Buna da ne derseniz deyin
Şu son düzlük kolay değil. İnsan açısından kolay değil. Teknolojik gelişmeler, salgınlar, finansal kaoslar, beş yüz milyonun üstünde insanın ev imkânlarında barınamayıp dışarda kalması, bir milyar insanın günlük gelirinin bir doların altında olması, dünya sermayesinin yüzde doksanının yüz kişinin elinde olması, bu yüz kişinin üç-beş kişi tarafından yönlendirilmesi, küresel adaletsizlik, sosyal medyanın ortaya çıkardığı yeni ‘insan’ tipi, insanlığın topyekûn tımarhaneye dönüştürülmüş gezegenimizde yaşamaya çalışması ve tımarhanede olduğunun farkında olmayışı, insanın kendisini merkeze alarak kendisinin dışında her şeye yatırım yapması şunu gözler önüne seriyor: İnsanlık hikâyesi sanki son dönemeçte. İsterseniz buna kıyamet dönemeci deyin, isterseniz başka bir şey. Önemli olan şu ki, artık gezegenimiz saadet vadedemiyor, insan kendi öz misyonuna uyum sağlayamıyor-dolayısıyla öz yurdunu bilemiyor, insan fıtri hikâyesine tezat ilerliyor; ama geriliyor.
Biraz çağın
getirdiği akıntı, biraz insanın otokontrolünü yitirmesi biraz ondan, biraz
şundan derken tam bir kıskacın içindeyiz. Nereye gidiyoruz. Her çağın getirdiği
yenilik, güzellik, olumsuzluk vardır elbet; ancak sorun şu ki: şuurunu yitirmiş
bir durumdadır insan. Akıl melekesi hiç olmadığı kadar hızlı çalışıyor; ama
bilinç kansere tutulmuş. Beyine yapay zekâlarla müdahale ediliyor,
robotlaştırılan insan artık okullarda, hastanelerde, ibadethanelerde insanları
otomatik silahlarla tararken bu sonucun nerden geldiğini düşünmüyoruz. Kendi
ellerimizle çocuklarımızı robotik canavarlara dönüştürdüğümüzü fark etmiyoruz.
Silikon Vadisi acayip derecede şaşırtıcı teknolojik buluşlara imza atabiliyor,
ama çılgınlar kampına dönüşen Amerika’yı buluştan bilişe ulaştıramıyor. Amerika
için söz konusu olan durum ve akıbet tüm dünya için geçerli.
Genetiği
değiştirilmiş her şeye maruz kalan insanın genetiğinin aynı kalmasını beklemek akla
aykırı. Akla aykırı olan bir diğer sorun, aklın akılla baş başa kalması. Kalbin
unutuluşu, kalbin irfan ve hikmetle beslenemeyişi. İçinde bulunduğumuz son
dönemeç yaman bir parkur. Ne kadar hayret edilse o kadar az. Muazzez ve
müzeyyen olan insanın kendisini kendi kendine gulyabaniye dönüştürme arzusu ne
fena bir dönemeç. Tüm şeytanların bu çağda hortlamasının nedir izahı. İlk
insandan bugüne kadar üretilen-türetilen kötülüklerin hepsinin topluca bu deme
denk gelmesinin nedir hikmeti. İnsanın kendini hedef görmemesi, av rolünde
görmemesi ne biçim bir kıyamet.
Tuhaf işler,
garip insanlar, acayip zamanlar, ilginçlikler çağında normal olmayı, normal
düşünmeyi zorlamak ne kadar olası, ne kadar normal. Çağdan kopup, on asır
öncesi gibi düşünüp öyle yaşamalı düşüncesi değil bu sorgulamalar. Neydik, neye
dönüştürüldük. Son hız ilerlerken, bir rotanın olmayışı, bir reçetenin, bir
parolanın olmayışı bir sorun değil mi. Her şeye ulaşma, her şeye sahip olma
beklentisi normal bir davranış mı, ya sahip olduktan sonra altın vuruşu da
deneyeyim deneyimi neyin sonucu. Yok mu bunun bir açıklaması. Yok açıklama
maçıklama. Her şey herkese mubah, herkesin her şeye ulaşma arzusu ve yöntemi
meşru görüleli beri artık son dönemecindeyiz hayatın. Buna da ne derseniz
deyin.