Büyük Ayasofya Bayramı
Cuma gününden beri Türkiye’de büyük bir bayram sevinci yaşanıyor. Bu, 86 yıllık bir hasretin ve ümidin mutlu sonla bitişi, milletimizin sevgili Ayasofya’sına kavuşmasının saadetidir.
Çocukluğumuzdan beri Ayasofya sevdası ile büyüdük. Ona dökülmüş ağıtlar, yazılmış şiirler, kaleme alınmış yazılarla yetiştik. Takip ettiğim gazetelerde ve dergilerde Ayasofya, mahzun hâli sık sık hatırlatılır, içinde bulunduğu esarete dikkat çekilirdi. Biricik sloganımız, “Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın!”dı. İstanbul’a koşup gelmek Ayasofya’yı görmek isterdim. Kendisinden bu kadar çok bahsedilen mabedin hâlini temaşa etmeyi dilerdim. İstanbul’a 1978 yılında geldiğimde Sultanahmet’te ilk ziyaret ettiğim tarihî mekânlar arasında Ayasofya da vardı. Diğer gezdiğim bütün camilerde rahatlıkla namaz kılabildiğim hâlde bu camide ibadet edemiyordum. Soğuk, durgun bir hâli vardı mabedin, garip, anlamsız ve şaşkın bir durumdaydı. Şaşırmış, üzülmüştüm. O anda bir hüzün kaplamıştı içimi. Bu üzüntü, Ayasofya’dan bana yansıyan bir melâldi. İkimizin kederi iç içe geçmişti sanki. 42 seneden beri İstanbul’da yaşadığım hâlde bir daha da gidemedim bu muazzam mabede. Zira o hicranı bir daha görmek ve yaşamak istemedim.
Vatan sathında bir sürur
Cuma gününden beri vatan sathında bir sürur yaşanıyor. Bir manevi bayram idrak ediliyor. Yıllardır beklenen karar verilmiş ve Ayasofya nihayet ibadete açılmıştı. Gördüğüm, konuştuğum, telefonlaştığım birçok tanıdığım, bu sevincini açıkça söylüyor, coşkusunu gösteriyor, idarecilerimize dua ediyordu. 86 yıllık hasretin sona ermesi üzerine bir şükür namazı kıldım ve çevremdeki herkese bunu tavsiye ettim. Evet bu hayırlı ve muazzam gelişme, büyük ve daimi bir şükrü gerektiriyordu. Zira sevdiğimiz, saydığımız, hürmet ettiğimiz maneviyat önderleri, şairler ve yazarların hepsi Ayasofya muhabbetini benliğimize aşılamışlardı. Ayasofya müjdesini aldığım anda ilk olarak Rabbimize şükretme ihtiyacı hissettim. Hemen ardından, “Elhamdülillah işte şimdi tam bağımsız ülke olduk.” düşüncesi ansızın zihnimden gelip geçti.
Fatih’in Hayır Duası
Kararın açıklandığı dakikadan itibaren çeşitli manzaralar gözümün önünden geçti. Daha önce Ayasofya hakkında mütefekkirlerimizin, âlimlerimizin, şairlerimizin, yazarlarımızın, kültür ve sanat adamlarımızın duygu ve düşüncelerini bu sütunlarda paylaşmıştım. Ayasofya kararına ruhaniyetlerinin çok sevindiğini hissettiğim büyüklerimizi yeniden düşündüm, onları bir arada hayırla, hürmet ve muhabbetle yâd etmeye çalıştım. Sürç-i lisân edersem af ola!
Ecdadımı hayal ettim
Önce İstanbul’un Fatih’i, Ayasofya’nın sahibi, cihan padişahı Sultan Mehmed’i, Akşemseddin ve Molla Gürani gibi şahsiyetleri hayal ettim. Yüzleri mütebessimdi, belli ki mabedin aslî görevine döndürülüşü, onları memnun etmişti. Osmanlı tarihi boyunca hüküm sürmüş olan padişahlar, sadrazamlar, şeyhülislamlar, vezirler ve Müslüman cemaat, gözümün önünden geçti. Osmanlı’dan sonra Cumhuriyet devri âlimleri ve mutasavvıfları beliriverdi zihnimde. Bediüzzaman Said Nursi, Abdülhakim Arvasi, Süleyman Hilmi Tunahan, Abdülaziz Bekkine, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Ken’an Rifai, Muzaffer Ozak ve diğer büyüklerimizi andım. Hepsi de huzur ve şükür içinde idiler. Firakından mahzun oldukları Ayasofya’nın açılışına mesrur olmuşlardı.
