Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Nisan 2023

​Bugün çocuklarımız için çifte bayram

Bugün hem Ramazan Bayramı’nın üçüncü günü hem de 23 Nisan Çocuk ve Egemenlik Bayramı. Çocuklarımız çifte bayramı birlikte kutluyor.

Çocuklarımız çok şanslı. Çünkü bugün onlar iki bayramı birlikte yaşıyor ve kutluyor. İlki dinî bayramlarımızdan olan Ramazan Bayramı, ikincisi de çocuklarımız için Cumhuriyet döneminde başlatılmış olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bu anlamlı ve hoş rastlantı, şüphesiz çocuklar kadar biz büyükleri de mutlu ediyor. Böyle bir günde ömrünü çocuklarımıza adamış olan değerli bir yazarı ve ressamı sayfamızda ağırlamak doğru olsa gerek. Sevinç Kuşoğlu Hanımefendi bugüne kadar çocuklarımız için pek çok kitabı kaleme almış seçkin bir kalem erbabı.

Başlıca eserleri: Son Dinozor, Musa’nın Yeni Pabuçları, Mavi Kuş, Can Dostum, Uzaklarda Bir Ülke, Mavi Tüllü Balerinler, Ah Bir Martı Olsam, Sesimi Duyuyor Musun?, Kırmızı Boncuklar, Avucumda Bir Kuş Var, Benim Pembe Pabuçlarım, Fener Adası Çocukları, Sevgili Annelerim.

Elazığ doğumlu olan yazarımız, edebiyat dünyasıyla tanışma macerasını anlatırken, “Benim edebiyat dünyası ile ilk temasım, annemin bize anlattığı masallarla başladı. Annemin anlattığı masallarla biz üç kardeş hayallere dalar, yeni yerler görür, değişik insanlarla tanışmış olurduk. Okuma ve yazmayı henüz okula başlamadan öğrendim. Bana ilk aldıkları kitabı tam olarak hatırlamıyorum ama o sıralarda, bir Hint masalı olan Kelile ve Dimne’yi hemen okuyup bitirdiğim dün gibi aklımda” diyor. Zamanla başta klasikler olmak üzere birçok kitabı okuyan Sevinç Kuşoğlu, daha sonra hikâye ve deneme yazmaya başlamış, ardından yayımlanan kitapları ilgi görmüş. Şimdi Sevinç Kuşoğlu Hanımefendi ile yaptığım röportajı siz kıymetli okuyuculara sunuyorum. İşte kendisine yönelttiğim sorular ve yazarımızın cevapları:

1970 yılında Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda Grafik Bölümü’nü bitirdiniz Grafiker ve desinatör olarak çalışmalarınız oldu. Mesleğinizi çok sevdiğiniz hâlde edebiyatla da ilgilendiğiniz döneminizden bahseder misiniz?

Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik bölümü beni, birlikte yaşadığımız malzemelerin tanıtımı için yapılan bir sanat dalı olarak bilgilendirdi. Hâlâ bu konuda bir şeyler yapıyorum. Desinatör olarak da kumaş desenleri çizdim. Ve çizmeye devam ediyorum. Bu orada edebiyatla ilgim de bitip tükenmez.

Gelenekli sanatlarımızdan tezhip ile de alakadar oldunuz. Bu sahada hangi hocalardan ders aldınız, tezhibe devam ettiniz mi?

Bu arada tezhip sanatıyla tanıştım. Daha önce bunları pek bilmiyordum ama bir sergide görünce hayran oldum. Sergide Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca da vardı. Zaten eserleri yapanlar da Süheyl hocanın öğrencileriymiş. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hocaya hayranlığımı anlatınca “Sen bu öğrenenlere katılmak istemez misin?” diye sordu. “Hiç katılmak istemez miyim?” deyip aylarca Hocanın öğrencisi oldum ve zevkle çalıştım. Eşim Zeki Bey’le de orada tanıştık. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca da nikâh şahidim oldu.

