Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Nisan 2018

Büyüme ve Enflasyonun Anlamlı Beraberliği

Türkiye'nin ekonomik büyüme serüveni yüksek seyretmeye devam ediyor.

2017 yılının son çeyreğinde yüzde 7,3 büyüyen ekonomi, özellikle üçüncü çeyrekteki performansıyla yılı yüzde 7,4 ile kapattı.

Bu rasyoyu memnuniyet verici bulanlar çoğunlukta olsa da kuşkuyla karşılayanlar, "ancak"la başlayan cümle kuranlar da oldu.

Ancak ile başlayan eleştirilerin odağında şu dile getiriliyor: 2017 büyüme performansının temeli, teşvik ve talebe (özellikle iç talep) dayanıyor.

Açıkçası bu eleştirinin yüzeysel kaldığını düşünüyorum.

Çünkü gelişmekte olan ülkeler u2013ki Türkiye de bu ülkelerden biridiru2013 ya kapasite kullanım oranlarını yükselterek ya da yeni yatırımlarda bulunarak büyüyebilirler.

Türkiye'nin 2017 son çeyrek (son üç ay) kapasite kullanım oranı yüzde 79 ve üstü. Ekonomilerde kapasite kullanımı genel ortalamasının yüzde 80-85 civarında olduğu düşünülürse, sadece bu oranı artırmakla büyüme sağlamak çok sınırlı olacaktır.

Dolayısıyla yeni yatırımlarda bulunmak bizim açımızdan tek çıkar yolu2026 Ve bu yöntemin bizim açımızdan daha doğru bir uygulama olduğu kanaatindeyim.

Bu itibarla yeni yatırımlar için "değişik teşvik ve destek unsurlarının devreye sokulması" ekonomik büyüme bakımından tek çözüm yolu olarak karşımıza çıkıyor.

Diğer taraftan; ekonomik büyümedeki yüksek orana rağmen enflasyon oranının yüzde 10'un altına düşmemesini bugünkü konumuz itibariyle önemli görüyorüm.

Asıl risk dış ticaret açığındau2026

2017 enflasyon oranı, TÜİK verilerine göre TÜFE'de yüzde 11,14; ÜFE'de yüzde 15,82 olarak gerçekleşti.

Bu oranların şöyle bir anlamı ortaya çıkıyor: ÜFE'deki göreceli fazla artış 2018 yılında TÜFE'ye yansıyacak demektir.

Sadece bu da değilu2026 Döviz kurlarının artışı, özellikle dolar kurunun 4'ü geçmesi, enflasyon oranı bağlamında ayrıca endişe verici.

Döviz kuru artışı, her ne kadar ihracat artışına sebep olsa da ekonomik yapımız itibariyle dış ticaret hacmine negatif yönde daha çok yansıyarak dış ticaret açığına yol açmakta.

Sorunun kaynağını çözme yolunda büyük adımu2026

Bunun da temel bir sebebi varu2026

Türkiye'nin ara malı ihtiyacında büyük oranda dışa bağımlı olması.

Başka bir ifade ile Türkiye'nin ara malı üretiminde yetersiz kalması.

Bunu çözmenin tek yolu varu2026 O da ilgili sektörlerde "yeni yatırım"larda bulunmak.

Bu sebeple teşvik bileşkenlerinin yapısı ve fonksiyonel bir yapı arz etmesi gerekiyor. Ve çözüm odağının da bu minvalde değerlendirilmesi gerekiyoru2026

Bunun çözüm yöntemi olarak da şu karşımıza çıkıyor: Sektörel yatırım teşviklerini uygulamak.

Süper teşviklerin anlamıu2026

Yani "o ancak"larla başlayan eleştiriler olsa dau2026 Bu yapısal sorunumuzu çözmenin yolu sektörel teşvikten geçiyoru2026 Başka bir ifade ile proje destekli teşviklerden geçiyoru2026

Bu bağlamda 9 Nisan'da Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan tarafından açıklanan 135 milyar liralık proje bazlı teşvikler çok önem arz ediyor.

Açıklanan "süper teşvik unsurları" Türkiye'yi "orta gelir tuzağından kurtarma" ve "ekonomik 'büyüklük' bakımından üst sınıflara taşıma" serüveninde önemli sektörel yatırım teşviklerini bünyesinde barındırıyor.