Bugün yaraları sarma günü
Depremde yıkılan binaların enkazları kaldırıldıktan sonra yerinde hala izleri dururken, insanların depremde yıkıntıya dönmüş yüreklerinde iz kalmamasını beklemek aymazlık olur. Israrla ve defaatle bu depremi yaşamamış olanlara izah etmeye çalıştığım gibi yine, yeniden tekrar ediyorum ki, bu deprem bize deprem ile ilgili bildiğimiz her şeyi unutturdu. Hâlihazırda deprem ile ilgili bildiğimiz, deprem olur, belli bir süre devam eder ve sonra biterdi. Ardından ise yaşanan artçılarla kırılan faylar yerine otururdu. Deprem hakkında vatandaş olarak bildiğimiz bilgiler böyleydi. Ancak 6 Şubat sabahı yirmi dakika boyunca sallandık ve en uzunu resmi kayıtlara göre 88 saniye süren peş peşe dört büyük deprem yaşadık.
Durumun
büyüklüğünün daha iyi anlaşılabilmesi için yakın zamanda yaşadığımız depremlere
bakmamız sanırım yeterli olacaktır.
30 Ekim 2020 İzmir
Depremi, 6,9 şiddetinde olmuş, 16 saniye sürmüş ve toplam 119 vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir.
24 Ocak 2020
Elazığ Depremi, 6,8 şiddetinde olmuş, 22 saniye sürmüş ve toplam 44
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
23 Ekim 2011 Van
Depremi, 7,2 şiddetinde olmuş, 25 saniye sürmüş ve toplam 604 vatandaşımız
hayatını kaybetmiştir.
12 Kasım 1999
Düzce Depremi, 7,5 şiddetinde olmuş, 30 saniye sürmüş ve toplam 894
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
17 Ağustos 1999
Gölcük (İstanbul Depremi), 7,8 şiddetinde olmuş, 45 saniye sürmüş ve toplam 17118
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
27 Haziran 1998
Ceyhan (Adana Depremi), 6,4 şiddetinde olmuş, 33 saniye sürmüş ve toplam 146
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Son yirmi beş
yılda ülkemizde olan depremlere baktığımızda bile 6 Şubat günü yaşanan
depremlerin etkisinin ne kadar büyük olduğunu anlıyoruz. Hem şiddeti, hem
süresi, hem yüzeye yakınlığı, hem de kapsadığı alan itibariyle sade bir deprem
olarak nitelendirilemeyecek kadar büyük bir afet yaşandı. Enkaz kaldırma
çalışmalara devam ettiği için de hayatını kaybedenlerin tam sayısı
netleşmemekle birlikte şu an itibariyle elli bin civarındadır. 150bin civarında
yaralı, yıkılmış yahut yıkım kararı verilmiş 200bin üzerinde bina, yaşadığı
yeri terk eden üç milyonun üzerinde vatandaş ve tarihin en büyük afetlerinden
ikincisi… Neresinden bakarsak bakalım, boyutu rakamlarla ölçülemeyecek bir
afet…
Afetin
hesaplanabilir bilançosunun yanında bir de insanların ruhunda, yüreğinde
bıraktığı hasarları var ki, bunu ölçebilecek bir birim maalesef yok. Zaten o
hasarın da ölçülmesinden ziyade sarılmaya ihtiyaca var.
Enkaz altında sevdiklerini,
birikimlerini, malını, sahip olduğu her şeyini bırakan insanların, en azından
yüreğini enkaz altından kurtaralım. Rüzgâr biraz şiddetli esmeye başladığında,
yağmur yağdığında, sokakta aynı anda birden fazla köpek havladığında, dahası
kliması açık evlerde klima etkisiyle avizeler sağlandığında buluttan nem kapar
olduk. Ha sallandı, ha sallanacak teorileriyle hepimiz jeolog ve jeofizik
mühendisi olduk. Biraz daha zorlayarak astrolog, kâhin olma yolunda ilerlemeye
başladık.
Bugünler elbet
geçecek, hak tesellisinde sapma ve şüphe olmayacak. Birileri bir şeyler
söyleyecek, birileri bir şeyler yazacak, bugünler bir şekilde geçecek. Lakin
bugünlerde bize düşen en önemli görev yaptıklarımızla ve yapmadıklarımızla bir
gün elbet yüzleşeceğimizi unutmadan sorumluluklarımızı yerine getirmede bir an
bile zaaf göstermemektir. Aksi takdirde eksikliklerimizle yüzleştiğimiz zaman,
yaptıklarımızın izahını yapamayız. Bu sorumluluğu da yerine getirirken öteki, beriki
demeden evvela kendi kapımızın önünü süpürerek işe koyulmalıyız.
Bugünün en önemli
vazifesinin de yardımlaşma, dayanışma, birliktelik ve kardeşlik olduğunu
unutmayalım. Depremzedeler sadece depremin ilk günleri değil, ta ki hayatları
normale dönene kadar sizlerin yardımlarına ihtiyaç duyulacaklardır. Bunu
unutmayalım. Adana olarak kendi yaramızı saracak kadar şanslı olsak da bizim
kadar şanslı olamayan Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve bunların
ilçelerini unutmayalım.
Emin olun, ufak
diye gördüğünüz yardımlar şu an deprem bölgelerinde nice büyük yaraların
sarılmasına vesile oluyor. “Biz, bize yeteriz!” ifadesinin sadece bir söz ve
dilden dökülen ifade olmadığını, gönülden ve yürekten gelen bir eylem olduğunu
unutmayın.
Bu yarayı hep
beraber sarabilecek güce sahibiz. O yüzden yarından tezi yok, bugün, hatta
şimdi imkânlarımızı seferber ederek ilgili kurum ve kuruluşlara yardım yapalım.
Gün; birlik, beraberlik, dayanışma ve kardeşlik günüdür. Önümüz mübarek Ramazan
ayı ve sevapların misliyle hesaplandığı ay. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu
da cehennemden kurtuluş olan bu mübarek ay hürmetine kardeşliğimize ve
kardeşlerimize sahip çıkıp, kucak açalım.
Enkaz altında
kalan yüreğimizin yaralarını sarmak için bugün birbirimize sarılalım.