Konusunu böceklerin, balıkların, kelebeklerin oluşturduğu resimlerinizi, farklı mekânlarda sergilediniz. Hatta yurtdışında da sergiler açtınız. Bu sergiler nasıl karşılandı, sanatseverlerin duygularını, intibalarını sizden öğrenebilir miyiz?

Konusunu böcekler, kelebekler ve balıklardan oluşan sergimi birçok kez yurt içinde, daha sonra da yurt dışında sergiledim. Çok ilgi gördü. Bu da beni sevindirdi, elbette. Sergiye gelenler bu çok minik hayvanların bir sanat olayı olarak sergileneceğini düşünmemişlerdi. Görünce de sevindiler. Almanya’da Wolsburg Şatosu’nda açtığımız sergide büyük ilgi gördük ve orada tam bir ay misafir edildik.

Resim çalışmalarınızın yanı sıra çocuklar için masal, hikâye ve oyunlar yazıyorsunuz. İlk çocuk kitabınız ne zaman yayımlandı? İsmi, konusu neydi, daha sonra hangi kitaplar ve seriler geldi?

Bir tarafta resim çalışmaları devam ederken, çocuklar için hikâyeler yazmaktan da vaz geçmedim. İlk yazdığım ve resimlediğim kitabımın ismi Son Dinozor’du. Binlerce yıl önce yaşamış dinozorların hayat hikâyeleri vücut şekilleri ve onların da verdikleri uğraşlar beni çok heyecanlandırdı. Tanımak için araştırmalar yaptım ve hem hikâyesi hem de resmi benim tarafımdan yapılan ilk kitabım ortaya çıktı: Son Dinozor.

Bugüne kadar çocuklar için kaç eser kaleme aldınız, bu kitaplar hangi türlerdedir? Kültür sanat çevreleri bu hizmetlerinizi takdir etti mi?

Bugüne kadar özellikle çocuklar için pek çok masal ve hikâye yazdım. Şu ana kadar basılan ve teşhir edilen elli çocuk kitabım var. Pek çocuğunun içinde öğretici olduğu kadar hayallerde mevcut ve ben bunlardan vazgeçemiyorum. Kitaplarımdan altı tanesi de büyükler için tarih. Benim için çok önemli. Yaşanan tarihî bilgiler, padişahlar vezirler, savaşlar ve barışlarla ilgili araştırmalar yaparak çalışmalar yaptım. Osmanlı tarihi, padişah ve vezirler, yapılan savaşlar, anlaşmalar, kazandıklarımız veya kaybettiklerimiz bize anlatılmalıydı. Ben de hem öğrendim hem de öğrendiklerimi yazmaya çalıştım. Beğenildiğini sanıyorum.

Genelde çocuk edebiyatçılarının ilk kitaplarını kendi çocukları için yazdıkları söylenir. Sizin de öyle mi oldu? Çocuklarınız ilk kitaplarınızı nasıl karşıladılar, okudular mı, sizi dinlediler mi?

Yazılan ilk çocuk kitapları yazarın kendi çocuklar için yazılıyor. Önce olanı biteni onlara anlatmak çok önemli. Onları mutlu ederseniz diğer çocuklar için boş duramazsınız. Benim de öyle oldu. Oğlum ve kızım masallarımla ve yazdığım çocuk hikâyeleri ile büyüdü. Sanırım bütün anneler de böyle yaparlar ve hem kendileri hem de çocukları mutlu olur. Sonra onlar kâğıda dökülürse bir yayın evine teklif edilir ve sonuç beklenir. Yaptığım bu çalışmalardan büyük keyif aldım.

Tekir’in Maceraları isimli bir çocuk kitabınız var. Kedi gibi can dostlarımızın bugün durumu nasıldır size göre? Eskiden olduğu gibi çocuklar bu hayvancağızlarla arkadaş olabiliyor mu? Yoksa modern hayat tarzı buna engel mi oluyor? Sanırım sizin de evde baktığınız, birlikte yaşadığınız kediler var. Onlardan bahseder misiniz?

