Bugün çocuklarımız için çifte bayram
Bugün hem Ramazan Bayramı’nın üçüncü günü hem de 23 Nisan Çocuk ve Egemenlik Bayramı. Çocuklarımız çifte bayramı birlikte kutluyor.
Çocuklarımız çok şanslı.
Çünkü bugün onlar iki bayramı birlikte yaşıyor ve kutluyor. İlki dinî
bayramlarımızdan olan Ramazan Bayramı, ikincisi de çocuklarımız için Cumhuriyet
döneminde başlatılmış olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bu
anlamlı ve hoş rastlantı, şüphesiz çocuklar kadar biz büyükleri de mutlu
ediyor. Böyle bir günde ömrünü çocuklarımıza adamış olan değerli bir yazarı ve
ressamı sayfamızda ağırlamak doğru olsa gerek. Sevinç Kuşoğlu Hanımefendi
bugüne kadar çocuklarımız için pek çok kitabı kaleme almış seçkin bir kalem
erbabı.
Başlıca eserleri: Son Dinozor, Musa’nın Yeni Pabuçları, Mavi
Kuş, Can Dostum, Uzaklarda Bir Ülke, Mavi Tüllü Balerinler, Ah Bir Martı Olsam,
Sesimi Duyuyor Musun?, Kırmızı Boncuklar, Avucumda Bir Kuş Var, Benim Pembe
Pabuçlarım, Fener Adası Çocukları, Sevgili Annelerim.
Elazığ doğumlu olan
yazarımız, edebiyat dünyasıyla tanışma macerasını anlatırken, “Benim edebiyat
dünyası ile ilk temasım, annemin bize anlattığı masallarla başladı. Annemin
anlattığı masallarla biz üç kardeş hayallere dalar, yeni yerler görür, değişik
insanlarla tanışmış olurduk. Okuma ve yazmayı henüz okula başlamadan öğrendim.
Bana ilk aldıkları kitabı tam olarak hatırlamıyorum ama o sıralarda, bir Hint
masalı olan Kelile ve Dimne’yi hemen
okuyup bitirdiğim dün gibi aklımda” diyor. Zamanla başta klasikler olmak üzere
birçok kitabı okuyan Sevinç Kuşoğlu, daha sonra hikâye ve deneme yazmaya
başlamış, ardından yayımlanan kitapları ilgi görmüş. Şimdi Sevinç Kuşoğlu
Hanımefendi ile yaptığım röportajı siz kıymetli okuyuculara sunuyorum. İşte kendisine
yönelttiğim sorular ve yazarımızın cevapları:
1970 yılında Tatbiki Güzel Sanatlar
Yüksek Okulu’nda Grafik Bölümü’nü bitirdiniz Grafiker ve desinatör olarak
çalışmalarınız oldu. Mesleğinizi çok sevdiğiniz hâlde edebiyatla da
ilgilendiğiniz döneminizden bahseder misiniz?
Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek
Okulu Grafik bölümü beni, birlikte yaşadığımız malzemelerin tanıtımı için
yapılan bir sanat dalı olarak bilgilendirdi. Hâlâ bu konuda bir şeyler yapıyorum.
Desinatör olarak da kumaş desenleri çizdim. Ve çizmeye devam ediyorum. Bu orada
edebiyatla ilgim de bitip tükenmez.
Gelenekli sanatlarımızdan tezhip ile de alakadar
oldunuz. Bu sahada hangi hocalardan ders aldınız, tezhibe devam ettiniz mi?
Bu arada tezhip sanatıyla
tanıştım. Daha önce bunları pek bilmiyordum ama bir sergide görünce hayran
oldum. Sergide Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca da vardı. Zaten eserleri yapanlar da
Süheyl hocanın öğrencileriymiş. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hocaya hayranlığımı anlatınca
“Sen bu öğrenenlere katılmak istemez misin?” diye sordu. “Hiç katılmak istemez
miyim?” deyip aylarca Hocanın öğrencisi oldum ve zevkle çalıştım. Eşim Zeki Bey’le
de orada tanıştık. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca da nikâh şahidim oldu.
