Büyük belâlar, büyük cahilliklerden doğar
Efendim, bırakın böyle entel dantel yazmaları, çizmeleri… Birlik kurmak, sizin ne dediğiniz gibi ne de yazdığınız gibi… Hem yazdıklarınız da çok acayip. Anlaşılmıyor da… Şöyle seslenin: “Din, en büyük birleştiricidir. Herkesi dinde birliğe çağırın, olur biter.”
Ne yazık ki niyetleri ne kadar iyi olursa olsun ne kadar
halisâne olursa olsun bu türden sözler, inanç ve davranışlar, sorunların
azalmasına değil daha da artmasına sebep olmaktadır.
Hangi dine bakmak istiyorsunuz?
Buyurun size Hıristiyanlık uygulamaları.
Daha başından itibaren parça parça bir Hıristiyanlık. Bir
mezhep, bir kilise diğerini doğrudan kâfir olmakla suçluyor. Hiçbir savaş,
Nasranîler arasında geçen “mezhepler savaşı” kadar kanlı, acımasız ve uzun
sürmemiştir.
Avrupa tarihindeki mezhep savaşlarını birkaç örnekle izah
edelim:
Avrupa’nın tarihine baktığımızda mezhepsel şiddet, 10. asırdan
1834 yılına kadar devam etmiştir (Aslında hâlâ da devam etmektedir). Hıristiyan
din adamlarının, Papaların kurdurttuğu engizisyon mahkemeleri bu şiddeti hem
başlatmış hem de yönetmiştir.
Net rakamlar belli olmamakla birlikte, kendi tarihlerine
göre ortaçağ olarak adlandırılan dönemdeki olaylarda en azından yarım milyona
yakın insanın öldüğü (yaklaşık elli bini yakma cezası) ve milyonlarca kişinin
de başka yerlere göç etmek zorunda bırakıldığı bilim adamlarınca tahmin
edilmiştir.
Bir başka örnek ise; Avusturya İmparatoru II. Ferdinand’ın,
Katolikliğin kaybolan itibarını sağlamak üzere başlattığı, kısa zamanda büyüyüp
gelişen ve tarihte meşhur 30 Yıl Savaşları (1618-1648) olarak bilinen, tüm
Avrupa ülkelerinin yer aldığı ya da desteklediği ve tüm Avrupa’yı kasıp kavuran
on binlerce kişinin öldüğü kanlı mezhep savaşlarıdır.
Yine bir diğer örneğimiz ise; Haçlı Seferlerinin
dördüncüsüdür. Roma Katolik Kilisesi ile Ortodoks Doğu Roma İmparatorluğu
arasındaki siyasi, kültürel ve dini farklılıklar nedeniyle süre gelen çatışma,
1054 yılında karşılıklı aforozla sona erdirilmiş, Papa ile Patrik birbirlerini
“sapkınlık ve küfürle” itham ederek iki kilise arasındaki ayrılığı
kesinleştirmişlerdir.
İşte bu nedenle Haçlı seferlerinin dördüncüsü (1204)
Konstantinapol’e yapılmış, şehir yağmalanmış, Ortodoksların kutsal mekânları
tahrip edilmiş, rahipler idam edilmiş ve Patriğin şahsına ve makamına (dansöz
oynatmak) gibi her türlü hakaretler edilmiştir.
Bütün bunlara rağmen, savaş ve katliamlara rağmen Nasranîler,
bugün Avrupa Birliği olarak bilinen kulübü kurmuşlardır. Ancak kurana kadar bin
yıl uğraşmış ve onlarca savaş içerisinde milyonlarca ölüyü, onlarca katliamı
geride bırakmışlardır.
Yine de kurulan
birlik, üye her bir ülke İsevi olsa da aralarındaki sorunları çözememiş ve
bırakın dünyaya, kendilerine bile nefes aldıramamıştır. Kurdukları birlik,
kendi aralarında tartışılmakta, hâlâ ince bir iplik üzerinde ecel terleri
döktükleri görülmektedir.