Bugün göz yumduklarımız…
Her
zaman ihtiyaç duyulan değerlerden biri dostluktur. Herkesin ihtiyacın var...
Dostluk
kalp işidir. Gıdasını kalpten alır. Sevgi, kardeşlik ve vefayla beslenir.
Dostlukta menfaat ve hesap kitap yoktur. Harbi olmak ve hasbilik
vardır.
Gerçek
dostluklar zor zamanlarda belli oluyor ve zor zamanlarda hala güvenle sırtını
dayayabileceğin kimse varsa o senin gerçek dostundur. Varlıkta ve kolay
zamanlardaki dostluklar ise menfaat öncelikli olabiliyor. Menfaat bitince de bitiyor.
Dostlukta birbirine katlanmak
var. Çile var ve aynı kaba birlikte kaşık sallamak, uzun yol arkadaşlığı var.
Zorla sınanmak ve birlikte imtihandan yüz akı ile çıkmak var. Kısaca kötü gün
dostu senin gerçek dostundur.
Tecrübemiz
şu, menfaat üzerine kurulan dostlukların ömrü de kısa oluyor. Zamanla az çok
hayal kırıklığına uğradığınız insanlar hayatınızdan gelip geçmiştir. Bunun
örnekleri siyaset ve ticarette çokça var. Bu iki alanda “öküz ölünce ortaklık bitiyor” misali iki taraf arasındaki
dostluğun dayanağı yok olunca dostluklar da bitiyor.
Tuhaf
değil mi?
Neredeyse
aynı davada bir ömür birlikte mücadele vermiş, aynı tasa birlikte kaşık
sallamış kişilerin birbirlerine selam bile vermedikleri günlere şahit
oluyoruz. Bunun yanında geçmişte kanlı bıçaklı olmuş, inanç uyuşmazlığı
yaşamış siyasilerin bugün aynı çatı altında bir araya gelmeleri sizce de anlamlı
ve tuhaf değil mi?
Kemal
Sayar’ın ‘Ruhun Derin Yaralarında’ dediği gibi “Dostluk tutmaktır, hatırda tutmak ve hatır tutmaktır.” Buna
iyi örnek Sayın Erdoğan’dır. Hatır tutar, hatırda tutar ve hatır sayar.
Kalbine girenler çıkmak istemedikçe ya da ‘yedikleri ekmeğe tekme atmadıkça’ Erdoğan’ın
kolay kolay gönül bağını kopartmadığına şahit oluyoruz. Evet, dostluk iki elin birbirine kenetlenmesi
gibi kalplerin de kenetlenmesidir. Buna rağmen süreçte görüldü ki bir elle
Erdoğan’ın elini sıkarken diğer eliyle de bıçağı arkasında saklayanlar oluyor.
Şu da
gerçek…
Koca
dağın gölgesini kendi gölgesi gibi sananlar AK Parti’den koptuktan sonra
esamileri bile okunmuyor.
“Zamanında sevimli görünen bir
tavşan varmış. Doğada gezer ve oynarmış. Tavşan bir gün kaldığı yerden ayrılıp gezerken
bir dağa âşık olmuş. Tavşan o günden sonra büyük dağda güvenle
yaşamış. Dağı o kadar çok seviyormuş ki ondan güç aldıkça itibar kazanmış
ve dağın gölgesine sığınmaktan çok mutluymuş ancak zaman zaman da bir takım
ciddi hataları olmuş, hataları çoğaldıkça da dağın onu önemsemediğinin
farkına varmış. Tavşan buna o kadar üzülmüş ki sessizce dağı terk etmiş ve eski
yaşadığı yere geri dönmüş.
Kendini yere açtığı bir deliğe
kapatmış. Ara sıra dışarı çıkıp karnını doyurur ve açtığı deliğe geri dönermiş.
Orada bir süre yaşamış ve ölmüş! Dağ o kadar büyükmüş ki küçük tavşanın
öldüğünü fark etmemiş bile.” ‘Tavşan koca dağa
küsmüş de dağın hiç haberi olmamış.’ Sayın Arınç’ın istifa da bu
önemsenmezlikten sonra gelmiştir.
"Katlandığımız değil,
razı olduğumuz insanlar dostlarımızdır." Bu gerçek bir kez daha ispatlandı.
Arınç’ın Demirtaş, Kavala ve Biden övgüsü Hz. Eyüp’ün sabrını zorlayan
cinsten bardağı taşıran son damla olmuş ve artık katlanılmayacak bir hal
almıştır. Uygur atasözüdür: “Bugün göz
yumduklarınız, yarın bize göz açtırmayacak olanlardır.” Umarım o
noktaya varmaz.
Gelelim
Biden’a verilen mesajlara…
Bunun asıl amacı Erdoğan
karşıtlarının safında yer almaktır. CHP’li Ünal
Çeviköz işi daha da ileri taşıyarak
adeta Biden’e ‘gelin Türkiye’yi yönetin biz de size tabi olalım’ mesajı gönderiyor. Bunlar
açıkça mandacılık talebinde bulunuyor.
Şu
sıralar Halide Edip’in 1919’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yazdığı ve kabul
edilmediği mektubunu bir kez daha okuma fırsatım oldu. Halide Edip o mektupta “onurumuzdan özveride bulunacağız”
ifadesiyle Türkiye için Amerikan mandasının yararlı olacağını belirtiyor.
Bugünde
bazı CHP’liler, Türkiye’yi bölme girişiminde bulunan ABD
mandacılığını dillendiriyor ve bu yönüyle dünün mandacılarına rahmet
okutuyorlar.
Muhtemel ABD desteğiyle CHP iktidarının yolu mu açılmak isteniyor?