Konusunu böceklerin, balıkların,
kelebeklerin oluşturduğu resimlerinizi, farklı mekânlarda sergilediniz. Hatta
yurtdışında da sergiler açtınız. Bu sergiler nasıl karşılandı, sanatseverlerin
duygularını, intibalarını sizden öğrenebilir miyiz?
Konusunu böcekler, kelebekler
ve balıklardan oluşan sergimi birçok kez yurt içinde, daha sonra da yurt
dışında sergiledim. Çok ilgi gördü. Bu da beni sevindirdi, elbette. Sergiye
gelenler bu çok minik hayvanların bir sanat olayı olarak sergileneceğini
düşünmemişlerdi. Görünce de sevindiler. Almanya’da Wolsburg Şatosu’nda
açtığımız sergide büyük ilgi gördük ve orada tam bir ay misafir edildik.
Resim çalışmalarınızın yanı sıra
çocuklar için masal, hikâye ve oyunlar yazıyorsunuz. İlk çocuk kitabınız ne
zaman yayımlandı? İsmi, konusu neydi, daha sonra hangi kitaplar ve seriler
geldi?
Bir tarafta resim çalışmaları
devam ederken, çocuklar için hikâyeler yazmaktan da vaz geçmedim. İlk yazdığım
ve resimlediğim kitabımın ismi Son
Dinozor’du. Binlerce yıl önce yaşamış dinozorların hayat hikâyeleri vücut
şekilleri ve onların da verdikleri uğraşlar beni çok heyecanlandırdı. Tanımak
için araştırmalar yaptım ve hem hikâyesi hem de resmi benim tarafımdan yapılan
ilk kitabım ortaya çıktı: Son Dinozor.
Bugüne kadar çocuklar için kaç eser
kaleme aldınız, bu kitaplar hangi türlerdedir? Kültür sanat çevreleri bu
hizmetlerinizi takdir etti mi?
Bugüne kadar özellikle
çocuklar için pek çok masal ve hikâye yazdım. Şu ana kadar basılan ve teşhir
edilen elli çocuk kitabım var. Pek çocuğunun içinde öğretici olduğu kadar
hayallerde mevcut ve ben bunlardan vazgeçemiyorum. Kitaplarımdan altı tanesi de
büyükler için tarih. Benim için çok önemli. Yaşanan tarihî bilgiler, padişahlar
vezirler, savaşlar ve barışlarla ilgili araştırmalar yaparak çalışmalar yaptım.
Osmanlı tarihi, padişah ve vezirler, yapılan savaşlar, anlaşmalar,
kazandıklarımız veya kaybettiklerimiz bize anlatılmalıydı. Ben de hem öğrendim
hem de öğrendiklerimi yazmaya çalıştım. Beğenildiğini sanıyorum.
Genelde çocuk edebiyatçılarının ilk
kitaplarını kendi çocukları için yazdıkları söylenir. Sizin de öyle mi oldu?
Çocuklarınız ilk kitaplarınızı nasıl karşıladılar, okudular mı, sizi dinlediler
mi?
Yazılan ilk çocuk kitapları
yazarın kendi çocuklar için yazılıyor. Önce olanı biteni onlara anlatmak çok önemli.
Onları mutlu ederseniz diğer çocuklar için boş duramazsınız. Benim de öyle
oldu. Oğlum ve kızım masallarımla ve yazdığım çocuk hikâyeleri ile büyüdü.
Sanırım bütün anneler de böyle yaparlar ve hem kendileri hem de çocukları mutlu
olur. Sonra onlar kâğıda dökülürse bir yayın evine teklif edilir ve sonuç
beklenir. Yaptığım bu çalışmalardan büyük keyif aldım.
Tekir’in Maceraları isimli bir çocuk kitabınız var.
Kedi gibi can dostlarımızın bugün durumu nasıldır size göre? Eskiden olduğu
gibi çocuklar bu hayvancağızlarla arkadaş olabiliyor mu? Yoksa modern hayat tarzı
buna engel mi oluyor? Sanırım sizin de evde baktığınız, birlikte yaşadığınız
kediler var. Onlardan bahseder misiniz?
