Bu zulmü kurt yapmaz kuzulara şah olsa!
Ne zaman havacılık ve uçak sanayi ile ilgili bir konu gündeme gelse adları anılmadan geçilmeyen, ömrünü milletine adamış iki isim vardır.
BİRİNCİSİ; Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’ndeki
(1916) hava harekâtlarında Ruslara kök söktürüp “Kara Tehlike” adıyla nâm salan...
*Millî Mücadele boyunca
gerçekleştirdiği keşif harekâtları ve hava saldırılarındaki kahramanlıklarıyla
Büyük Millet Meclisi tarafından üç defa takdirname ile ödüllendirilip, kırmızı
şeritli İstiklâl Madalyası’na lâyık görülen...
*Millî Mücadele sırasında
düşürülen çok sayıda Yunan uçağı enkazından VECİHİ K-6’yı yapan...
*1928 yılında Hürkuş
soyadını alıp, 1931’de ilk Türk sivil uçağı olan VECİHİ K-14’ü imal ettikten
sonra 3 Kasım’da uçuştan men edilen...
*Daha sonra yolu kendi
gibi uçak sanayine gönül vermiş olan Nuri Demirağ ile kesişen ve ondan aldığı
beş bin (5000) lira ile önce VECİHİ K-16’yı, sonra da tek kanatlı VECİHİ K-15’i
üreterek adını Türk Havacılık Tarihi’ne yazdıran adam VECİHİ HÜRKUŞ.
***
İKİNCİSİ; Türkiye’nin sanayileşmesinde büyük rol oynayan
nev’i şahsına münhasır adam gibi adam NURİ
DEMİRAĞ.
Peki kimdir, ömrünü
millet ve vatanına adayarak Türkiye’nin sanayileşmesinde büyük rol oynayan bu insan?..
*Cihan Devleti
Osmanlı’nın dağılma sürecinin temellerinin atıldığı günlerin arifesinde, Sivas
Divriği Ulu Camii’nin gölgesinde 7 Mayıs
1886 yılında dünyaya gözlerini açan....
*Sivas’taki ilk memuriyet
döneminde “Büyük Kıtlık” baş
gösterince, depolarda terk edilen tahılları halka dağıtarak felaketin
büyümesinin önünü alan...
*1911 yılında İstanbul’a
gelerek Maliye Nezareti’nde memuriyete başlayan...
*Maliye Mekteb-i Âli’ye
(Yüksek Ticaret Okul) devam ederek, 1918 yılında Maliye Müfettişi olan...
*İşgalcilere sempatik
görünmek isteyen işbirlikçiler ve ayrılıkçı unsurların Galata Rıhtımı, Tophane,
Yüksek Kaldırım, Beyoğlu caddelerini İngiliz ve Fransız bayraklarıyla
donatmasına isyan ederek, memleketi karanlığa sürükleyenlerle mücadelenin bu
şekilde yürümeyeceğine karar verip memuriyetten istifa eden...
*Biriktirdiği 252 lirayla
1922 yılında ilk Türk sigara kağıdı olan “Türk
Zaferi”ni üreten...
*15 Mayıs 1919’da
İzmir’in işgal edilmesiyle birlikte millî mücadele için oluşturulan Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti’ne nefer olan...
*Bu sancılı sürecin
sonunda âdeta mum gibi eriyen koskoca Cihan
Devleti Osmanlı’nın yerine 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde;
perişan haldeki ülke insanına iş, aş ve hizmet için meydana çıkan...
*Cumhuriyet’in ilanından
sonra Fransızlar üstlendikleri demiryolu işini bırakınca, 1926 yılında kardeşi
Yüksek Mühendis Abdurrahman Naci Bey’le
birlikte varını yoğunu ortaya koyarak, “İlk
Türk demiryolu müteahhidi” olmanın inanç, heyecan ve azmiyle yurdu 1012
kilometrelik demir yolu ağıyla ören...
*1931 yılında Asya’yı
Avrupa’ya bağlayacak İstanbul Boğaz
Köprüsü Projesi’nin etütlerine başlayıp, İsmet İnönü ve Ali Çetinkaya
tarafından “yaptırmayız” denilerek
engellenen...
*Soyadı Kanunu’nun hayata
geçirildiği 1936’da hizmetlerinin nişânesi olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk
tarafından “Demirağ” soyadına lâyık
görülen...
*Bursa’da Merinos,
Karabük’te Demir-Çelik, İzmit’te Selüloz, Sivas’ta Çimento Fabrikaları’nı,
Ecabât-Havza Şoşesi’ni, İstanbul’da Haliç Hal Binası inşaatlarının müteahhitliğini
yaparak, bu faaliyetleriyle büyük ve yerli müteahhitliğin doğmasının önünü
açan...
***
*1930’lu yıllar dünyanın
“Büyük Buhran” yaşadığı, Türk
Ordusu’nun uçak ve benzeri ihtiyaçlarının halkın himmetleriyle alınabildiği
günlerde, “bu millet teyyaresiz
yaşayamaz” anlayışıyla elini taşın altına koyup yerli uçak üretimine talip
olan... (1930’lu yıllar dünyanın “Büyük
Buhran” yaşadığı, Türk Ordusu’nun uçak ve benzeri ihtiyaçlarının halkın
himmetleriyle alınabildiği günlerdir. 1932’de yine uçak almak için böyle bir
himmet kampanyası yapılırken, büyük zenginlerin kapısı birer birer çalınır.
