Büyük belalar, büyük cahilliklerden doğar (3)
Dünya üzerinde ne Nasranîler ne de Müslümanlar tam birleşik ve tam beraberler. Bir gibi görünseler de aralarında kökleri derinde ihtilaflar var. Bu ihtilafların yakın bir zamanda çözülemeyeceği de aşikâr.
“Saf anlamda Hak Din her şeyin çözümüdür” demiştik geçen
haftaki makalemizde.Gerçekten de
öyle. Ancak saf anlamda olmayan din ve diğer dinler (!) birleştirici bir güç
asla değildir.
Dinlerin (!) birleştirici
olmadığı gibi belki çok nadir istisnalar vardır ama ırklar da birleştirici
değildir. Aynı ırktan olan toplumlar ve devletler arasında korkunç savaşlar
olmuştur.
Irkların
birleştirici olmadığı ile ilgili en güzel örneklerden biri sanırım Hutu’lar ve
Tutsi’lerdir. Adları farklı gibi duran bu millet aslında aynı ırktırlar. Aynı ülkenin
insanı olmalarına rağmen uzunca
bir döneme yayılmış, zalimce bir tutumları vardır birbirlerine karşı.
Ruanda’nın
yakın tarih vahşetlerine baktığımızda işin içinde yine Belçika ve Fransa gibi devletleriyle
Avrupalılar ve ABD vardır. İşgale uğrayan Ruanda’yı II. Dünya Savaşı'nın
bitmesiyle, özgürleştirme(!) çabaları ve bağımsızlığa hazırlamak amacıyla ülke yönetimi
Birleşmiş Milletlere devredilmiştir.
Yapılan
seçimlerde çoğunluk nüfusa sahip Hutu’lar seçimi kazanmış, iktidara geldikleri
andan itibaren, Belçikalıların desteğiyle, eski yönetimin uzantısı sayılan
Tutsi’lere karşı hemen her bölgede çeşitli baskılar yapmaya başlamışlardır.
Bunların neticesinde 20 bin ila 100 bin arasında Tutsi öldürülmüş, 160 bin
kadarı da komşu ülkelere göç etmiştir.
Yine
aynı ülke, yine aynı ırklar ve bir başka tarih. 6 Nisan 1994 yılında
gerçekleşen ve yaklaşık yüz gün içinde belki de tarihin gördüğü en insanlık
dışı katliam ve vahşetle 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutu’lar
tarafından katledilmesi yaşanmıştır. Katliam, cesetleri yiyen köpeklerin
katline kadar vardırılmıştır.
Ne
kadar vahşice değil mi? Elbette ki çok vahşice.
Tarihin
sayfalarında gezinildiğinde bu örnek gibi yüzlerce hatta binlerce vahşet ve
katliam hadisesi görülebilir. Demek ki bireysel nefsinin ve toplumsal nefsinin
(kültürün) esiri, kölesi olunduğunda öldürmek istenilenin, yok etmek
istenilenin aynı dinden ya da aynı ırktan olmasının hiçbir önemi yokmuş.
O
esnada tek geçerli kural var: “O da gözler kara bir halde, sadece katletmek
ve yok etmek.”
Ülkeler
ve devletleri, insanının bireysel nefslerini ve milletlerinin toplumsal
nefslerini (kültürünü) ehlileştiremedikçe doğru yönde terbiye edemedikçe ve bir
fitnebaz devlete/devletlere dur diyemedikçe bunlara benzer hadiselerin
yaşanılması kaçınılmazdır. Aslolan insanınız ve milletinizi Birlik için hazır
hale getirebilmektir. Kurumlarınızı ve Devletinizi hazır hale getirebilmektir.
*****
“Azerbaycan ve dünya
mazlumlarının kurtuluşunun marş motoru olan Türkiye’ye Yüce Mevla güç kuvvet
versin.”