Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.01
Gram Altın
3007.82
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Aralık 2021

Bursa'dan gelen mektup

En son aldığım edebî mektup-mektuplar tam yirmi yıl öncesine dayanıyor. Lisede edebiyat hocam Mustafa Aşina bu mektupları göndermişti. O mektupları uzun süre sakladım. Üniversiteden mezun olduktan uzun süre sonra da arşivimi her karıştırdığımda bu mektupları buluyor ve okuyordum. Daha sonra kaybettim bu mektupları. Evi taşırken ya da kitaplığı düzeltirken evrak-ı metrukeden sayılıp atılmış galiba.

Geçtiğimiz günlerde yine bir mektup aldım. Sadece mektup değil, mektupla birlikte bir koli kitap. Bursa’dan şair-yazar dostumuz Mücahit Koca’dan gelmişti bu mektup. Şair Mücahit Koca’nın bu mektubunu görünce lisede edebiyat hocam Mustafa Aşina’nın mektuplarını hatırladım. Her ne kadar edebiyat hocamın mektuplarını kaybetmiş olsam da yıllar içinde bunları defaatle okumam neticesinde adeta mektubu ezbere biliyordum. “Aşka burun kıvırma” diye başlayan bir paragrafı vardı. Keşke o mektupları bir yayınevine basılması adına verseydim. Ya da Türk Dil Kurumuna gönderseydim. Belki kurum, mektup özel sayısında kullanırdı.

Gerek lise edebiyat hocam Mustafa Aşina’nn mektubu ve gerekse de Bursa’dan gelen mektubun müellifi şair-yazar Mücahit Koca’nın mektubu birbiriyle ilginç bir benzerliği sahipti. Hem estetik hem de muhteva açısından eski-yeni mektupları karşılaştırdım. Bu mektuplar mektup kağıdı (A 4) kağıdı değil de bu kağıdın yarısı şeklinde idi. Şair-yazar Mücahit Koca’nın da uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptığını öğrenince her iki hocanın mektupları arasındaki benzerliğin sırrını da öğrenmiş oldum. Demek ki edebiyat öğretmenleri, sanatını mektupla da icra edebilirdi.

Günümüzde böyle mektuplar yazılabilir mi? Bu soruya verilecek ilk cevap büyük olasılıkla hayır olacaktır. Elektronik posta ve diğer dijital medya ortamlarındaki anlık mesajlaşma klasik mektubunun sonunu getirdi. Bu gidişle gazete, dergi ve kitapların da dijital ortamlar karşısında yok olacağı kaygısı taşıyorum.

Şair-yazar Mücahit Koca’nın mektubu, bu yönde kaygımı azaltmış mıdır, bilmiyorum. Ama mektubun muhtevasındaki iltifatlar, bizi kaleme sımsıkı sarılmamıza, kalemin hakkını daha iyi vermemize de vesile olmuştur.

Mücahit Koca üstadımızın mektubundan:

“Muhterem Eyyüp Bey,

Şanlıurfa’nın cennet ilham eden kalemi… Uzakta da olsak bir şekilde birbirimizi tanıyoruz. Bu da mutluluk verici bir şey. Ben Bursa’dan bir şey söylemeye çalışıyorum; siz Şanlıurfa’dan… Ne kadar da birbirimize benziyoruz.

…..

“Mevlana okumaları” müthiş Bir hizmet. Ben de son üç kitabımı bu hoşgörü ve alçakgönüllülük hareketine ayırdım. Daha doğrusu Mevlânâ ve Mevleviliği öğrenmek, anlamak ve yaşamak için seçtim. Aynı çizgide buluşmak harika..

Selam ve muhabbetle

Mücahit Koca/Bursa-03.11.2021”

Ey koca yürekli şair, Uludağ aşığı, Osmanlı’nın gözbebeği Bursa’dan seslenen ulu ziya. Senin mektubunu okudum şimdi. Artık kitaplarını okuma vakti. İhtiyar çınarlara yaslanarak, onların gölgesinde yazmış olduğun kitaplarını okuma vakti. İltifatınıza mazhar olmak üzre gecenin sahibine sığınarak yanık türküler, diriliş hikayeleri eşliğinde size muhabbetlerimi yolluyorum.

Şairin tabiriyle seninle Bursa’da bir kadim cami avlusunda belki Emir Sultan’da yüzlerce çeşmenin serinliğinde buluşmak dileğiyle.

Halilürrahman’dan, Hz. Eyyub’un çile çektiği mağarasından yağmur özlemleri içerisinde…

Selam ve muhabbetle.