Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Eylül 2020

​Büyük belalar, büyük cahilliklerden doğar (3)

Dünya üzerinde ne Nasranîler ne de Müslümanlar tam birleşik ve tam beraberler. Bir gibi görünseler de aralarında kökleri derinde ihtilaflar var. Bu ihtilafların yakın bir zamanda çözülemeyeceği de aşikâr.

“Saf anlamda Hak Din her şeyin çözümüdür” demiştik geçen haftaki makalemizde.Gerçekten de öyle. Ancak saf anlamda olmayan din ve diğer dinler (!) birleştirici bir güç asla değildir.

Dinlerin (!) birleştirici olmadığı gibi belki çok nadir istisnalar vardır ama ırklar da birleştirici değildir. Aynı ırktan olan toplumlar ve devletler arasında korkunç savaşlar olmuştur.

Irkların birleştirici olmadığı ile ilgili en güzel örneklerden biri sanırım Hutu’lar ve Tutsi’lerdir. Adları farklı gibi duran bu millet aslında aynı ırktırlar. Aynı ülkenin insanı olmalarına rağmen uzunca bir döneme yayılmış, zalimce bir tutumları vardır birbirlerine karşı.

Ruanda’nın yakın tarih vahşetlerine baktığımızda işin içinde yine Belçika ve Fransa gibi devletleriyle Avrupalılar ve ABD vardır. İşgale uğrayan Ruanda’yı II. Dünya Savaşı'nın bitmesiyle, özgürleştirme(!) çabaları ve bağımsızlığa hazırlamak amacıyla ülke yönetimi Birleşmiş Milletlere devredilmiştir.

Yapılan seçimlerde çoğunluk nüfusa sahip Hutu’lar seçimi kazanmış, iktidara geldikleri andan itibaren, Belçikalıların desteğiyle, eski yönetimin uzantısı sayılan Tutsi’lere karşı hemen her bölgede çeşitli baskılar yapmaya başlamışlardır. Bunların neticesinde 20 bin ila 100 bin arasında Tutsi öldürülmüş, 160 bin kadarı da komşu ülkelere göç etmiştir.

Yine aynı ülke, yine aynı ırklar ve bir başka tarih. 6 Nisan 1994 yılında gerçekleşen ve yaklaşık yüz gün içinde belki de tarihin gördüğü en insanlık dışı katliam ve vahşetle 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutu’lar tarafından katledilmesi yaşanmıştır. Katliam, cesetleri yiyen köpeklerin katline kadar vardırılmıştır.

Ne kadar vahşice değil mi? Elbette ki çok vahşice.

Tarihin sayfalarında gezinildiğinde bu örnek gibi yüzlerce hatta binlerce vahşet ve katliam hadisesi görülebilir. Demek ki bireysel nefsinin ve toplumsal nefsinin (kültürün) esiri, kölesi olunduğunda öldürmek istenilenin, yok etmek istenilenin aynı dinden ya da aynı ırktan olmasının hiçbir önemi yokmuş.

O esnada tek geçerli kural var: “O da gözler kara bir halde, sadece katletmek ve yok etmek.”

Ülkeler ve devletleri, insanının bireysel nefslerini ve milletlerinin toplumsal nefslerini (kültürünü) ehlileştiremedikçe doğru yönde terbiye edemedikçe ve bir fitnebaz devlete/devletlere dur diyemedikçe bunlara benzer hadiselerin yaşanılması kaçınılmazdır. Aslolan insanınız ve milletinizi Birlik için hazır hale getirebilmektir. Kurumlarınızı ve Devletinizi hazır hale getirebilmektir.

*****

“Azerbaycan ve dünya mazlumlarının kurtuluşunun marş motoru olan Türkiye’ye Yüce Mevla güç kuvvet versin.”