Büyük Devlet
Olgun insanlar nasıl hatalarını fark ettiklerinde tashih eder, kendilerini düzeltirse büyük devletler de yanlışlarını düzeltmekten asla çekinmez. Salim akıl bunu gerektirir. Anayasalar niçin zaman zaman yeniden tanzim edilir? Çünkü içlerinde tezat, noksanlık, haksızlık barındırabilir; bunun için düzeltilir.
Millî Mücadele, topyekûn aziz milletimizin emperyalizme karşı direnişi, yeniden dirilişi ve yiğitçe ayağa kalkıp vatanına sahip çıkışıdır. Düşmanımız Yedi Düvel’e karşı kazanılan İstiklal Harbi’nin ardından Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Yine mübarek milletimizin tam desteğiyle kurulan yeni Devlet, ilerleyen zaman içinde bazı yenilikleri getirdi, bazı kanunları uyguladı. Bunlar arasında isabetli olanların yanısıra daha sonra düzeltildiğine göre hatalı bazı icraatlar da oldu. Mesela Türk müziği bir ara yasaklandı. Uygulama tepki görünce bundan vazgeçildi. Türk diline yapılması düşünülen bazı müdahale ve projeler, bizzat Atatürk tarafından daha sonra anlamsız bulunarak rafa kaldırıldı.
Büyük milletimizin sevinçle karşıladığı birkaç mesele var. Merhum Adnan Menderes’in “Ezan-ı Muhammedî”ye getirdiği serbestiyet çok isabetli ve yerindeydi. Kezâ rahmetli Turgut Özal’ın Türk Ceza Kanunu’ndaki 141, 142 ve 163. maddeleri kaldırtarak “fikir hürriyeti”ni sağlaması da unutulmayacak büyük hizmetlerindendir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı zamanında “Başörtüsü Zulmü”ne son vermesi de milletimizi mutlu ettiği gibi büyük dua almasına vesile oldu. 30 yıl süren mağduriyet sona erdi. Cumhurbaşkanımızın 2020’de mahkeme kararıyla Ayasofya’nın ibadete açılması kararını imzalayarak onay vermesi ise yüzyıllık rüyayı gerçek yaptı. Sadece Türkiye değil, Türk dünyası ve İslam âlemi de Ayasofya Camii’nin açılmasını sevinçle karşıladı. Hamdolsun Türkiye’de bugün fikir hürriyeti var. Hiç kimse düşüncesinden, inancından dolayı ceza görmüyor. Elbette çeşitli makamlara hakaret eden fikirsizler hariç! Şüphesiz hürriyet, kimseye hakaret etme hakkı vermez. Dünyada bu böyledir. Hakaret ederseniz cezanızı alırsınız.
Bugünlerde Mihrabad Yayınları arasında iki güzel eser neşredildi. İlki Muhsin İlyas Subaşı’nın Ayasofya Tebessümü’dür.Usta yazarımız bu tarihî romanında Ayasofya’nın ilk kuruluş yıllarından itibaren tarihini anlatıyor. Mabedin başından geçenler akıcı bir üslup ile aktarılıyor. Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle yeni çağda farklı bir iklime doğan Ayasofya’nın cami olarak asırlarca Müslümanlara verdiği hizmet dile getiriliyor. Yazarımıza göre “Fatih’in Kızıl Elması Ayasofya”dır. Padişahın ilk icraat olarak kilise olan mabedi camiye çevirmesi, bir bakıma fethin remzi, sembolü, simgesidir. Dolayısıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ayasofya’nın ibadete kapanması hüzün devrinin başlangıcı sayılır. “Ayasofya’nın Gözyaşları”na şahit olan mümin yürekler, bu acıyı 86 yıl çekti. Şairler mahzun mabede birbirinden anlamlı ağıtlar yakıp şiirler yazdı. Ayasofya’nın hicran yılları şöyle aktarılıyor: “Beş asra yakın bir zaman boyunca servet ve sadakatin cömert eliyle yenilenerek besledi manevi açlığımız. Deprem gördü, yangın gördü, sel, fırtına, yıldırım gördü ama hepsine şükrün sabrıyla direndi. Bütün bunlara karşı ayakta durdu ve içindeki nuru eksiltmedi. Ne var ki bir karanlık niyet, onun manevi ortamına el uzattı ve Yüce Yaratıcı ile Kulları arasındaki bu buluşma ortamını müzeye dönüştürdü. 1935’in yazında, yüreğinden aşkı çalınan bu maşukun durumuna düşürmesi onda gözyaşına dönüştü. Tam 86 yıl bu gözyaşını döküp durdu.” Dedik ya büyük Devlet hatasını tamir eder. Muhteşem mabedimizin hicran gözyaşları bugün dindi. Ayasofya artık “tebessüm” ediyor. Ayasofya gerçeğinin anlatıldığı bu romanı okuyunca çok sevecek, dostlarınıza tavsiye edeceksiniz.
Ezansız Yıllar ise gazeteci yazar İrfan Söyler’in romanı. “Türkçe Ezan Zulmü” anlatılıyor burada da. Takdim yazısı romanın özü: “Bin yıldır duyulan seda o gün kesildi. Hâlbuki onun gölgesinde gelmiştik. O daveti uzaklara taşımak için ölmüştük. Kulağımızda ilk onu duymuştuk. O gün Anadolu bozkırları karardı. Güneş yüzümüze bakmaz oldu. Kara talihin kör kuyusu çığlık çığlığa bağırdı. Bulutlar değil, toprak ağladı. Irmaklar kapkara aktı.” Kıymetli yazarımız, olayları bizzat yaşayanların gözyaşları ile anlattıklarını dinleyerek eseri kaleme almış. Ayasofya Tebessümü ve Ezansız Yıllarmükemmel romanlar. Her iki eser, dünü hatırlayarak bugüne şükretmemiz gerektiğini bize hatırlatıyor.