Büyüme, enflasyon, asgari Ücret
Seçim süreci yaklaştıkça ekonomi üzerinden yapılan yorumlar
da giderek artıyor.
Ekonomiyi sadece ekonomik meseleler perspektifinden
değerlendirmek eksik kalır. Bu eksiklik de yanlış sonuçlara ulaşılmasına neden
olur.
Ekonomiyle ilgili günümüzde en çok konuşulan ve bizi
doğrudan etkileyen konulardan biri şüphesiz ki enflasyon meselesi. Bu sorunun
çözülmesi biraz zaman alacak. Mesele küresel bir hâldeyken çözümü sadece yerel
politikalarla olamaz.
Enflasyon, faiz, döviz kuru ilişkisi üzerine birçok makale
ve tez yazılmıştır. Ancak bu çalışmaların genellikle liberal iktisadi
doktrinler çerçevesinde yapıldığını unutmamak gerekir. Günümüzde liberalizmden
giderek uzaklaşan bir dünya olduğunu, yeni bir sistem arayışı içinde olunduğunun
farkında olunmalı.
ABD ve Avrupa özelinde yapılan bilimsel araştırmalar o
ülkeleri rahatlıkla temsil edebilirken diğer ülkeler için aynı durum geçerli
olmayabilir. Çünkü aynı olaya farklı toplumlar farklı tepkiler gösterebilir. Bu
nedenle Türkiye günümüzde birçok ülkeden ayrı politikalar izleyerek hedefe
ulaşma yöntemi izliyor.
Uygulanan belki de en önemli politikalardan biri şüphesiz ki
üretimin artırılması konusunda atılan adımlar olmuştur. Özellikle Organize
Sanayi Bölgesi (OSB) sayısındaki artış ve içindeki işletme sayısındaki artış
istihdam artışını destekleyen belki de en önemli adımlardan biri olmuştur. Altyapı
yatırımları, ihracatı destekleyici dış politika ve ekonomi politikaları olmasa
fabrika sayısı da artmaz, üretim de yatırım da artmaz.
2002 yılında 140 OSB'nin olduğu Türkiye'de Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı tarafından kuruluş onayı verilen OSB sayısı 345, Tarım
ve Orman Bakanlığının kuruluş onayı verdiği 34 tarım ihtisas OSB de dâhil
edildiğinde toplam OSB sayısı 379'a yükseldi. Artan OSB demek yeni yatırım
alanları, istihdam artışı, üretim artışı anlamına gelir.
Üretim artışı büyümenin artması anlamına gelir. Ancak
günümüzde büyüme konusunda bazı problemler yaşadığımız da görmezden
gelinmemeli. TÜİK’in açıkladığı 2022 yılı üçüncü çeyrek büyüme verilerine göre
Türkiye ekonomisi bir önceki çeyreğe göre %0,1 oranında küçülürken bir önceki
yılın aynı çeyreğine göre %3,9 oranında büyüdü.
Çeyreklik bazda küçülmemizin en önemli nedenlerinden biri
yaşanan küresel enflasyon sebebiyle Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı olan
ABD ve AB ülkelerinin faiz artırmak suretiyle talep daraltma politikası
uygulaması. Bir diğeri de Türkiye’de her ne kadar faizler indirilse de kredi
musluklarının kısılması. Çünkü bankalardan TL kredisi alarak dövize talebi
artıran işletmeler sebebiyle kredi verilme yöntemi değiştirilmiş, proje bazlı
kredi verilmeye başlanmıştı.
Büyümeyle ilgili bir diğer önemli problem de GSYİH içindeki
iş gücü ödemelerinin payındaki azalmanın devam etmesi. İşletmeler büyürken kârlılıkları
artmakta ancak çalışanlarıyla bölüşmeye yanaşmadıklarına şahit oluyoruz. Kârlılıkların
yeni yatırımlara da yönelmediği yatırımların artmadığı gibi azalmasından
anlaşılıyor.
Büyümenin kaynakları enflasyonun artış nedenlerinden birini
de açık bir şekilde ortaya koyuyor. Büyümeyi destekleyen en önemli faktör
hanehalkı tüketiminin artarak devam etmesi. Talep azalmayıp arttıkça fiyat
artış hızı yavaşlamaz. Enflasyon verilerinde de görülüyor.
Önümüzdeki aylarda yıllık enflasyonda azalma görülmesi
beklenirken bu beklentinin en büyük nedeni güçlü bir baz etkisi olacak
olmasıdır. Yani, enflasyon verilerine bakıldığında bir önceki yılın aynı ayına
göre ve bir önceki aya göre açıklandığı için bir önceki yılın aynı ayında bu
aylara göre görece daha yüksek fiyatlarla kıyaslanacak. Örnek vermek gerekirse;
2021 yılı Ekim ayında 100 TL olan ürünün fiyatı Kasım ayında 120 TL, Aralık
ayında 150 TL’ye yükselmiş olsun. Aynı ürünün 2022 yılının Ekim ayında fiyatı 190
TL, Kasım ayında 195 TL, Aralık ayında da 200 TL olmuş olsun. Ekim ayında %90
seviyesinde yıllık bir artış görünürken Kasım ayında %62,5 Aralık ayında ise
%33,3’lük bir yıllık enflasyon artışı olduğunu görürüz. 2022 yılının aynı
aylarında da aylık olarak fiyatlar artsa da bir önceki yılın aynı aylarında
göre daha az artış olduğu da söylenebilir.
Fiyat artışları devam ederken sabit gelirlilerin büyüme
içindeki payı azalıyor. İşletmeler kârlılıklarını artırırken sabit gelirliler
enflasyon sebebiyle ekonomik problemler yaşıyor. Asgari ücret artışı konusunun
tartışıldığı bugünlerde asgari ücret artışının fiyat artışlarına
yansıtılmasının önüne geçilecek politikaların faaliyete geçirilmesi gerektiği daha
önemli bir hâle gelmelidir.