Bugün, yarın, her zaman
Şehir kaydı. Yıldız ikiye bölündü. Uyku
uyandı.
Gündüz mahmurdu. Gece herşeyi görünmez
kılan örtüsüyle ve fal taşı gözlerle halayda.
“Uyursak hayat bizsiz kalır. Dünya
durursa ya?” dedi, bi’ deli.
Uyumak kendi kendini ufaktan
öldürmektir. Ölerek yaşanmaz ki. Öyleyse uyumamalı kolay kolay. Bilincimizin
kirpikleri asla birbirine değmemeli. Asla düğümlenmemeli us iplerimiz.
Çaprazlama sorguların çengeline takılmaksızın aşmalıyız göz yaşlarımızın sığ okyanusunu.
Yelken biçilmez bu saatte. Dalgası gelir kişisel tarihimizin kıyıdan aşarı. Biz
akarız bizden. Arkamızdan baka kalırız.
Bir yıldız kaydı. Şehir ikiye bölündü.
Yok üçe. Hayır hiçe bölündü. Kadir gecesi mi yaklaşan? Kader gecesi mi? Bütün
bir yılı gözden geçirerek sil baştan yenilenme, güncellenme mi? Anlam ve yaşam
sağlaması, mukabele bitti mi? Allah kalbine ve yaşamına karşılık bir
değerlendirme yaptı mı? Tek bir anda bütün ömrün bedeline değecek anlamlar
yakalayacaksın diye mi uyanıksın?
Ertesi gün. Sokaktasın. Orada da
teyakkuzda, orada da bilincin uykusuz…
Başın kalabalık. Hastanedeki bekleme
salonları, adliyedeki asık suratlar,
küçük parmaklarında sigaralarla sur
kenarlarında dolaşan çocuklar, daha lisedeyken olgun kadın rolünü oynayan küçük
kızlar, dumanlı havalar, alaylı ifadeler, kirli yüzler, sahte sakallar,
güllü dini kitaplar, yuvarlak
boşlukların dizildiği tesbihler, mezarlık, sustalı, tiner …
Her şey gözünün önünden geçip başına
doluşuyor.
Daralıyorsun.
Bütün bir şehir iç geçiriyor senin
göğsünde. Toplum senin yanağında ağlıyor. Böyle zamanlarda yalnızlığına
sığınıyorsun. Kaçabildiğin bir dağ yoksa bile, evinin en sessiz köşesine
sığınıyorsun. Neyse ki “Siz yeter ki sevin, paylaşın, birbirinize sahip çıkın
ben sizi finanse ederim!”, diyen bir Ses...Duymayanlar haris, cimri, bencil ve
korkak.
Ne zaman bir insan, hak bir dertle
dertlense, sancısa kalbi ve duramasa yerinde aklı,
sığamasa kişisel mutluluklara, vursa
kendini düşünsel yüksekliklere, kapansa geniş salonlu dairelerini terk edip
halkın çilesinden örülmüş mağaralara...
Ona da "kitap" -"hayatın
dosdoğru anlamı"- iner.
Kitap: sana doğru anlamı telkin eden her
şeydir. Fatiha yazan sayfalardır, işte şu doğruluk kazınmış vicdandır, o uzay,
bu gökyüzü, bu zaman ve deverandır. Saksıdaki ormandır. Ormandaki bir küçük
papatyadır kitap. Sana uzun uzun bakan bir bebektir. Uzaklara dalmış bir
ihtiyardır.
Okudunsa kitapları tamamdır. Tamamdır
eski, yeni, bu, öteki hayattan aldınsa yakın uzak dersini...
Öyleyse artık sen de memnun olma öyle
kolayca her şeyden. Beğenme dünyayı.
Mevcudun kurulu düzen garanticiliğinden,
statükonun arsızlığından, servet ve gücün yerleşikliğinden korkma. Sorgula
olanı, olması gerekene kıyasla. Şerrin iyisiyle yetinme.
İyinin iyisini, hep daha iyiyi ara…