'Bunları hep REİS'ezarar vermek için yapıyorlar!'
Galiba paranoyak olduk!..
Niçin mi?
Anlatayım:
7 Haziran Seçimleri öncesi.
Bir çevirmeye takıldık.
Evraklarımız istendi, filan.
İndik.
Bir beyefendi bağırıyor:
“Bunları hep REİS’e zarar vermek için yapıyorlar!”
İlgimi çekti,
“Hayırdır, niçin böyle düşündünüz?” diye sordum
Beyefendi çok sinirlenmiş:
“Arkadaş, bu nedir ya,hiçbir zaman olmadığı kadar çevirme var.
Tam da seçime gidiyoruz.
Şakır şakır ceza kesiliyor!”
Birçok şey söyledi beyefendi.
“İzlerin birbirine karıştığından”bile bahsetti.
“Bunu en üsttekiler söylüyor!” dedi.
Beyefendiyi sakinleştirmek istedim.
“Her yapılandan böyle sonuçlar çıkartmaya meyledecek olursak, günün
birinde ‘paranoyak’ olmaz mıyız?” dedim.
“Aldanmaktan iyidir!” diye fırçaladı beni.
“Neyse” dedim.
“Hayırlısı olsun” diyerek yoluma devam ettim.
*
Çevirmelerin yoğunlaşmasını böylesine“olmayacak”
şeylere yoran beyefendinin “uç
misal” olduğunu düşünüyordum ki…
Aynı şeylerin pekçok vatandaş
tarafından söylendiğini gördüm.
“Birileri Reis’in zeminini kaydırmak, oy kaybettirmek istiyor!”dendiğini çok duydum.
“Galiba hep birlikte paranoyak oluyoruz!” dedim.
*
Birçok misali var.
Bazı kadın programlarının, bazı sözde
yerli dizilerin filan “özellikle kurgulandığını”
söyleyenler de çıkıyor mesela…
Bunlar aslında bir merkezden
yönetiliyorlarmış.
Amaçları da, kültürümüzü, ailemizi,
zeminimizi kaydırmakmış.
Beyinlere ince ince mesaj
gönderiyorlarmış.
Bazı çirkinliklere alıştırmak, “kanıksatmak” istiyorlarmış!..
Hani…
Birçoklarında, gerçekten de insanı öfkeden köpürten manzaralar görünce,
bazı vatandaşlar ister istemez böyle düşünüyor.
Ortadaki iki çocuğun babasının “beş erkekten hangisi” olduğunu, o
erkekler ve “Anne”nin de hazır
bulundukları ortamlarda tespit etmeye çalışmak…
Ve haftalar boyunca “DNA sonuçları, azzzz sonra!”
muhabbetini sürdürmek gibi durumlar, “normal” mi?
Kimileri, “Değil, hiç değil! Bir iki olsa haydi, bu ne böyle… Dizilerdeki,
programlardaki hallere bakın! Ne normali… Plân bu efendim,plân!.” diyor.
Kimileri de…
“Gayet normal, bunlar rating işi, izleyicisi varsa, üretim de olur!”diyerek bu hallere açıklama
getiriyor.
*
Bilemiyorum, herhalde “bu işler büyük bir plânın parçaları”
diyenlerin, “paranoyaya
sürüklendiklerini” düşünmek gerekecek!
*
Hatırlarsınız…
Mutlaka
hatırlarsınız, nasıl unutabilirsiniz ki?
Geçenlerde,
bir profesör “6 aylık ya da bir aylık bebeklere kızamık ya da hepatit B gibi
aşılar yerine COVİD 19 Aşısı yapıldığını, bebeklere yapılan bu aşılarda hiçbir yan
etki olmadığını, hatta antikor sağlandığını iddia etmiş ve bu konudaki
sonuçların yakında ünlü bir tıp dergisinde yayınlanacağını” duyurmuştu!..
Bebeklere
yanlışlıkla COVİD aşısı yapılıyormuş!
Yanlışlıkla
COVİD aşısı yapılan bebeklere dair sonuçlar da ünlü bir tıp dergisinde
yayınlanacakmış!
Bakanlık,
bir açıklamayla söylenenleri yalanladı, şahıs hakkında soruşturma açılacağını
duyurdu.
Şahış, “Öyle
değildi, aslında, böyleydi!” diye düzeltme yoluna gitti…
Filan da…
Olan oldu bu
arada.
Tartışmalar
iyice alevlendi, ortalık iyice dağıldı…
Biz bu olaya
sıkıntının daha da büyümemesi için fazla girmedik ama, “Paranoyak mı oluyoruz yoksa?” diye sormamıza yol açan vatandaşlar
durur mu?
Bu işin bile
toplumdaki tartışmaları daha da derinleştirmek ve sisteme güvenin derecesini
iyice azaltmak için ayarlandığını söyleyenler bile oluyor.
Dahası, birileri,
hem de sayıları gittikçe artan birileri meseleleri “Birileri Reis’e zarar vermek mi istiyor?” noktasına getiriyor.
Ağızlar
torba değil ki büzesin…
Lâfı buradan
alıp, nerelere nerelere taşıyorlar…
Hani taşıdıkları yerleri yazsak, sıkıntı olacak!..
