Bütün Peygamberler bizimdir
İslamiyet , bir çok insan tarafından kabul edildikten sonra, gerek Hristiyanlar ve gerekse Museviler tarafından Müslümanlara karşı amansız bir mücadele ve saldırılar her zaman olmuştur. Bilhassa Haçlı orduları her zaman saldırılarını devam ettirmişlerdir.
Bu olayları
tarihe havale edip günümüzde de bu saldırıların değişik şartlara göre daha
şiddetli bir şekilde devam ettiğini görmekteyiz.
Gerek Hristiyan
ve gerekse Musevilerle olan maddi ve manevi çatışmalar sebebiyle, bizim de bazı
konularda böyle bir atmosferin havasına kapılarak, gerek Hz. İsa ( a.s.) ve
gerekse Hz. Musa (a. s) ile ilgili bazı boşluklar bıraktığımızı görmemiz
gerekir. Bu iki büyük peygamberle ilgili neleri ihmal ettiğimizin bence pek
farkına varamadık.
Şüphesiz ki Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Musa (a.s.)
da bizim peygamberlerimizdir. Allah peygamberler arasına iman etme konusunda
herhangi bir fark koymamış ve bütün peygamberlere iman etmeyi bizlere
emretmiştir.
Gerek geçmişte ve
gerekse günümüzde camilerimize isimler verilirken başta Hz. Muhammed olmak
üzere, Hz. Yunus, Hz. Zekeriya, Hz.
İbrahim ve saire gibi isimler konulmuş, Bir çok Osmanlı padişahı camiyi inşa
eden kişilerin de, isimleri bazı camilere verilmiştir. Hatta bazı bayanların
da isimlerinin camilere verilmesinde hiçbir sakınca görülmemiştir.
Halbuki yeni
yapılan en büyük ve görkemli camilere Hristiyan ve Musevi alemine muhteşem bir
mesaj verebilirdik. Müslümanların farklı olduğunu ve onlar gibi olmadığını
kalıcı ve son derece dikkat çeken eserlerle gösterebilirdik.
Mesela İstanbul
Çamlıca camisine Hz. İsa (a.s.) camisi ismini
verseydik başta Müslümanlar olmak üzere, Ülkemize gelen yabancı turistlere bu
büyük Peygambere yapılan saygı ve hürmeti muhteşem bir şekilde gösterebilirdik.
Hatta bu camide Hz. Meryem le ilgili ayetleri yazarak muhteşem bir hizmeti çok
farklı bir mesaj olarak verebilirdik.
Konuşmadan vereceğimiz böyle bir mesajı birçok
aklı başında olan Hristiyanlar’ ın dikkatini çeker ve onların İslam hakkındaki düşüncelerine
de olumlu bir katkı sağlamış olurduk. Böyle bir durumda onlar şöyle de düşünebilirlerdi,
“Peygamberimiz olan Hz. İsa’nın (a.s.)
isminin verildiği bu camiyi görmek
ve hem de bu camide Müslümanların nasıl
ibadet ettiklerini bizzat müşahede etmek
çok güzel.” Belki de kafileler halinde bu camilere akın ederlerdi.
Aynı husus
Museviler için de geçerli. Hz. Musa(a.s.) ismini de yeni yapılacak bazı
camilere vermek son derece anlamlı olurdu. Bilhassa turistik bölgelerde
camilere, arz ettiğim isimlerin konulması çok anlamlı olacaktır.
Asrımızda
medenilere galebe çalmak icbar ile değildir diyen Bediüzzaman Said-i Nursi’inin bu mesajını çok iyi anlamak gerek.
Bizler İslam ahlakıyla ahlaklansak emin olun tebliğimiz çok güçlü olur.
Doğrusu bu konuda
büyük bir boşluk bıraktığımızı düşünenlerdenim. İslam’ın, diğer dinilerden
farklı anlayışını ortaya koymamız gerekmez mi? Ne Hristiyanlar, ne de Museviler
Peygamberimizle ilgili hiçbir yere ismini vermezler. Çünkü onlar zaten dinimize inanmadıkları için
böyle bir anlayışı onlardan beklemek de mümkün
değildir.
Onlara şu mesajı
daha güçlü bir şekilde verebiliriz. Ey Hristiyan ve Yahudiler! Sizin
peygamberleriniz bizim de peygamberimizdir. Bizler bu Peygamberlere iman
etmesek dinden çıkar ve kafir oluruz. Sizden bir isteğimiz var, bu
farklılığımızı eğer görebiliyorsanız,
lütfen Kur’an’ı okuyun, okumadan karar vermek ‘medeni’ insanlara hiç yakışır
mı?