Şair ve yazarların sevinci
Ayasofya’da okunan Ezan-ı Muhammedî’yi kaleme alan Yahya Kemal, açılışın müjdesini Büyük Doğu Nesli’ne veren Necip Fazıl, Ayasofya’yı şiirleştiren Arif Nihat Asya, mabede olan bağlılığını nesrinde ifade eden Osman Yüksel Serdengeçti, Ayasofya’yı yazan Nâzım Hikmet ve “Yeniden dünyaya gelseydim Ayasofya Camii’ne imam olmak isterdim.” diyen Nihal Atsız da sevinç içinde idiler. İstanbul, Osmanlı ve Türkçe âşığı Nihad Sâmi Banarlı da…
Mısralarla tebessüm ediyorlardı
Işıl ışıl Ayasofya’yı hayal eden Ali Ulvi Kurucu, Mustafa Necati Bursalı, Tevfik Paksu, Memduh Cumhur, Bahaettin Karakoç, Dilâver Cebeci, Abdurrahim Karakoç ve Kemal Fedai Coşkuner, mısralarıyla herkese tebessüm ediyorlardı. Peyami Safa, Vecdi Bürün, Tarık Buğra, Mustafa Necati Sepetçioğlu bahtiyardı. “Yâ Vedûd Sultan Fatih” diyen Ahmet Kabaklı, ruh muallimi Nurettin Topçu, son mustarip Ergun Göze’nin ruhları şâddı. Nuri Pakdil, Mehmet Âkif İnan, Cahit Zarifoğlu, Alaeddin Özdenören ve Erdem Bayazıt mesut iken, dâva adamlarımız Ali Fuad Başgil, Osman Turan, Orhan Şaik Gökyay, Ömer Öztürkmen, Mehmet Emin Alpkan, İrfan Atagün, Ziyad Ebuzziya, Mehmed Niyazi, Altan Deliorman, Ayhan Songar, Mehmed Şevket Eygi de sonsuz neşe içinde idiler.
Onlar da hissettiler
Tarihçilerimiz İbnülemin Mahmud Kemal, İbrahim Hakkı Konyalı, Ekrem Hakkı Ayverdi, Yılmaz Öztuna, Halil İnalcık, Ragıp Akyavaş ve Kadir Mısıroğlu, hakkın tesliminden dolayı huzur duyuyordu. İdealist nesillerin manevi anneleri, hanım yazarlarımız Sâmiha Ayverdi, Münevver Ayaşlı, Halide Nusret Zorlutuna, Safiye Erol ve Şule Yüksel Şenler de bu sevinci şüphesiz hissedenlerdendi…
Sabrın sonu zafer oldu
Filistin, Doğu Türkistan, Bosna, Kerkük, Pakistan, Halep, Karabağ, Arakan, Yemen, Bağdat, Azerbaycan, Kıbrıs, Kırım ve gönül coğrafyamızda yaşayan diğer bütün Müslümanlar, bu cesur kararı yürekten alkışlıyordu. Türkiye’nin 81 şehrindeki vatandaşlarımızın ve bütün Müslümanların kalbi cuma günü gümbür gümbür attı. Dualar ettiler, niyazlarda bulundular, sabırla ve heyecanla neticeyi beklediler. Sabrın sonu zafer oldu, büyük müjdeyi aldılar. Hasret hepimizin, sevinç umumiydi; tevfik ve inayet ise Allah’tandı.
“Tam Bağımsız Olduğumuz Gün…”
Üstat Sezai Karakoç, şöyle demişti: “Ayasofya’nın cami olmaktan çıkarılması bir sebep değil bir sonuçtur. Tekrar cami olarak açılması da bir sebep değil bir sonuç olacaktır. İslam’ın Batı karşısında yenilgisinin, üstünlüğünü kaybetmesinin sonucu ve sembolik işareti olarak Ayasofya cami olmaktan çıkmıştır. Ancak, Batı karşısında İslam âlemi olarak tam bağımsız olduğumuz gün ya da en azından, bu bağımsızlığın şuuruna vardığımız gün, kendimizi Batı’dan bağımsız hissettiğimiz gün, Ayasofya yeniden cami olacaktır.” İşte bu muhkem tespit ve kutlu müjde tahakkuk etmiştir. Bugün yaşayan diğer fikir ve sanat adamları, şair ve yazarlar da Ayasofya’nın açılmasından sonraki duygu ve düşüncelerini dile getirmelidir. Zira aydınlar, yaşadıkları ülkelerin hadiselerine, içinde bulundukları çağa tanıklık ederler.
Aziz milletimize, İslâm âlemine, Türk dünyasına, bütün mazlum ve masum milletlere ‘Ayasofya Bayramı’nı yaşatan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyoruz. Bütün büyüklerimizin asırlık ve biricik rüyasını hakikate dönüştürdüğü için kendisine şükran borçluyuz. Türkiye’ye, İslam dünyasına, soydaşlarımıza ve yeryüzündeki mağdur bütün insanlık âlemine daha nice hayırlı hizmetlerde bulunması duası, ümidi ve temennisiyle…