Büyük oyun
Sonunda oldu… Tahriklere dayanamayan İran, İsrail’e bir misilleme gerçekleştirdi. Hem de ne misilleme… İsrail’e davulla zurnayla yolladığı drone ve füzeler, dünyaya gündemini bir anda alt üst etti. Oysa tüm bu yaşananlar söz konusu iki ülkenin, “VARLIKLARINI birbirlerine olan KARŞITLIKLARI üzerinden tanzim ettiğini” bir kere daha ispatlamış oldu. Öyle ki İran’ın bugüne dek, İsrail bahanesiyle bölgede yayıldığı ve hüküm sahibi olduğu sır değildir. İsrail’inse İran sayesinde, Amerikalıları her manada dilediği gibi KULLANDIĞI herkesin malumu. Tıpkı hafta sonu olduğu gibi. Neticede bir hadise olduğunda, “kimlerin işine nasıl yaradığına” bakılınca fazla söze de gerek kalmıyor. Zira İran bu misillemeyle rejim aleyhindeki kaynamaya karşı, içeride lehte bir KAMUOYU OLUŞTURDUĞU açık. Burnu bile kanamayan İsrail ise Gazze’deki KATLİAMINI UNUTTURUP, mazlum ve mağdur postu giymeyi başardı. Evet, tüm bunlar oldu mu? El-Hak oldu. Fakat gelinen aşamada bu kontrollü kaos’un, KONTROLDEN ÇIKMA OLASILIĞINI da görmezden gelemeyiz elbette. Çünkü hadisenin giriş ve gelişmesinin bizi götürdüğü muhtemel sonucun, mevcut durumu başka bir evreye geçirme gücüne sahip olduğu şüphe kaldırmıyor maalesef.
Hal böyle olunca da herkesin kafasında, “bundan sonra neler olabilir” şeklinde sorular düğümleniyor çaresiz. Keza Batılılar “MEŞRU MÜDAFAA” söylemleriyle hazır İsrail’e destek çıkarken, İsrailli bazı yetkililerin karşılık vermek adına, “Ortadoğu’daki İran destekli gruplara saldırmayıp da ne yapalım” ifadeleri bunun habercisi niteliğinde değerlendirilebilir. O yüzden de İsrail şayet Lübnan’a ve Suriye’ye girerse, kati surette şaşırmamak gerekir. Tabi “Suriye’deki İran destekli gruplara müdahale edeceğiz ayağına, PKK/YPG ile İŞBİRLİĞİNE GİRMELERİ de ihtimal dâhilinde. Eğer bu gerçekleşirse etki alanı genişletilecek olan PKK/YPG’nin, Suriye’nin kuzey ve doğusundan ilerleyerek, güneydeki İsrail birliklerinin oluşturacağı KORİDORLA BİRLEŞMESİ mümkün. Bunun ise Suriye’nin petrol bölgelerini de içine alan bir “TERÖRİSTAN” için, uygun zeminin elde edileceği anlamını taşıyacağı kesinlikle yadsınamaz.
Ne diyelim, İnşallah yanılırız! Fakat son dönem Devlet yöneticilerimizin belli odaklarca, ASILSIZ İDDİALARLA HEDEF ALINMASI kuşkularımızı arttırmıyor sayılmaz. Kaldı ki bunların Filistin davasını ezelden sahiplenmiş, en çok yardımı göndermiş, uluslararası arenada savunmuş ve herkesin gözü önünde “ONE MİNUTE” çıkışıyla perçinlemiş bir idareye yapılması oldukça manidar. O nedenle bu algı operasyonlarının; “sınırlarımızın dibinde bir TERÖRİSTAN’a asla müsaade edilmeyeceğinin” açıkladığı ve K.Irak’da ki PKK unsurlarına kalıcı darbeyi indirmeye hazırlandığımız bir demde gerçekleşmesi, bir tesadüften fazlasına tekabül ettiğini söyleyebiliriz. Ancak görülüyor ki bu zırvaların Hamas’a terörist diyenlerden, akrabası “Amerikan devletine ait bir şirketinin temsilcisi" olanlardan ve 1 Ocak’ta Gazze eylemi yapanlara yumrukla saldıran bir zihniyetten yayılmasının ayrıca üzerinde düşünülmesi şart. Zira terör örgütüne nefes aldırmayan SİHA/İHA/KIZILELMA gibi atılımların mimarı, BAYKAR’a karşı başlatılan eşanlı saldırının da hiç normal seyretmediği ortada.
Hülasa birilerinin, Türkiye’nin savunma mekanizmasını zayıflatmak ve bizi içeride yormak istediği aşikâr. Yani olayın sandığınızdan, daha da büyük göründüğü tartışmasız konumda. Lakin SHALAR/İHALAR, tanklar ve toplarla beraber, içeride MİLLİ BİR DURUŞ sergilendiği takdirde avuçlarını yalayacakları da muhakkak. O sebeple siyasi ve ideolojik körlükten kurtulup, Milli birlik ve beraberlik içinde olmaktan başka bir seçeneğimiz yok. Bu açıdan “ZAMAN İÇ CEPHEYİ GÜÇLÜ TUTMA VE ÜLKEMİZİ KARIŞTIRMAYA ÇALIŞANLARA KARŞI, UYANIK OLMA ZAMANIDIR” diyebiliriz özetlemek gerekirse. Yoksa Satrançta vezir’e, kale’ye, fil’e at’a, hatta piyona yapılan her hamlede, asıl hedefin ŞAH olduğunu kim inkâr edebilir ki?