Buruk geçen bir bayram
İSLÂM alemi, bir yandan "onbir ayın sultanı" rahmet, bereket ve mağfiret ayı Ramazan’ın ardından bayrama kavuşmanın sevincini yaşarken, bir yandan da bayramı; yaşanan büyük afetlerin gölgesinde geçirecek olmanın burukluğunu yaşıyor.
Son yıllarda bayramları ağız tadı ile yaşayamıyoruz. Birbiri
ardına yaşanan depremler, salgın hastalıklar, sel felâketleri ve yangınlar
derken son olarak da 6 Şubat tarihinde meydana gelen ve asrın felâketi olarak
nitelendirilen Kahramanmaraş Depremleri ile “en buruk bayramlar ülkesi” haline
geldik.
Bayram sevinçlerin, mutlulukların paylaşıldığı ve başka bir
anlam kazandığı özel günlerimizdir.
Ne yazık ki, bir yönüyle sevinç getirirken diğer yönüyle
hüzün de getirir bayramlar…
Bayramlar bir yönüyle hep eksik gelir.
Özellikle günümüzdeki bayramlar hüzünlüdür…
Bu bayram tüm ülke eksik ve buruk bir bayram geçiriyoruz.
Deprem ve sel felaketi sebebiyle hüzünlüyüz. Benim kuşağımdakiler için bayram
başka bir hüznü daha taşır.
Bayramların bizim gelenek ve göreneklerimizde çok ayrı ve
önemli bir yeri var. Artık günümüzde o bayram ruhunu anılarımızdaki gibi
yaşayamasak da, geçmiş bayramlardan zihinlerimizde kalan anılar eşliğinde, her
evde istinasız eski bayramlar konuşulur anılara, geçmişe yolculuk edilir.
Anılarımızda yer alan bayramları bugün var etmek, yaşamak
çok zor olsa da olabildiği kadar bayramlarımızı kutlamak, çocuklarımıza
aktarmak, gelecek nesillerin gelenek ve göreneklerimizi bilmesi açısından çok
değerli buluyorum.
Bayramlar, mahalle ve köy kültürü içinde aile
sıcaklığının yaşandığı yılları içten öpülen elleri, cömertçe verilen
harçlıkları, hep özlenen ve ama ulaşılamayan geçmişi hatırlatır. Çocukluğumuzun
ve masumiyetimizin tek mirası, gönüldeki saklı hazinemiz, hatıraların en
kıymetlisi bayramlar.
Hasreti çekilenlere kolay kavuşulmayan ya da ulaşılması
imkânsız sevdiklerimiz, keşke o da olsaydı dediğimiz ve pişmanlıklarımızın
doruğa çıktığı günler olup çıkar bayramlar.
Büyüğün, küçüğün sayılıp sevilmesinin vesilesidir
bayramlar…
Kaynaşmak, paylaşmak ve kavuşma zamanıdır bayramlar…
Sofrada bir araya gelmek, sevinci çoğaltmaktır bayramlar…
Allah’ın hatırı ve büyüklüğüdür bayramlar…
Kin ve nefretin, ayakların altına alınmasıdır bayramlar…
Vuslat, sıla-i rahim ve dayanışma günleridir bayramlar…
Kısaca bir yönüyle hep buruktur bayramlar…
Bayramı bayram yapanlar, yaşanamayan bayramlar ve bayramı
yaşayamayanlar aslında. Bayramın kadrini, kıymetini, değerini en çok bayramı
yaşayamayanlar bilebilir ve bildirebilirler bize o yüzden.
Rabbim’den bayramı yaşayamayanların kalplerine inşirah
vermesini, kendilerine sabır vermesini ve ihsanını, lütfunu, şefkatini
esirgememesini diliyorum…
Umarım, bu bayram ve sonraki bayramlar barışın, kardeşliğin
ve huzurun dillendirildiği ama ardından yine kalındığı yerden devam edilen
bayramlar olmaz.
Umarım, bu bayram ve sonraki bayramlar köklü muhasebelerin
yapıldığı, aynı yanlışların tekrarlanmadığı, kırılan kalplerin onarıldığı ve
yaraların sarıldığı bayramlar olur.
Umarım, bu bayram hataların, yanlışların, kirlenen
duyguların, acıların, kinlerin silindiği, yeşeren umutların arttığı ve bir
sonraki bayrama resetlenerek giren insanlığın, kadim coğrafyamızın ve ülkemizin
bayramı olur.
Bu duygu ve düşüncelerle, tüm inananların bayramını kutlar,
sağlık, esenlik, huzur, bereket ve barış dolu günler dilerim.
Eid mubarek, Cejna Remezanê pîroz be.