Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Aralık 2022

Bursa Hatırası

Bazı edebiyatçı şehirler vardır. Bu sözüme hemen itiraz geleceğini tahmin ediyorum: “Canım, şehrin edebiyatçısı tarihçisi olur mu?” Pekâlâ olur. Mesela İstanbul, Bursa ve Edirne üç edip şehrimizdir. Başka güzide beldelerimiz de var sanatla, edebiyatla hemhâl olan. Fakat şimdi konumuz belli. Bursa’yı ilk gördüğümde çok sevmiştim, hâlâ severim. Bana âdeta “Küçük İstanbul” gibi görünmüştü. Eh o zaman Dersaadet’e de “Büyük Bursa” diyebiliriz.

Edebî araştırmalar yaptıkça bu sevginin sadece bende kökleşmediğini gördüm. Eski muharrirler de, yeni yazarlar da Bursa âşığı. Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar ve Safiye Erol. Safiye Hanım hakkında ilk biyografi kitabını yazmak nasip oldu. Ciğerdelen yazarımız üç şehre kalben bağlı; İstanbul, Bursa ve Edirne. Bu şehirlerde Osmanlı kokusunu hissetmiştir. Biz de zaten, tarihî zenginlikleri münasebetiyle bu şehirleri seviyoruz.

Kitap neşriyatı bol olan şehirlerimiz arasında Bursa da var. Daha geçenlerde Düşünen Şehir Bursa kitabından bahsetmiştim. Peşinden Bursa Hatırası elime ulaştı. Sadece hatıra mı, bir hazine. Hüseyin Vassaf’ın kaleminden. Bursa Büyükşehir Belediyesi, çok hayırlı hizmette bulunarak bu eseri kütüphanelere kazandırdı.

Önce müellifinden bahsetmeliyim. Hüseyin Vassaf, kıymet bilenlerin aşina olduğu ve sevdiği bir kalem erbabı. 2000 civarında mutasavvıfın hayatını anlattığı Sefine-i Evliya’nın muharriri. 20 Mart 1872 senesinde İstanbul’da doğdu. 21 Ocak 1929 tarihinde burada vefat etti ve Rumelihisarı Kabristanı’na defnedildi. Halvetiyye’nin kolu Uşşakıye’den icazet aldı, pek çok eseri var.

Eserin sunuş yazısı, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a ait. Başkan yazısında, eseri hazırlayanlara teşekkür ediyor ve Evliya Çelebi’nin ifadesiyle “ruhaniyetli şehir” Bursa’nın yetiştirdiği büyük şahsiyetlerden bahsediyor, Abdal Mehmet’i, Baba Sultan’ı, Somuncu Baba’yı ve Emir Sultan’ı diğer ermişlerle birlikte rahmetle anıyor. Eseri takdim ederken de, “Geçen asırda İstanbullu bir münevverin Bursa’ya yaptığı araştırma ve inceleme gezisi notlarından oluşan Bursa Hatırası, şehrimizin manevi değerlerini, çarşısını, hamamlarını ve sosyal hayatını kayda alan önemli bir kaynaktır.” diyor. Hakikaten eseri okuyunca bu lezzeti alıyor, huzur buluyoruz. Neşre hazırlayanlar, medeniyetimize hizmet eden gönül insanları Mustafa Kara, Bilal Kemikli ve Dursun Gürlek. Ömürlerine bereket.

Önsöz’ün ilk satırlarında Bursa’ya güzelleme var: “Bursa Tarihin hemen her döneminde cazibe merkezi olmuş önemli bir şehirdir. Bilhassa Osmanlı’yla birlikte şehir, âdeta yeniden inşa olmuş. Tophane’den Orhan’a, oradan Hüdavendigâr’a, Yıldırım’a, Yeşil’e ve Muradiye’ye doğru genişleyerek Ortaçağın büyük bir ticaret, ilim ve kültür şehri olmuştur. Elbette bunda bir dönemin pâyitaht olması etkilidir; ancak daha sonraki dönemlerde de gelişmesini sürdürmüş, devletin ilgisinin yanında himâye ettiği ilim ve irfan ehlinin himmetleriyle ilim, kültür ve sanat şehri olarak varlığını sürdürmüştür.”

Eser, Hüseyin Vassaf’ın Bursa’ya 1896 ve 1901 yıllarında yaptığı 24 günlük iki seyahatinin tatlı meyvesi. Bursa Hatırası’na nasıl ulaşıldığını önsözde okuyoruz ama asıl hikâyesini kültür tarihçimiz Dursun Gürlek’ten okuyalım. Yazarımız eseri nasıl elde ettiğini şöyle anlatıyor: “Hüseyin Vassaf Bey’in nefis bir Osmanlı Türkçesiyle kaleme aldığı Bursa Hatırası ile Bursa’da değil, İstanbul’da karşılaştım. Kadıköy’de eski kitapçıları dolaşıyordum. Girdiğim bir dükkânda öteden beri tanıdığım ve kendisinden çok kitap aldığım Ruhi Bey, ‘Hocam şuna bir bak, yeni geldi.’ diyerek eski bir eseri elime tutuşturdu. Kitap, Hüseyin Vassaf’ın Bursa Hatırası değil mi? Aman Allah’ım! O anda duyduğum sevinci ve şaşkınlığı anlatamam. İçi bol miktarda tarihî fotoğrafla süslenmiş olan bu seyahatnameyi -hem de yüksek bir ücretle- satın aldım.”

Bursa hakkında çok sayıda kitap yazıldığını belirten Gürlek, “Ama hiç biri, Hüseyin Vassaf Bey’inki kadar bu kadim Osmanlı başkentinin tarihî ve manevi havasını yansıtmıyor.” diyor. “Bin üç yüz on yedi senesi Mayısı’nın beşine tesadüf eden Pazar günü havada bir letâfet-i tabi’iyye mevcûd idi ki, hangi canibe bakılsa âsâr-ı feyz-i bahâr kemâleyile arz-ı didâr ediyordi.” diye başlayan eserin son satırları şöyle: “Bu akşam uykusuz kaldığımdan bir uyku çekmek için fakirhâneye şitâbân oldum. El-Bâkî Hüve’l-Kerîm.”

“Kitabı sadeleştirerek yayınlamaya gönlümüz razı olmadı. Çünkü yazarın gün yüzüne çıkacak olan eserini, o kendine has diliyle sunmak bir vefadır.” deniliyor. El hak doğru. Ancak bu ilmî baskısı yapıldıktan sonra bence eski lisanımıza aşina olmayan gençlerimiz için de sadeleştirilmiş bir baskısı yapılmalıdır. Bursa Hatırası’nı irfanımıza kazandıranlar, bu çabalarıyla da elbette hatırlanacaklardır.