Benim en güzel en tatlı
günlerim güzel kedim Tekir’le geçti. Onu bulduğum zaman küçük bir bebekti.
Sanırım annesi tarafından terkedilmiş ya da kaybolmuştu. Evimde kollarımın arasında
büyüttüm onu. Çocuklarımın da hayvan sevgileri çok güçlü. Tekir’le yaşadık ve
Tekirle gülüp eğlendik. Sonra hayatı sona erdi ve bizi üzüntüler içinde
bıraktı. Şimdi ise üç tane beyaz kedim var. İsimleri, Uğur, Bulut ve Ayçiçeği.
Uğur ve Ayçiçeği Ankaralı. Bulut ise Vanlı. Mavi ve sarı gözleriyle güzeller
güzeli. Ama kulakları duymuyor. Van kedileri öyle olurmuş. Ama biz onlara üçü
içinde Vankara diyoruz. Sadece kedileri değil, bütün hayvanları sevmek mutlu
eder insanı. Köpekler, kuşlar ve diğerleri. Vazgeçmeyelim onlardan ve mutlu
olalım. Evlerde hayvan beslemenin zor tarafları da olabilir ama onlara gereken
sevgiyi verirseniz karşılık bulursunuz. Ne onlar sizden vazgeçer ne siz
onlardan.
Şu anda gerek sergi anlamında gerekse
kitap olarak hangi çalışmaların içindesiniz?
Önceleri klasik resimler
yapardım. Manzaralar, portreler ve diğerleri. Şimdi biraz soyut çalışmaya
başladım. Kızım Tekirdağ’da bir üniversitede yardımcı doçent. Resim bölümünde
hoca ve beni çok şaşırtacak resimler yapıyor. Bazı şeyleri ondan öğrenip soyut
resimler yapmaya çalışıyorum. Ve mutluyum. Sanırım bir süre sonra da yeni bir
kitap çalışmam olacak. Aklımda bazı şeyler var çünkü.
Eşiniz Prof. Dr. Mehmet Zeki Kuşoğlu ve
çocuklarınız sanatla yakından ilgili. Ailece sanatkâr olmanın avantajları nelerdir?
Bu hususta neler söylemek istersiniz?
Eşim Prof. Dr. Zeki Kuşoğlu
ve oğlum Yardımcı Doçent Oğuzhan Kuşoğlu daha çok tarih ve edebiyatla
ilgililer. Kızım Aslıhan ise resim çalışmaları ile sergiler açıyor. Aynı
zevkleri paylaşmak ve değerli çalışmalar yapmak bizi ailece çok mutlu ediyor.
Umarım böyle devam edecektir.
Türkiye’de okuma oranında olumlu
gelişmeler var. Yyayınevlerimiz çoğaldı, fuarlar arttı. İstatistiklere göre
Türkiye, dünyada en çok kitap okunan 10.
ülke. Geçmişte birkaç yazarın kitapları dünya dillerine çevrilirken bugün
yüzlerce yazarımızın eserleri muhtelif dünya lisanlarına tercüme ediliyor. Bu
gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?
Yayınevlerimizin çoğalıyor
olması ve fuarların artması bize gelecek için ümitler veriyor. Kitap okunan
ülkeler içinde önemli bir yerde olmak gurur veriyor bana. Bazı eski yazarların
kitapları dünya dillerine çevriliyorsa gurur duyar ve ümitle yeni haberler
bekler olacağız.
Yaygın kanaate göre televizyonlar,
internet ve bilgisayar oyunları çocuklarımızı kitaplardan uzaklaştırıyor. Siz
bu görüşe katılıyor musunuz?
İnternet ve bilgisayar
oyunlarının çocukları kitaplardan uzaklaştırdığının ben de farkındayım.
Çocuklar kitap okuma yerine bu oyunları oynamak istiyorlar. Yayınevlerinin tek
şikâyetleri de bu çocukların kitaplardan uzaklaşmaları oldu zaten. Umarım acil
tedbirler alınır ve çocuklarımızın tamamı kitap dünyasına yönlendirilir.