Bunların aklında kaç Türkiye var?
Öteden beri terör,
ülkemize elinden gelen her türlü kötülüğü yapıyor. İnsanlarımız, şehirlerimiz,
askerimiz, ekonomimiz eli kanlı terörün hedefi oluyor. Son çıkan yangınların
altından muhtemeldir ki PKK eli var. Atasözlerimizden biridir. “Yaş kesen baş keser.” Kan dökmeye ve
baş kesmeye ayarlanmış PKK yıllardır yakıp yıkıyor!
Bunlara ilaveten milletimizi
üzen dost görünenlerin tavrıdır. Sen kalk PKK’nın siyasi kimliği HDP ile
birlikte PKK’ya kalkan ol, sonra da vatan millet naraları at. Vatan sevgisi bu
değil. Öteden beri söylediğimiz gibi, Türkiye sadece terörle ve tek cephede
savaşmıyor. Terörün değirmenine su taşıyanlara karşı da büyük mücadele
veriyor.
Biz, teröre siyasi ve lojistik desteği, propagandasını bu ülkeye ihanetle eşdeğer kabul ediyoruz. Gezide bir iki ağacı bahane ederek ülkemizi yangın yerine çeviren mandacıları, teröre ses etmeyenleri bu parantez içinde değerlendiriyoruz. Bunlar, PKK’ya karşı olacaklarına PKK’nın her eyleminde oklarını iktidara çeviriyorlar. Her fırsatta medya ve sanatçı bozuntularıyla bir toplumsal öfkenin fitilini tutuşturmak için uğraşıyorlar. Bunların aklında kaç Türkiye var?
Muhalefet bloku ne
yapıyor?
Her zaman yaptığını
yapıyor. Her felakette nemalanma derdine düşüyor. PKK’yı suçlayacağına kalkıp
Erdoğan’ı suçluyor. Devleti suçluyor. Yok, yangın söndürme uçak sayısı
yetersizmiş, yok yakılan ağaçların yerine otel falan yapılacakmış! Yani devlet
kendi ormanlarını kendi geleceğini yakıyor öyle mi?
Amaçları ne?
PKK’ya karşı oluşan
toplumsal öfkenin yönünü iktidara çevirmek ve yangından mal kapmak gibi siyasi rant
çalmaktır. Yahu sizin PKK’ya bir borcunuz var da bu nedenle mi akla ziyan
şeyler yapıyorsunuz?
Türkiye, büyük bir
savaşa girmiş gibi yıllardır terörle mücadele ediyor. Hırsızı dışarda arama hırsız içerdeyse eğer önlem almak zordur.
Türkiye de bu süreci yaşıyor. Kendisine yönelen her tehlikeyi de yenecek
güçtedir ancak siyasi palyaçolar suyu bulandırıp süreci uzatıyor.
Bir kez daha ifade edelim, ülkemize kötülük edenleri uzakta aramaya gerek yoktur, içimizdeler. Ülkesini savunanlar koro halinde karşı medya, gazete, TV ve sosyal medyasıyla iftira ve saldırıya uğruyor. En büyük saldırı ise ‘savunan adama’ Erdoğan’a yapılıyor. Üslupları ve kullandıkları dil nerdeyse aynı. Anlaşılan bunları bir üst akıl yönetiyor.
Evet, orman yangınları ile
bir kez daha görüldü ki, ‘komprador’
bunun sözlükteki anlamı - kendi
ülkelerinde yabancı ortaklar yararına çalışan yerli aracılar, uşaklar - bu
kimlikteki gazeteciler ekranlardan, muhalefet ise kürsüden her fırsatta
Erdoğan’a saldırıyor. Bu ne cüretkârlıktır yahu, Sayın Erdoğan devleti savunma
mücadelesinde ölçüsüz ve ağır saldırıya uğruyor. Bu saldırılara sabır gösteren
Erdoğan diktatör öyle mi?
Kaldı ki muhalefet lideri, muhalefetteyken bile millete tehdit savuruyor. Muhtarlar toplantısında muhtarları, öğretmenler gününde öğretmeleri tehdit ediyor.
Bu muhalefet maalesef devleti
hedef alanların yakıcı ve yıkıcı rollerine alet oluyor. Onca seçim yenilgisine
rağmen hala ders almış görünmeyip yanlışta ısrar ediyorlar. Gördük ki,
kendisini millete göre ayarlamayanların ayarını millet gün gelince bozuyor.
Muhalefetin ayrı bozuldukça saldırganlaşıyor, saldırganlaştıkça da bütün kuralları
çiğniyor.
Çiğnenen ahlaki kuralların telafisi zor olur.