İyisi mi, “paronoyadır, paranoya” diyerek “es” geçmek.
Ne var
ki, “İyisi,
kulağımın üzerine yatayım!” dedikçe
olmadık lâflar gelip beni buluyor arkadaş.
Belki de,
iletişim hatlarımı bütün vatandaşlara açık tutmakla “hata” yapıyorumdur!..
Belki de,
meslektaşlardan bazıları gibi “fildişi
kulelere” çekilmenin yollarını aramam gerekiyordur!..
Yok,
olmuyor.
Ruhumuzda
yok.
Her arayanla
“ayıp olmasın” diye konuşuyoruz,
ondan sonra da canımız sıkılıyor…
Gerekli
gereksiz düşüncelere dalıyoruz…
Bazı
vatandaşlar, yok bazı değil, birçok vatandaş, hastanelerden randevu almaya
yarayan ALO 182 hattında sıkıntılar
olduğunu söylüyor.
Randevu
almakta büyük güçlükler çekiliyormuş.
Benim de başına
geldi.
Gelince de, “Yoğunluk vardır, konserler monserler gırla
gitti ya… Herhalde covid vakalarındaki artış sağlık sistemini zorluyordur!”
diye düşündüm.
Yok…
Uzun
yıllardır tanıdığım, akıl sağlıklarına itimat ettiğim ve hiç de “yıkıcı muhalif” hatta “muhalif” olduklarını görmediğim
vatandaşlardan da acayip lâflar işitiyorum.
Benim
imkânlarım sınırlı.
Kaç kişiye “Paronoyaya sürüklenmeyelim, sabredelim!”
diyebilirim ki…
*
COVİD 19’un
şimdiye kadar gündeme gelen ve şöhret basamaklarını hızla tırmanıp inen
varyasyonlarından hangileri daha hızlı bulaşıyor, hangileri işi ağırdan alıyor,
hangileri camilere hangileri konserlere daha duyarlı, uzman olmadığım için
bilemiyorum.
Amma
velâkin, tecrübemle sabit, bu “paranoya
denilen rahatsızlığın hızla bulaştığını” çok iyi biliyorum.
Bana da bir
haller oluyor nitekim!..
Bakın şimdi,
şu vaziyetlere:
Geçenlerde
bir “tetkik” için 24 saat öncesinden
“covid testi” istediler.
Bir gün önce
ilimizdeki en büyük hastanenin, aynı zamanda tetkiki yapacak olan hastanenin COVİD
Test Merkezi’ne gittim.
Kapıdaki
görevliler, hangi amaçla “test yaptırmak”
istediğimi sordular.
“Fark eder mi?” dedim
“Eder!” dediler.
“Seyahat için yaptıracaksanız başka,
ameliyat için yaptıracaksınız başka, rahatsızlık hissettiğiniz için yaptıracaksanız
başka bir prosedür var. Mesala yolculuk için test yaptıracaksanız biletinizi
göstermeniz lâzım!”
Haydaaaa!..
O anda
“Acaba ne desem?” diye düşündüm.
Zira, “tetkik için PCR testi”istediğini
söylesem işi yokuşa süreceklerinden şüphelendim
“Boğaz ağrısı, öksürük” filan diye bir şey “sallasam” mı
dedim.
Sonra “Yalan
söylemek bize yakışmaz!” ruhuyla “Tetkiklerim
var da, bir gün evvel test yaptırmam lazımmış.”deyi verdim.
Hay demez
olaydım!
Hangi servis
gönderdiyse ona gidecekmişim!.
Çok büyük
hastane, dünyanın yolu.
Hadi, oraya
gittim.
Bankoyu
buldum.
Dediler ki, “Kan alma bölümüne gidip barkod
alacaksınız!”
Gittim.
Oradan da
dediler ki, “Sizi sevk eden yere gidip
buraya gelmek için sevk yaptıracaksınız!”
Gittim.
Oradan da
dediler ki, “Doktorunuz için sıra
vereceğiz, sıranızı bekleyeceksiniz, o sevk edecek!”
“Ya bir covid testi bu, zaten tetkik
için için sevkimiz yapılmış, anestezi formu elimizde. Bir tek covid testi!
Yolculuk için bile isteniyor!”
Yok,
prosedür böyle.
Offf, bir de
sıra var.
Öğle vakti
girecek.
İyice
kalacağız ayazda.
İşimiz de
çok!
Kafan
bozulur mı bozulur, sen de insansın.
Çektim
gittim.
Bir başka
hastaneye.
O da Devlet
Hastanesi.
Oranın COVİD
Test Birimi’ne müracaat ettim.
Kapıda
kimlik numaramı aldılar.
Ateş ölçmeye
gönderdiler.
Oradan da
yukarıya.
Testimi
yaptırdım ve çıktım!..
Bu kadar!..
*
Şimdi
kafamda bir soru…
Acaba ilk
hastane…
Hani…
Birileri…
Hani…
Paranoya çok bulaşıcı bir rahatsızlık ya!
*
“Yok, yok!” dedim kendi kendime…
“Her şey normal, kafana böyle şeylerin
gelmesi anormal!”
Telefonumu
kapattım.
Kulağımın
üzerine bir güzel yattım!