Bütün Övgüler Allah'a... Peki, Neden?
“Hamd, gökleri ve
yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Böyleyken
kâfirler hâlâ rablerine başkalarını denk tutuyorlar.”[1]
İki cümleden
oluşan bu ayeti kerimede öyle hazineler var ki... Vallahi anlatmakla
bitmez... Ayetimiz Hamd ile başlıyor...
Yani bütün övgülerin, hayranlıların, ilgi ve alakanın, güzel sözlerin kime
verilmesi gerektiğini hatırlatıyor...
Evet... Ortada
övgüye layık olan şeyler var. Bu şeyleri ancak ve ancak tek yaratıcı olan Allah
yapabilir. Nedir o şeyler?... Bakıyoruz:
“gökleri ve
yeri yaratan...”
Evet...
“Gökleri...”... Yıldızlarıyla, güneşi ve ayı ile
gezegenleri ile yoktan var eden... Daha göremediğimiz nice gök katmanlarını var
eden ve havada direksiz tutan Allah (ihtiyacı olmamasına rağmen) övülmeyi hak
etmiyor mu?
“... Ve yeri
yaratan...”
Şu an üzerinde
bulunduğumuz yer daha önceden yoktu... Hiçbir malzemesi ile yoktu. Ama Allah’ın
ilminde vardı... Gün geldi Allah, olmayan dünyaya ol dedi... Olmayan dünya her
şeyi ile, dağları, ovaları, dereleri, ağaçları, madenleri ile oluverdi...
Sadece yoktan var etmekle değil, harika yaratması ile de bütün övgüleri
kendisinde topluyor...
Devam ediyoruz:
“... Karanlıkları
ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur...”
Birden çok olan
karanlık ve tek aydınlığı yaratan... Bu bir güç gösterisidir... Bu bir meydan
okumadır... Bu bir dikkat çekmedir... Bu bir ilahlıktır... Bu bir rabliktir...
İlk cümlemiz
bunları yaratan Allah’a hamd edilmesi gerektiğini bildiriyor...
Burada
dikkatimizin çekilmesinin murad edildiğine inandığım şeylerden biri de
ayetimizde “Hamd ile Allah” arasına hamd etmemize sebep olacak şeylerin
konulması. Yani hamd Allah’a mahsustur da diyebilirdi...
Bu bilgiler bize
niçin verildi? Bakıyoruz:
“... Böyleyken
kâfirler hâlâ rablerine başkalarını denk tutuyorlar.”[2]
Normalde kâfirler
Kur’ana iman etmezler... İslamı sevmezler... Peki, Allah’u Teâlâ neden bizlere
kâfirlerin hallerinden bahseder?
Değerli okur...!
Allah’u Teâlâ
bütün bunlara rağmen bu gerçeği göremeyeceklerini, kalplerinin kilitli
olduğunu, Kendisi dilemezse asla ve asla gerçekleri göremeyeceğini söylüyor...
Bakın kâfirlere Allah’a, başkalarını denk tuttuklarını görürsünüz... Eğer
görebiliyorsak, bilelim ki:
1-
Allah
doğru söyler. Allaha güvenmeliyiz. Ne demişse doğru çıkıyor.
2-
Kur’an
gerçekleri yazan doğru bir kitaptır.
***
İmam Taberi bu ayetimizi şöyle yorumlar:
Bu âyet-i kerime,
kâfirlerin, yaratıcıları olan Allah’ın dışındaki varlıklara tapmalarını
kınamakta ve bunların hallerinin şaşılacak bir hal olduğunu bildirmektedir.
Yüce Mevla
insanların, düşünüp ibret almaları için veciz ve beliğ bir şekilde bu ayet-i
kerimeyi göndermiştir. Evet, bütün kâinatı yokken var eden sadece O'dur.
Yarattığı bu
kâinattaki göklerin ve yerin içine, insanların, hayattayken ihtiyaçlarını
karşılayacak nimetleri koymuş, böylece yağmurları gökten indirmiş, kulların
hizmetine amade olan güneş ve ay gibi gezegenleri orada yörüngelerine koymuş,
yerden, yarattıklarının gıdalarını bitirmiş, sularını var etmiştir. Bütün
bunları yapana, herhangi bir aciz yaratık denk tutulabilir mi?
[2] En’am,1