Büyük Millet
Ben bu aziz, bu hisli, bu büyük milletin kara sevdalı aşığıyım. Neyi ne zaman yapacağını iyi bilir. Kime ders verilecek, kime tokat atılacak, kime fırsat verilecek, kim takdir edilecek, hepsini çok iyi bilir ve gerekeni yapar.
Asu00eel milletimizin ferasetine, basiretine hayranım. Ufku geniş, sezgi gücü yüksektir. Tehlikeyi de, iyi niyeti de görür. Günlük, aylık, yıllık değil ömürlük düşünür. Hainliğe yeltenenleri de, hizmet etmek isteyenleri de fark eder.
Necip milletimizin büyük şuuruna müptelayım. Onu küçümseyenleri, horlayanları, küçük görenleri algılar, kollar, zamana yayar. Sonra da o sefilleri, şiddetli Osmanlı tokatları ile cezalandırır. Bu, arslanın kurnaz tilkiye pençesidir.
Soylu milletimizin sabrına bazen şaşarım. Hakaretlerde bulunan karanlık aydınları dinler, şahsiyetsiz yazıcıların köşelerine bıyıkaltı güler, teranelerini teenniyle dinler. Ardından umutlarını bir kararla havaya uçurur, onları rezil eder.
İnançlı milletimize hürmetim sonsuzdur. Gelenekleriyle dalga geçen, inançlarına tavır alan, duruşuna yan bakan, kalbi, aklı ve vicdanıyla oynamak isteyenleri kündeye getirir, sonra da havaya kaldırıp bir hamlede yere serer.
İrfanı yüksek milletimizle ne kadar övünsek azdır. Zira mürekkep yalamış kimi müstemleke aydıncıkları onu saymazken, önemsemezken, hesap etmezken o attığı manevi yumruklarla ruhları satılık olanları morartır, mahcup eder.
Gücünü büyük tarihten, inancını üstün dininden alan bu milleti sevmemek mümkün mü? Zira büyük önder yüce Nebi'yi rehber edinen, evliyalar yatağı Anadolu'da pişen, merhameti, hürmeti, tevazuu elden bırakmayan, insanımızdır.
Bu milletin çocuklarının yüreği yayla kadar geniştir. Hedefleri dağ misali yüksek, gönülleri ise toprak gibidir. Hayatları, nehirler gibi sessiz akar ama inançlarına dokunulunca çağlayan olur köpürür, zalimlere hadlerini bildirirler.
Etliye sütlüye karışmaz, söz verilmeyince kelam etmezler. Kimsenin kuşunda, tavuğunda gözleri yoktur. Kanaat içre ömür değirmenlerini döndürür dururlar. Lakin haysiyetlerine dokunulunca şahin olur gökyüzüne yükselirler.
Gözleri yükseğe bakmaz insanlarımızın, tamahkar hiç değiller. Bir parça ekmeğe talim ederler şükürle. Nefislerini köreltip bir kuru soğan ile yetinirler. Midelerine düşkün değiller ama onurlarını da hiçbir soysuza ezdirmezler.
Gamsız, umarsızdırlar. Padişahından çobanına bir tevekkül kökleşmiştir yüreklerinde. Derviş mizaçlı, çelebi karakterlidirler. Azla yetinir, hallerine hamd ederler. Ama haklarını da kimseye yedirmez, topraklarını çiğnetmezler.
İyiliklerle bezeli dünyalar kuran, erdemleri alıp kucaklayan, masumları her dem koruyan, yetimlere öksüzlere merhametle bakan, masumun, mazlumun, mağdurun yanında olan bu mübarek, bu muhterem insanlar sevilmez mi?
'Üç günlük dünya' deyip keyfe keder yaşayan, Rabbinin rızasını her vakit tahsile çalışan, iyi günde kötü günde dostlarını ihmal etmeyip kollayan, ağlayanın gözyaşını kalbinin kenarıyla silen bu kutlu insanların eli öpülmez mi?
Anadolu niçin bereketli toprakların menbaıdır. Rumeli neden hicranlı sevdamızın ummanıdır. Asya'daki hıçkırıkları duyan, Afrika'da kardeşlerinin derdine merhem olan kim? Suriyeli dindaşlarına gönülden kim sahip çıkıyor?
Asırlardır esen bu iman rüzgarı niçin hız kesmez? Uzak iklimlerden gelen bu irfan nehirleri nasıl olur da kurumaz? Yürek yangınlarımız acep neden sönmez? Müjdelenmiş insanların görevi nasıl oluyor da bitmez? İyi düşünmeli!
İman kardeşlerine merhamet dağıtan, insanlığa adalet sunan, geçmişten aldığını gelecekle paylaşan başka kim var? Yeryüzünde işlenen zulümlere feveran eden gayrı kimi görüyoruz? Zalimleri durduran kahramanlara selam olsun!
Ben bu mübarek milletin iflah olmaz sevdalısıyım. Aklını, yüreğini, vicdanını, inancını eline alıp cesaretle sandığa giden ve helal oylarıyla oyunları bozan ak ellerin, ak yüzlülerin duacısıyım. Geleceğimizi aydınlatan nur bakışlıları gördükçe dilimden bir kelime düşmez: Elhamdülillah!