Büyük yangının sağ tanıklarıyız
Her şeyi bize tek tek göstersin diye önüne diziliyoruz onun. Ekranla aramızda bir çocuğun veya bir pispas kuyruğunun girmesine bile katlanamıyoruz. O da bizden saklamayı başarıyor olanı biteni. Hem de göstere göstere! Bu günlerde gözlerimizi ona her kapattığımızda muhayyilemize kan damlıyor! Burnumuzda taze can kokusu. Büyük zulümlere tanıklık ediyoruz!
Mazlumlar! İnsan gibi yaşamalarına müsaade edilmeyenler. Her insanın en temel hakkından, yaşama ve tabii zamanı gelince ölme/ecel hakkından; içebileceği kadar suyu yudumlama, nasibi kadar yeme, çalışma ve emek verme, güle oynaya evine, yakınlarına dönme, mışıl mışıl uyuma, evlenme, çoluk çocuk sahibi olma, iş yapma, ekmek kazanma, farkını ortaya koyma, kendi özgünlüğüyle dünyasına izini bırakma hakkından mahrum bırakılanlar. Canları kan ırmağında. Yapraksız kalıyor soy ağaçları...
Buruc/burçları, kaleleri, kulelelerinden seyrediyorken bu küresel zulmü, dünya burjuvası(bourg) nerede?
Ekran başında! Yız. Zulümler işleniyorken gözlerimizi/ekranlarımızı kapatıp "olanları görmezden gelmiyoruz!" Çeşit çeşit gazeteci ve bilim adamıyla biteviye yorumluyoruz gündemi, olayları... Enine boyuna. Bir süre sonra biz kocaman birer göze, ekran da içinde sayısız dilleri olan kocaman bir ağıza dönüşüyor. Her akşam.
Yatağa uzandığımızda vicdanımız göğsümüzün üstüne çöküyor. Diyor ki: "Tanık olduğunda payı vardır illa insanın! O zulümlerin işlenebildiği bir çağda, bir dünyada yaşamanın Türkçesi budur. Hem büyük değil eskisi kadar dünya!..."
Denedik. Çayı yudumluyorken satır aralarındaki kanı "sil" tuşuyla temizleyemedik. Biz de kanıyoruz. Olmayan yüzümüzü yalıyor yükselen alevler. Zalimler yapıyor, utanması bize kalıyor. Çünkü bu büyük yangının sağ tanıklarıyız.
İyiler nerde? Bir yere kadar gittiler de hemen gelecekler mi?
Onlar çocuklarını ekmeğe gönderemiyorlar sabahları. Geri gelmeme ihtimali çok yüksek gidenlerinin. Bir çay bahçesinde birbirlerini süzemiyor aşık adayları. Gelecek, pek gelmez. Biliyorlar. Akşamın olup olmayacağı belli değil. Gün de, an da ihtimal dahilinde. Belirsizlik kolluk kuvvetleri gibi geziyor hayallerinde. Bir heyecanla işe güce koyulamıyorlar. Her yaptıkları, yaşadıkları son olarak yapılıyor olabilir. O yüzden her şey daha yoğun, daha koyuu2026 Sevinç de neşe de unutulası değil. Elde var bir. Bin ihtimalin kesinliği gibi bir şey bu. Nasılsa...
Daha hiç "ınga" demeden ölüyor çoğu. Bazıları agu derkenu2026Belki az önce bebeğini son kez öpmüştür. Eşine son kez sarılmıştır çoğu. Çayını son kez yudumlamıştır da bardağında yarısı duruyordur. Diğer yarısı henüz soğumamıştır. Yarının olmadığı bir gündür bütün günler. Bütün günler işte bugündür. An kendinden ibarettir. Şimdi kelimesi bitemeyebilir. Geçmiş mi ürkütücü... Hatırlanmak istenmeyendir. Gelecek mi yok! Hiç kalmadı!
Tanığız buna! Dünya tanık. Dönmeyi terk edeceği kadar tanık. Yeter deyip, aniden durmak isteyeceği kadar tanık. Mevsimlerin kendini şaşırdığı, baharın yazın kendisinden utanacağı kadar tanık.
Geçmişe dönüyor hafıza. İş bu raddelere varıncaya kadar olmuş olana. Büyük bir kabus bu! Sonra uyanıyor alelacele şimdiye...Biz iyiysek, kalbimiz temizse, dindarsak koyusundan, adaleti seviyorsak ve istiyorsak deliler gibi; barış ve esenliğe, insanlığa ve onura söylemler düzebiliyorsak, gazete köşelerine döşenebiliyor, kürsülerde nutuklar verebiliyor, şiir yazabiliyor, iş güç, kahve çay, akşam buluşma, tatil, bayram derken yaşayabiliyorsak biz, biz iyiysek nerde, bu çukurun, bu ateşin, bu zulmün neresindeyiz?
Zalimlerin ne kadar yakınında, mazlumların ne kadar uzağındayız? Bu çukurda; bir duruş olarak, bir bakış açısı, bir kimlik, bir söylem ve eylem, yaşam olarak ben neredeyim? Sen neredesin? İyiler nerde?
Bencilliğe, duyarsızlığa kadar gittiler de hemen dönecekler mi?
Ekrana sırt çevirdiğimizde arkamızda hayatın aktığını göreceğiz. Şimdilerde ölümün!
Akıntıya dur diyebilmek için bunu yapmalıyız. Bu tanıklığımız; "locasına oturmuşluk ve seyr" olmadan. "Bana ne"cilik, "bize ne"cilik olmadan, umursamama, hiçe sayma, gözden çıkarma olmadan, ayağa kalkan, neyse yapılacak olanı yapan, ihmallerin tespit edilip, herkesin bir an evvel sorumluluğuna koyulduğu türden bir tanıklık olmak zorunda.
İzlemekten/pasif tanıklıktan, seyre/aktif tanıklığa geçmek zorundayız.