Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Şubat 2020

Bundan âlâ virüs mü var? Muhalefet Virüsü!

Çocuklarımıza, “Bir-iki-üçler yaşasın Türkler. Dört-beş-altı Polonya battı. Yedi-sekiz-dokuz Ruslar domuz. On- on bir- on iki Britanya tilki. On üç- on dört- on beş Amerika kardeş... “ türünden tekerlemelerinin ezberletildiği yıllardı.

Pamuklu basma yerine Amerikan bezinin, zeytinyağı yerine margarinin tercih edildiği, doğum kontrol haplarının çerez gibi tüketildiği, bayrak direği ipinden başka üretimin yapılmadığı sefalet yıllar…

Atıl kalmaması için Kırıkkale silah fabrikalarında çay makası, pulluk, baraka, karyola ve gaz ocağı imalatının yapılmaya başlandığı o hazin yıllar.

Amerikan filmleri, Amerikan mecmuaları, Amerikan müzikleri, Amerikan giyim ve Amerikan hayat tarzı… Kendilerine tanınan seyahat imtiyazıyla Kürt ve Alevi köylerinde cirit atan Amerikalılar…

İki kuruş yardıma ve süt tozuna ülkenin güvenliğini ve eğitim sistemini teslim eden CHP’nin marifeti bunlar.

Çünkü Marshall yardımlarının altında CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün ve Hasan Hüsnü Saka’nın imzası vardır. Nitekim 1. ve 2. yardım paketi CHP döneminde alınır.

Keza o dönem eğitim sistemini üç kuruşa CIA’nın emrine veren Fulbright Anlaşması’nın da hangi maksatla imzalandığını biliyoruz.

Kılıçdaroğlu tabiatı gereği tüm bu olanları DP’ye “mal” etmeye çalışsa da Mahmut Övür’ün bir yazısında ifade ettiği gibi; örneğin uçak fabrikasını kuran Nuri Demirağ'ın fabrikaları da CHP döneminde engellenmiş ve iflasa sürüklenmiştir.

CHP’li Nihat Erim o günlerde; “Bugün Türkiye’nin ve dünyanın maruz kaldığı tehlike -bu kürsüden açıkça ifade edebilirim ki- ABD yardımı olmadan önlenemez… Bu yardım şu kadar milyon dolar gibi dar mütalaa edilmemeli. Türk-Amerikan yakınlaşmasının temel taşı telakki edilmelidir” diye haykırıyordu.

M. Emin Değer’in "Oltadaki Balık Türkiye” adlı kitabında da ifade ettiği gibi; Türkiye'nin Truman Doktrini kapsamına girmesinden önce ABD'nin Türkiye'ye Ortadoğu'da bir ileri karakol olarak kullanma hazırlıkları, peş peşe imzalanan anlaşmalarla başlamıştır."

Tüm bunlar CHP döneminde oldu.

Çünkü CHP -bugün de olduğu gibi- kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi politikalarını kendisinin belirlediği bağımsız bir Türkiye istemedi.

Emperyalizme göbekten bağlı, güneydeki sevilen ülkenin güvenliğini esas alan bağımlı ve itaatkâr bir ülkede sefa sürmek istiyorlar.

Bu yüzdendir ki PKK ve FETÖ gibi küresel projelerle işbirliği yapmaktan, Gezi, 17-25 Aralık gibi ülkeyi kasteden operasyonlara destek vermekten kaçınmadı.

Daha geçen gün Doğu Perinçek bir kanalda Abdullah Öcalan'ın avukatının CHP'li Bodrum Belediyesi'nde imardan sorumlu başkanlık yaptığını söyledi.

HDP’nin şeffaf ittifak çağrıları yaptığı, Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi terör örgütlerinin hamisi ilan ettiği, devletin ordusunu, savcısını, hâkimini sarayın güdümünde diyerek aşağıladığı bir ülkede sormak lazım; muhalefetin asıl amacı nedir? Ve kime hizmet etmektedir?

Gelinen noktada artık birer siyasi parti gibi politika üretmiyorlar. Tavırlarına bakıldığında da “Küresel emperyalist sistemin Türkiye şubesi” gibi faaliyet yürüttükleri anlaşılıyor.

Düşünün, Türkiye’nin girdiği bir savaşta safını Türkiye’den yana değil de emperyalist ülkelerden yana koyan bir parti Türk partisi olabilir mi?

Bize muhalefet diye yutturulmaya çalışılan bu tayfanın birinci gündem maddesi; Türkiye’nin içeride ve dışarıda çıkarlarına aykırı olan hemen her şey.

Koronavirüs’ün ülkede görülmediğine sevinemeyecek kadar budala bir topluluk bu.

İktidar olmaktan anladıkları seçimle iş başına gelmek değil, seçimle iş başına gelmiş siyasetçileri diktatör ilan edip, ülkeyi hemen her arenada küçük düşürüp, karalamak.

Ülkenin % 6 oranında küçüldüğü, enflasyonun %80'lere dayandığı, repo faizlerinin % 7500'e, gecelik faizlerin de % 6200'e kadar fırladığı, darbelerle yara almış, vesayetin bir kabus gibi ülkenin üzerine çöktüğü yıllarda CHP’nin birinci gündem maddesi başörtülü öğrencilerdi.

AK Parti’nin seçim şarkısı olarak belirlediği Bismillah’ı bile din siyasete alet ediliyor gerekçesiyle şikâyet etmekle meşguldüler.

IMF’nin borcunu kapattığı günden beri Erdoğan’a düşmanlar. Ülke menfaatine olan her şeye mesafeliler. Bundan ala virüs mü olur?