Benim en güzel en tatlı günlerim güzel kedim Tekir’le geçti. Onu bulduğum zaman küçük bir bebekti. Sanırım annesi tarafından terkedilmiş ya da kaybolmuştu. Evimde kollarımın arasında büyüttüm onu. Çocuklarımın da hayvan sevgileri çok güçlü. Tekir’le yaşadık ve Tekirle gülüp eğlendik. Sonra hayatı sona erdi ve bizi üzüntüler içinde bıraktı. Şimdi ise üç tane beyaz kedim var. İsimleri, Uğur, Bulut ve Ayçiçeği. Uğur ve Ayçiçeği Ankaralı. Bulut ise Vanlı. Mavi ve sarı gözleriyle güzeller güzeli. Ama kulakları duymuyor. Van kedileri öyle olurmuş. Ama biz onlara üçü içinde Vankara diyoruz. Sadece kedileri değil, bütün hayvanları sevmek mutlu eder insanı. Köpekler, kuşlar ve diğerleri. Vazgeçmeyelim onlardan ve mutlu olalım. Evlerde hayvan beslemenin zor tarafları da olabilir ama onlara gereken sevgiyi verirseniz karşılık bulursunuz. Ne onlar sizden vazgeçer ne siz onlardan.

Şu anda gerek sergi anlamında gerekse kitap olarak hangi çalışmaların içindesiniz?

Önceleri klasik resimler yapardım. Manzaralar, portreler ve diğerleri. Şimdi biraz soyut çalışmaya başladım. Kızım Tekirdağ’da bir üniversitede yardımcı doçent. Resim bölümünde hoca ve beni çok şaşırtacak resimler yapıyor. Bazı şeyleri ondan öğrenip soyut resimler yapmaya çalışıyorum. Ve mutluyum. Sanırım bir süre sonra da yeni bir kitap çalışmam olacak. Aklımda bazı şeyler var çünkü.

Eşiniz Prof. Dr. Mehmet Zeki Kuşoğlu ve çocuklarınız sanatla yakından ilgili. Ailece sanatkâr olmanın avantajları nelerdir? Bu hususta neler söylemek istersiniz?

Eşim Prof. Dr. Zeki Kuşoğlu ve oğlum Yardımcı Doçent Oğuzhan Kuşoğlu daha çok tarih ve edebiyatla ilgililer. Kızım Aslıhan ise resim çalışmaları ile sergiler açıyor. Aynı zevkleri paylaşmak ve değerli çalışmalar yapmak bizi ailece çok mutlu ediyor. Umarım böyle devam edecektir.

Türkiye’de okuma oranında olumlu gelişmeler var. Yyayınevlerimiz çoğaldı, fuarlar arttı. İstatistiklere göre Türkiye, dünyada en çok kitap okunan 10. ülke. Geçmişte birkaç yazarın kitapları dünya dillerine çevrilirken bugün yüzlerce yazarımızın eserleri muhtelif dünya lisanlarına tercüme ediliyor. Bu gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?

Yayınevlerimizin çoğalıyor olması ve fuarların artması bize gelecek için ümitler veriyor. Kitap okunan ülkeler içinde önemli bir yerde olmak gurur veriyor bana. Bazı eski yazarların kitapları dünya dillerine çevriliyorsa gurur duyar ve ümitle yeni haberler bekler olacağız.

Yaygın kanaate göre televizyonlar, internet ve bilgisayar oyunları çocuklarımızı kitaplardan uzaklaştırıyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?

İnternet ve bilgisayar oyunlarının çocukları kitaplardan uzaklaştırdığının ben de farkındayım. Çocuklar kitap okuma yerine bu oyunları oynamak istiyorlar. Yayınevlerinin tek şikâyetleri de bu çocukların kitaplardan uzaklaşmaları oldu zaten. Umarım acil tedbirler alınır ve çocuklarımızın tamamı kitap dünyasına yönlendirilir.