Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Eylül 2020

Büyük belâlar, büyük cahilliklerden doğar (2)

Dinde birlik sağlamak insanlık tarihinin başından beri pek mümkün olmamıştır. Aynı inanç grubundan insanlar bile onlarca, yüzlerce yola bölünmüşlerdir. Bir diğeri bir diğerinin izlediği, yürüdüğü yolu asla yürümemiş hatta yürümek niyeti bile taşımamıştır.

Bireysel nefsleri ve toplumsal nefsleri o kadar azgın kaldıkça niçin yürüsünler ki?

Geçen yazımızda Nasranîler arasındaki mezhep savaşlarından bahsettik. Biraz da İslam tarihinden ayrışmalarla ve kavgalarla ilgili örnekler verelim. Ki konumuz vuzuha kavuşsun.

İslam tarihindeki mezhep savaşları, Hıristiyan dünyasındaki savaşlar kadar uzun süreli ve kanlı olmamıştır. Ama yine de mezhep/farklı bakış savaşları olmamıştır denilemez.

İslam tarihindeki ilk mezhep savaşı, daha farklı bir bakış açısıyla “farklı anlayış” savaşı, Hazreti Peygamberin ölümünden 24 yıl sonra gerçekleşmiştir.

Bir inanç, koza gibi kendi içinde kapalı kalacaksa, dış etkileri olmayacak, dışarıdaki insanlara bir söz söylemeyecekse hiçbir kimse, hiçbir kuruluş bu inanca söz söyleyemez. Bu durum, inanan hariç hiç kimseyi ilgilendirmez. Ama bir inanç, inananlarının dışındaki insanlara da bir şey söylüyorsa o zaman, iki değeri başat değer olmak zorundadır.

Birincisi sevgi, ikincisi adalettir. Bunları sağlayamayan inançta/dinde bir sıkıntı var demektir. Eğer inançlarında/dinlerinde sıkıntı görmüyorlarsa, inananlarında sıkıntı var demektir.

Savaşın içinde, bizzat Hazreti Peygamberi görmüş olan Sahabeler ve İslami anlayışta ikinci kuşak kabul edilen Peygamberi göremeyip sadece O’nu görenleri görenlere verilen isimle Tabiinler vardır. Sıffin ve Cemel Savaşları olarak bilinen bu savaşlarda on binlerce insan ölmüş, öldürülmüştür.

Ölen ve öldürenler belki de daha dün beraber yemek yiyip, aynı mescitte namaz kılmışlardır. Kim bilir?

Demek ki, din sanıldığı kadar birleştirici bir güç değilmiş.

Burada kastedilen dinin kendisi değil. Elbette insanların dini uygulamaları olarak görmek ve anlamak gerekir. Saf anlamda Hak Din her şeyin çözümüdür.

Din nefse girdikten sonra, nefsin derecesi kadar olumlu, olumsuz bir yapıya dönüşür. Bizim bahsettiğimiz din (din uygulamaları), budur.

Diğer taraftan din konusu, inanma dereceleri itibarıyla insanlar tarafından oldukça farklı seviyelerde anlaşılıp yaşanmaktadır.

Aynı inançtan iki insandan biri, su bile içerken helal ve haramı gözetirken diğeri haram olduğu her seviyede ve anlayışta ittifakla sabit bir içkiyi içmekte hiçbir beis görmemektedir.

Hangi din birliği ile bu iki insanı ve bunlara benzeyen bu iki tip insanın peşlerindeki milyonlarca insanı birleştireceksiniz?