Büyük adam (!) enflasyonu
Önceki, bu ve sonraki birkaç yazımda “Büyük Adam” konusunu
işlemeye çalışıyorum. Önceki yazımda Büyük Adamın tanınması, tanıtılması
konusuna değinmiştim.
Düşüncem şudur: Bir toplum büyük adamın kim olduğunu bilmez,
tanı(mla)maz ise makus talihini yenemez Enflasyon ekonomi ile ilgili bir
kavram. Dolanımdaki para miktarıyla, malların ve satın alınabilir hizmetlerin
toplamı arasındaki açığın büyümesinden ortaya çıkan ve fiyatların toplam
yükselişi, paranın değerinin düşmesi biçiminde kendini gösteren ekonomik
parasal süreç olarak açıklanmakta (para şişkinliği, parasal şişkinlik). Mecaz
olarak enflasyon gereğinden fazla artış; (şişkinlik) anlamına gelmekte.
Ona buna büyük derken değersizleştirmeye de hizmet edilmiyor
mu? Her unvan sıradan insanlara verildiğinde gerçek değerlerin anlaşılması
önüne set çekilmiyor mu?
Neyse geçen yazımda ele aldığımız “Büyük Adam” konusuna -şairlerle
ilgili bir müze gözleminden dolayı- şair ve şiir çerçevesinde ilerleyelim.
Önceki yazımda bir müze çerçevesinde izlenimleri mi yazarken
dikkatimi şu çekmişti: Birçok insanın bu kişiler hakkında “şair olmalı” dışında
-adlarına müze kurulan kişiler hakkında- bir bilgilerinin olmadığını
gözlemlemiştim. Başka bir özelliğini varsa veya yoksa bilinmiyordu.
Bir gün dersten çıkıp koridorda ilerlerken bir öğrenci arkamdan
yetişti. “Hocam bir şiir yazdım inceleye bilir misiniz?” dedi. Bu istek üzerine
ben şiir okurum/yazarım ama kendimi şair olarak görmüyorum (Ben bir şair
değilim) dedim. Öğrenci “Hocam ne olur inceleyin” dedi. Ben “şair değilim ama
iyi şiirden anlarım” diyerek inceledim.
Şair kim? Hele hele büyük şair kim? Önce kısa bir veri
paylaşmak istiyorum.
Heves
Antoloji sitesinde binlerce şiir ve şair var. Bu siteye
17.03.2019 tarihinde baktığımda 59.721 şairden toplam 1.714.922 şiir olduğunu kaydetmiştim.
Bundan sonra 03.12.2023’te ise 69.423 şairden toplam 2.060.911şiirin var olduğu
sitede duyurulmuş (kayıt altına alınmış). Yaklaşık 4-5 yılda 10 bin yeni kayıt
(şair veya şair adayı) ve 350 bin yeni kayıt (şiir veya şiir denemesi) vardı (Bk.
https://www.antoloji.com/).
Bu insanlar mutlu olmak, bazı duygularını başkaları ile paylaşmak istiyorlarsa
takdir edilmeli. Gerçek şairlere saygı duyuyorum. Benim derdim boş gururla!
Soru şu bir ülkede bu kadar hızlı şair yetişir mi? Şairler
(gerçek şairlerse) bu kadar üretken olabilir mi?
Elbette bizde büyük şairler var. Ama Dünya ölçeğinde kaç
şairimi var?
Goethe
M. Akif, Yahya Kemal, Faruk Nafiz Çamlıbel, Orhan Veli vs
öncelikle ulusal ölçekte (uluslararası tanınırlıklarını çok bilmiyorum) büyük
şairler. Bu büyük isimler saygıyla anıyorum.
Sanki bu topraklarda bir Goethe kadar dünyada tanınan ve iz
bırakan bir isim yok. Goethe (1749–1832), Alman hezarfen; edebiyatçı, kendisinden
sonra gelen Alman şair ve yazarları etkilemiş büyük bir isim. Yüzyıllar sonra
bile şiire, edebiyata, düşünceye katkısı övgüyle izlenebiliyor.
Bu binlerce isim belki de ergenlik hevesi içinde. Heves gelip
geçici istek anlamında ama bu insanların istekleri yaşlarını başlarını
almalarına rağmen geçmemiş.
Bir şiir toplantısında üst düzey bir kamu görevlisi “kalemin
ve kelamın ustaları karşısında konuşmak zor” deyince içim yandı… Daha sonra
sahneye gelenlerin vücut dilleri ve üsluplarına bakınca çoğunun “boş gurur”
içerisinde olduğunu gözlemledim. Yanımdaki şair arkadaşa bazılarını sorduğumda
“bu şiir değil tasnif dışı” dedi.
Kastım sırf şair olma hevesinde olanlar değil boş gururlar
dolaşan diğer kişiler de. Bu topraklarda, büyük (!) ünvanlı ile gazeteci, hoca,
hukukçu, başkan, yaşam koçu vs ile dolaşan insanlar cirit atıyor.
Bu vasat insanlar (birçoğu vasatın altı) kamu ve toplumca
pohpohlandıkça boş gurur içerisinde dolaşıyorlar. Bu vasatlaştırma (sıradanlaşma)
ve lümpenleştirme de suçlu kim?
Son söz: Her gördüğün sakallıyı deden sanma.