Büyük belâlar, büyük cahilliklerden doğar (2)
Dinde birlik sağlamak insanlık tarihinin başından beri pek mümkün olmamıştır. Aynı inanç grubundan insanlar bile onlarca, yüzlerce yola bölünmüşlerdir. Bir diğeri bir diğerinin izlediği, yürüdüğü yolu asla yürümemiş hatta yürümek niyeti bile taşımamıştır.
Bireysel nefsleri ve
toplumsal nefsleri o kadar azgın kaldıkça niçin yürüsünler ki?
Geçen yazımızda
Nasranîler arasındaki mezhep savaşlarından bahsettik. Biraz da İslam tarihinden
ayrışmalarla ve kavgalarla ilgili örnekler verelim. Ki konumuz vuzuha kavuşsun.
İslam tarihindeki
mezhep savaşları, Hıristiyan dünyasındaki savaşlar kadar uzun süreli ve kanlı
olmamıştır. Ama yine de mezhep/farklı bakış savaşları olmamıştır denilemez.
İslam tarihindeki ilk
mezhep savaşı, daha farklı bir bakış açısıyla “farklı anlayış” savaşı, Hazreti
Peygamberin ölümünden 24 yıl sonra gerçekleşmiştir.
Bir inanç, koza gibi kendi içinde kapalı
kalacaksa, dış etkileri olmayacak, dışarıdaki insanlara bir söz
söylemeyecekse hiçbir kimse, hiçbir kuruluş bu inanca söz söyleyemez. Bu
durum, inanan hariç hiç kimseyi ilgilendirmez. Ama bir inanç, inananlarının
dışındaki insanlara da bir şey söylüyorsa o zaman, iki değeri başat değer
olmak zorundadır. Birincisi sevgi, ikincisi adalettir. Bunları
sağlayamayan inançta/dinde bir sıkıntı var demektir. Eğer
inançlarında/dinlerinde sıkıntı görmüyorlarsa, inananlarında sıkıntı var
demektir. |
Savaşın içinde,
bizzat Hazreti Peygamberi görmüş olan Sahabeler ve İslami anlayışta ikinci
kuşak kabul edilen Peygamberi göremeyip sadece O’nu görenleri görenlere verilen
isimle Tabiinler vardır. Sıffin ve Cemel Savaşları olarak bilinen bu savaşlarda
on binlerce insan ölmüş, öldürülmüştür.
Ölen ve öldürenler
belki de daha dün beraber yemek yiyip, aynı mescitte namaz kılmışlardır. Kim
bilir?
Demek ki, din sanıldığı kadar birleştirici bir güç
değilmiş.
Burada kastedilen dinin kendisi değil. Elbette insanların
dini uygulamaları olarak görmek ve anlamak gerekir. Saf anlamda Hak Din her
şeyin çözümüdür.
Din nefse girdikten
sonra, nefsin derecesi kadar olumlu, olumsuz bir yapıya dönüşür. Bizim
bahsettiğimiz din (din uygulamaları), budur.
Diğer taraftan din
konusu, inanma dereceleri itibarıyla insanlar tarafından oldukça farklı
seviyelerde anlaşılıp yaşanmaktadır.
Aynı inançtan iki
insandan biri, su bile içerken helal ve haramı gözetirken diğeri haram olduğu
her seviyede ve anlayışta ittifakla sabit bir içkiyi içmekte hiçbir beis
görmemektedir.
Hangi din birliği ile
bu iki insanı ve bunlara benzeyen bu iki tip insanın peşlerindeki milyonlarca
insanı birleştireceksiniz?