Bunun adı vahşet
Bosna katliamı sırasında bir çocuğun, “Anne! Küçük çocukları küçük kurşunlarla vururlar değil mi? Çünkü küçük kurşunlar canımızı acıtmaz.” dediğinde ölü taklidi yapan dünya, bugün aynı taklidi Gazze için yapıyor.
Ortada yaşananlara
birileri savaş diyebilir. Ancak Gazze'deki olaylar artık akılla izah edilebilir
bir durumdan uzaktır. Bunun adı soykırımdır, vahşettir.
Bu vahşeti hangi
kılıf ile izah etmeye çalışırsanız çalışın, bebeklerin öldürüldüğü yerde dünya
artık masum değildir. Kafanızı kuma gömmekle de bu vicdan azabından
kurtulamazsınız. Her şeyden kurtulsanız dahi Allah’ın hesabından ve azabından
kurtulamazsınız.
Bugün Hamas’ın İsrail ile bir savaşta olduğunu söyleyebilirsiniz, lakin ortada Hamas ve İsrail savaşından çok daha fazlası yaşanmaktadır. Filistin davası öteden beri Ümmetin
sinir ucudur. İsrail'in her vahşetinden sonra ümmet birlik, beraberlik mesajları
verip sloganlar atarak İsrail'e kahır eylemleri düzenleyerek aralarındaki vahdet
hukukunu güçlendirmeye çalışıyor. Bu eylemler İsrail'i vahşetinden geri
durdurmasa da ümmeti az da olsa diri tutuyor.
Bunu bilen
emperyalist batı ise İsrail'i siper ederek hem Ortadoğu’yu hem de İslam dünyasını
terbiye etmeye çalışıyor. Tam da bu noktada ‘Kim kimi kullanıyor?’ sorusu akla
geliyor. İsrail mi batıyı, batı mı İsrail'i? Emperyalizm kurgusunu kuklaları
üzerinden icra eder. Emperyalizm için aslolan varlığının kan, silah ve ilaç
üzerinden devamlılığıdır. Gerisi bu sistem için teferruattan başka bir şey
değildir.
Böyle bir sistem,
adını kendisinin koyduğu kurgularla da sistemin devamlılığını sürdürür. Siz
adını BM, UNICEF, DSÖ olarak bildiğiniz kurguların, sistemin kuklası olduğunu
anladığınızda başınıza gelebilecek tek şey bombadan başka bir şey olmayacaktır.
Dün Myanmar’da,
Doğu Türkistan'da, Bosna'da, Afganistan’da yakın zamanda Ukrayna'da ve Suriye’de,
öteden beri Filistin ve özelinde Gazze'de yaşananlar da bu sistemin ortaya
koyduğu vahşetin göstergesinden başka bir şey değildir.
Bugün Gazze'de
yaşanan, kelimenin tam anlamıyla vahşettir. Başka hiçbir kelime ile izah
edilemeyecek bir durumla karşı karşıyayız.
Sistemin kurgusu
maalesef insanlar tarafından icra ediliyor. Bugün savaşın merkez noktası olarak
Ortadoğu’dur. Bugün burayı görmezden gelen dünya, burada yakılan ateşte yanmaya
mahkûmdur.
Her gün katliamın
yeni bir boyutuyla karşılaştığımız bu vahşette zalimin zulmündeki zirveyi merak
etmek yerine sistemin tekerine ne zaman ve nasıl çomak sokacağımızı konuşmamız
lazım. Aksi takdirde yarın bunları konuşmak için çok geç kalacağız.
Kendini devlet
zanneden İsrail terör örgütünün, ağababası Amerika'dan aldığı güç ve malzemeyle
dün hastaneyi bombalarken katlettiği yüzlerce sivili hangi hak ve akıl ile izah
edeceğiz. Ki, o akşam sadece hastane vurulmadı, bütün insanlık bombalandı.
Hastanelerin ve okulların bombalanması savaş suçu kabul edilirken bugün bunu
bizim yaramaz çocuk yaptı deyip sırtını sıvazlayıp görmezden gelecekler.
Zalime merhamet
mazluma en büyük zulümdür. Bugün zalim zulmünde daim olursa yarın yaşanacak bir
dünya kimseye kalmayacak. Bugün yaşananlara kör olan dünyanın yarın
görebileceği tek şey kan ve gözyaşı olacaktır.
Hastanelerin dahi
bombalandığı bir zamanda hangi savaş hukukundan bahsediyorsunuz bana. Vefat
edenlerin üçte birinin çocuklar olduğu bir savaşta hangi ahlaktan
bahsediyorsunuz. Hani kadın hakkı savunucuları vardı ya dünyada, adına savaş
dedikleri bu vahşette yüzlerce kadın, üstüne bomba yağarak şehit olurken o kadın
savunucuları şimdi nerede?
Vicdanın merhameti
harekete geçirmek gibi bir özelliği var. Harekete geçen merhamet de vicdanı
sızlatır. Bir insan vicdansızsa yaşayan ölüden ne farkı vardır.
Bedelini
çocukların ödediği bir savaşın kazananı yoktur. Toplumsal anlamda her alanda
ahlakı yitirdiğimiz gibi bugün savaş ahlakını da kaybettik. Hukuksuzluk her
alanda geçerli akçe olmaya başladığından beri adalet bu toprakları terk etti.
Güçlünün haklı gösterildiği bu çağda bütün haklıların sahibi Allah’a sığının.
“Sakın, Allah’ı zalimlerin
yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle
bakakalacağı bir güne erteliyor.”
(İbrahim Sûresi, 42. Ayet)