Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2960.58
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Mart 2020

Bu’günlüğüm

Bu sabah gözlerimi bir vaizin yalvarışına açmış bulundum. Mesajda diyordu ki: ".... bizler gençlerimize, halkımıza kitap okuma kampanyası başlattık. Bize bu kampanyaya destek olur musunuz? Bir kitabınızı bile olsa hediye eder misiniz kardeşlerimiz için kütüphanemize koyalım, insanlarımız faydalansın."

Elimde kitap kalmamış idi. Yayın evine gitmeli, oradan kitabı ve vaizden adresi almalı ve kargoya vermeliydim. Halbuki bu arkadaşımız birkaç kuruşa kitabı -şehrinde bulamasa da, internet ortamından da alabilirdi. Hadi neyse bu sorun değil. Halledilebilen bir şey. Fakat zihnim dolaylı olarak bir meseleyi üzülerek hatırladı.

Bütün iyi niyetimle söylüyorum ki bazı kesimlerde isteyici, pısırık, emek vermeye yanaşmayan ve kendisini unutarak daima muhatabı salih amele, sadakaya icbar eden, iyiliğe mecbur eden bir ağız var. Bu kesimler eğer onurlu olmak istiyorlarsa bundan kurtulmak zorunda...

İlk gençliğimden beri ne zaman bir Allah evinde kendimi unutmak veya hatırlamak istesem kulaklarımızda teberru kelimesi çınlatıldı. Biz İslam'dan hiç istememeyi, vakarı öğrenirken kimileri hayallerindeki ilahı dilenci konumuna indirgediler. Böyle yanlış bir tasavvuru çevrelerine de yaydılar. Din paylaşmaktı halbuki, paylaşmanın payına atlamak değildi.

Bu uzun mevzuyu istisna hariç diyerek kapatayım.

Gün içinde Beyazıt'ta güvercinlerin yolumuzu kesmesi büyük incelikti. Bizler istediğimiz zaman uçamıyor olsak ta, trafikte hâlâ yayaya ait olamayan öncelik; güvercinlere aitti. Meydana konmuş üç beş şu kovasının etrafında bestekâr kanatlara doğru teklifsiz dalarken uçurulmuş gibi hissettiğimiz vakidir.

Aman Allah’ım! Bedaş'ı görünce eski bir soyguna uyanmak ve edilmemiş bir bedduanın, üzülmüş vicdanın tekabül ettiği hukuku özlemek. Taşındığım evin bana ait olmayan borçlarını zorla aldığını, yoksa elektriği vermeyeceği tehdidiyle nasıl zora soktuğunun üzerinden daha kaç yıl geçti ki?!...

“Vicdan olsaydı, hukuka ne lüzum vardı, vicdan yoksa hukuk var, vicdan da yok hukuk ta… Hukuk vicdansızsa hukuk mudur?” diye mırıldanarak hızla uzaklaşmak oradan…

Az sonra Cağaloğlu'na bakarken İstanbul' a damlar damlamaz meşhur bir yayıncı başının “Ne kurt yayıncılarla karşılaşacaksınız daha durun. İçlerinde en masumu benim!" derken ki gıcık gülüşünü hatırlamak. Haklıymış vallahi… Artık daha az şaşkınlık duymak; kimi muhafazakar yayıncıların değerlerin üstüne basarak yayılmasına... İyice anlamak aslında neyin muhafızı olduklarını...

(Şey! Karşılaştım o kurt yayıncılarla! Fakat içlerinde en masumu hâlâ siz değilsiniz!)

E bizim kalemimiz de armut toplamıyor diye dalınca bir kanadın makas alması yanaktan...

İstanbul... Her şeyi unutturması böyle böyle ah şu p’İstanbul’un…

Yaşlı teyzeleri izlemek sonra. Mamafih amcaları da... Harika bir yaşam sevinci yayıyorlar etrafa. Tramvayda rastladım bir tanesine. Ben ayakta iken elimdeki eşyamı almak için içindeki iyilik gayreti onu hiç rahat bırakmadı bilirim. Kıvrandı durdu. Oturamadı rahat ve bencilce...

En sonunda yanındaki kişi daha kalkmak için kıpırdanırken benim çantanın sapından beni, boşalacak olan ve fakat henüz boşalmasına vakit var olan yere adeta cebren çekti. Bir de zayıf fakat çok güçlüydü. Sonra eğilip: "Ben yavrum elindekini alacaktım da alamadım. Ben ne bileyim nerde bir yapılacak şey var. Duramam. Öyle arar dururum." diye kendini izah etti.

Nihayet sıra o meşhur soruya gelmişti. E artık yeriydi: "Nerelisin?"

Sahi ben nereliydim. Bu soruya çalışmamış mıydım yakınlarda...

Birden aklıma, öğrencilik yıllarımda kaç teyzeye, soyulmuş salatalık ikramı karşılığında -nereli olduğumu, nereden gelip nereye gidiyor olduğumu, neden gidiyor olduğumu, kaç gün kalacağımı ve tam olarak ne zaman döneceğimi, yoksa orda temelli mi kalacağımı- gibi sorulara sürekli surette cevap yetiştirdiğim otobüs yolculuklarım geldi.

İlahi teyzem benim. Canım.

Kalkarken erken kalktı bir de. Ayaktaki şişman, ağzı büyük sakızlı, parmaklarında güneşi soluk gösterecek derecede sarı yüzükleri olan Arap turiste yer vermek için. Bana, "Nasılsa inecem kızım" diye izahatta bulunarak elbette…