kitap okumayı” ihmal etmediğini, çok yoğun bir “öğrenme ve öğretme” çabası içinde olduğunu unutamam.

Ceplerdeki üç kuruş çok bereketliydi, herkese yetiyordu ve o zorluklar içinde herkes huzurluydu; “rahat” değildi, zulüm altındaydı, yasaklara muhataptı ama bir başka huzur vardı, hey gidi günler.

Sonra, sonra bir şeyler oldu.

“Rezi-dınssss”lar gördük…

Başka, başka lâflar işitir olduk, “ekonomik kriz”in inim inim inlettiği ortamlarda bile “Bir kere alıyorsun, en iyisini al!” dendi, “Ölmeyecek misin, değiştir gitsin!”

Sonra sonra…

“Harca Türkiye!” manşetlerini gördük, harca harca bitmez!..

Birçok alanda rahata erildi, kamu hizmetleri coştu, “gelişmiş” denilen nice memlekette olmayanlara kavuştuk.

Piyasalar açıldı, gayrimenkul rantları katlandı, “iskambil destesi” gibi “kredi kartları”yla doldu cepler.

“Yerli ve de Milli” bankalarımız, sokaklara stantlar kurdu kredi kartı dağıtmak için, kapitalizmin “sebil” anlayışıyla!..

Aile başına bir “adet” yetmez oldu; orta altı “aileler” bile “iki”ledi, “üç”ledi, uygun faizli “tomofil” kredileriyle.

Hem sonra…

Tarım kimin işiydi, üretmek kimin işi?..

“İthalât” ucuza geliyorsa, üretmenin ne mânâsı vardı!

Ve inşaatlarımız, dikine dikine!..

Bir ara, “mesleği” sorulanların aşağı yukarı dörtte biri “İnşaat İşleri!” karşılığını verir oldu, yüksek itibar!..

Bir de…

Yağ var bal var, yarı yarıya kâr var!..

Yıllar yılı…

Kazanıldı epeyce ve çok daha fazlası harcandı.

Böyle gitti işler…

Ivır, zıvıra, lükse şatafata iltifat artıkça “kitap”lara alâka azaldı, her şey aslında “ucuz” sayılırdı memlekette ama “kitap”lar çok pahalıydı, alınamayacak kadar pahalı!..

Harcamalar, harcamalar!

Memleket evlâdı “kitap”tan uzaklaştı yıllar içinde, hayattan kâm alma meselesi öne çıktı:

“Bir daha mı gelecen dünyaya!”

Yerli ve Milli Tarım?.

Yerli ve Milli Sanayi?..

Onlar…

Globalleşen ve de küreselleşen dünyada “ihmal”e uğrayan işlerden oldu.

“Pakistanlı gibi Üretip İsviçreli Gibi Harcayan” vatan evlâtlarını gördük, nice nice.

Nargile kafeler birer “arızalı ürün” olarak etrafı sardı, aydınlar alıştı oralara hem de yerli ve milli etiketli aydınlar!..

Ooo-Key!..

Sonra…

Sonra…

Cenab-ı Allah nice uyarılar gönderdi memlekete.

Başımıza nice “felâketler” geldi;

Nice düşman, “Uyanın artık!” dercesine birleşti.

Terör örgütleri birleşti, AB ve ABD birleşti, Siyonist, Evanjelist, hepsi birleşti…

“Yok edilme” tehlikesiyle karşı karşıya kaldık.

Bugün…

“Beka” meselemiz var, evet var.

Memleketimizi bölmeye, bitirmeye karar vermişler, belli, çok belli.

15 Temmuz, darbe girişiminden çok daha fazla; ülkemizi bölme girişimiydi.

CIA bizi, FETÖ eliyle bölük pörçük etmek istedi!

Şimdi…

Gençlerimize “Ne bekâsı kardeşim, sadece yerel seçim!” zokasını yutturmaya çalışıyorlar.

Yerel seçimden “28 Şubat” zihniyetinin çok hoşuna gidecek bir sonuç çıkacak olursa…

Sonrasında neler olacağını, neler yapacaklarını tahmin etmekte ne var, nasıl tahmin edilemez!..

Mesele, yerel seçim meselesi değil, elbette değil, hâlâ anlamayan var mı?..

Var, hem de çok!..

Yerel Seçim’den ‘28 Şubat Zihniyeti’nin arzu ettiği bir sonuç çıkarsa sıkıntı büyük.

Çıkmazsa –ki İnşallah çıkmayacak-

Yani bugüne kadar hep kazanan, bu seçimi de kazanırsa?..

O vakit “güzel” günler gelebilir…

Memleket evlâtlarını saran “Kötü Alışkanlıklar” bir kenara atılırsa…

Yol açık olur İnşallah.

“Kötü alışkanlıklar..”

Üzerinde biraz tefekkür.

Biraz…

Tefekkür.

Biraz…

Lütfen!..