Büyük Duruşma
Adli
tatil bitti, yeni adli yıl başladı. Yorgun yargı dünyasının yorgunluğu sürgit
devam edeceğe benziyor… Burada benim derdim, bu vesile ile yargının farklı bir
yönünü ele almak… Adaletin aşkınlık boyutuna dikkat çekmektir…
Bir
mümin olarak, Peygamber (sav) Efendimizin şu uyarısına birlikte kulak verelim:
“Şüphesiz ben de sizin gibi bir
insanım. Zaman olur ki bana sizden iki hasım gelir de biriniz haksızken
diğerinden daha düzgün konuşmuş olabilir; ben de o düzgün sözleri doğru sanarak
onun lehine hükmedebilirim. Binaenaleyh kimin lehine bir Müslümanın hakkı ile
hükmettimse bilsin ki, bu hak ateşten bir parçadır. İster onu alsın, ister
bıraksın.”
(Buhari)
Efendimiz
(sav) nihai karar için Büyük Günde, ‘Büyük
Duruşma’ ya işaret ediyor…
Evet, hâkimi
Hz. Muhammed olan bir mahkemede bile dosya kapanmış olmuyor… Mahkeme-i Kübra’ya
intikal edecek dosyalarımız var…
Hâkimi
Allah (cc) olan bir mahkeme… Şahidi Allah olan bir mahkeme düşünün… Hâkimler hâkiminin
huzurundasınız… Delilleri çok sağlam… Terazisi çok hassas… Hiç kimseye bir kıl
kadar bile haksızlık yok…
Tüm
duruşmaların nihai duruşması ‘Büyük Duruşma’ dır…
Tecili,
temyizi, tehiri yoktur… Hatta tevbesi, telafisi bile yoktur…
“Keşke”lerin
hiçbir geçerliliği olmayan bir mahkeme…
O
mahkemede evrakta sahtecilik, zamanaşımı söz konusu değil... Dosyaların
sümenaltı edilmesi mümkün değil…
Torpil,
rüşvet, hukuk ihlali, iltimas, imtiyaz, ihtimal dışı…
Mahkemeyi
etkilemek, yönlendirmek, baskılamak kimin haddine?
Gizli
saklı her şey ifşa olacak… Hile, hurda gün yüzüne çıkacak… Dümen, dolap
sökmeyecek… Film, fırıldaklık tüm işler tersine dönecek…
Şaibesiz,
şikesiz, şüphesiz ‘duruşma’ yapılacak…
Karartma,
çarpıtma, yanıltma asla mümkün değil…
Çünkü
herkes susacak, sadece Allah konuşacak…
Kimsenin
yaptığı haksızlık yanına kâr kalmayacak…
Suyu
getirenlerle, testiyi kıran bir tutulmayacak…
Beşeri mahkemelerde lehinize
karar çıkarmış, mahkeme heyetini ikna etmiş ya da etkilemiş olabilirsiniz… İşi
kitabına uydurmuş da olabilirsiniz…
Unutmayalım ki, hak divanı var…
Şaşmaz bir mahkeme var…
Dünyada
kapandı sandığımız tüm dava dosyaları yeniden açılacak… İlahi yargı hükmünü
icra edecek… İtiraz yok… İnsanın kendi nefsi de kendine tanıklık edecek…
Yüreklerin
ağza geleceği gün… Bedenin tüm organları şahitlik edecek… Parmak uçları… Göz
retinası… Vücudun kılları… Tüm kirli, karanlık, kanlı hesaplar deşifre olacak…
Uyanıklık,
kurnazlık, iş bitiricilik sökmeyecek…
O
mahkemede bürokrasi, formalite, protokol yok, her şey çok seri…
Şimdi
duruşumuzu ‘Büyük Duruşma’ ya göre gözden geçirmek durumundayız…
Tüm
günleri Büyük Gün’e bağlamadan yaşarsak ömrümüzü zayi etmiş oluruz…
Evet,
buluşma, bitişme, konuşma ve tartışmalar ‘Büyük Buluşma’ üzerinden okunmadan,
insanoğlunun hüsranı, hicranı ve hüznü bitmeyecektir…
Adaletin
aşkınlık boyutu yoksa nakıstır…
Tüm
hesapları ‘Hesap Günü’ üzerinden sorgulamadan sonumuz feci olacak…
Efendimiz
(sav) buyuruyor:
“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan
ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişi de, nefsini arzularına tabi kılan ve
Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dir.” (Tirmizi)
Bizi
kurtaracak olan Hesap Günü kaygısı ile hayatı kurmak ve yaşamaktır…
Evet,
en son duruşma… En zor duruşma… Ve en büyük duruşma… Acaba o gün durumumuz ne
olacak?