Devletin bütçesi 212 milyon lira, Vehbi Koç ise Ankara’nın en zenginidir. Vehbi Koç 5 bin, Abdurrahman Naci Demirağ 120 bin lira yardımda bulunur.
Himmet sırası Nuri Demirağ’a geldiğinde, “Siz ne diyorsunuz?.. Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Mademki bir millet teyyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim” diyerek elini bir kez daha taşın altına kor. Bu gelişmelerin yaşandığı 1936’da Türkiye’nin bütçesi 212 milyon lirayken, Demirağ’ın bütçesi 11 milyon lirayla ülkenin yaklaşık yüzde 5’lik servetine tekabül etmektedir.)
*Almanya, Çekoslovakya ve
İngiltere’deki uçak fabrikalarını gezip, “Avrupa
ve Amerika’nın son sistem teyyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda
getirilmelidir” diyerek, 1936’da uçak fabrikası için hazırlıklara
başlayan...
*Selahattin Reşit Alan’ın
çalışmaları sonucu ilk yerli yolcu uçağı
“Nu.D.36”yı Beşiktaş Demirağ Uçak
Fabrikası’nda imal eden...
*Türk Hava Kurumu’ndan 10 adet eğitim uçağı ve 65 adet de planör
siparişi aldıktan sonra yepyeni bir model geliştirmenin çalışmalarını
yürüterek, “Nu.D.38” ismi verilecek
olan altı kişilik, çift motorlu, gövdesi alüminyum kaplama yolcu uçağını imal
edip İngiliz, Alman ve Amerikalıları endişelendiren...
*Fabrika için Yeşilköy’de
(şu andaki Atatürk Hava Limanı) Elmas Paşa Çiftliği’ni satın alarak 1559
dönümlük geniş arazi üzerinde 1000x1300 metre ölçülerinde bir uçuş sahası
yaptırarak, bu sahanın üzerine ayrıca Nuri Demirağ Gök Okulu, uçak tamir
atölyesi ve hangarlar inşa ettiren...
*“Türkün yaptığı uçakları elbette Türkiye’de yetişen pilotlar uçuracaktır”
düşüncesiyle hareket ederek, önce doğduğu yer olan Divriği’de de bir “Gök Ortaokulu” açarak Türk gençlerine
istikbâlin göklerde olduğu fikrini aşılayan...
*Gök Okulu öğrencilerine
“İÇKİ, KUMAR, İFFETSİZLİK, EĞRİLİK, TEMBELLİK ve ZULÜMKÂRLIK’tan
sakınmalarını nasihat ederek, ahlâk ve maneviyata büyük önem veren...
***
*13 Temmuz 1938’de
Eskişehir’de yapılacak tanıtım inişi esnasında piste erken iniş yapan yol
arkadaşı pilot Selahattin Reşit Alan’ın şehit olması üzerine, “pilotaj hatası”nı kabul etmeyen Türk
Hava Kurumu’nun 1 Mart 1939 tarihinde “şartlara
uygun değil” diyerek verdiği uçak siparişlerini iptal emesiyle darbe
üzerine darbe yiyen... (Ne gariptir ki, THK’nın almadığı bu uçaklar 16 bin uçuş
yapar, senelerce uçar ve bir kez bile kırıma uğramaz.)
*Üst üste yaşanan bu
olumsuzluklara rağmen idealinden asla vazgeçmeyerek, Salahattin Reşit Alan’ın
vefatı üzerine yarım kalan “Nu.D-38”
ve “Nu.D-40”ın imalatını 1944
yılında tamamlayan... (Projesi Türk mühendisler tarafından çizilen, motorlar
hariç tüm aksam Türk teknisyen ve işçiler tarafından üretilen “Nu.D-38”; barışta yolcu, savaşta
bombardıman uçağına dönüşmesiyle, çift kumandasıyla, 2200 devirli 2 adet 160
beygir gücünde motoruyla, saatte 325 kilometre hızıyla, 5500 metre irtifaya
ulaşmasıyla, tam depo yakıtla 1000 kilometre menzile ulaşabilmesiyle, 3,5 saat
havada kalma özellikleriyle dünya uçak sanayicilerinin dikkatini tekrar
Türkiye’ye ve Demirağ’ın uçak fabrikasının üzerine çeker. “Nu.D.38” dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alınır. 26
Mayıs 1944 tarihinde İstanbul-Ankara seferine başlar...)
*Bütün övgülere rağmen
kurum ve kuruluşlardan sipariş gelmemesi üzerine zora girip, yaklaşık 1,5
milyon lira harcayarak ortaya koyduğu millî eserlerin heder olmaması için
dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye
defalarca mektup yazan...
*İspanya, İran ve Irak’ın
talip olduğu uçakları başta İsmet İnönü olmak üzere devrin muktedir güçlerinin
“yakarız, yine de sattırmayız”
demesiyle idam fermanı imzalanıp, havalanı istimlâk adı altında 1 kuruşa
elinden alınan, tesislerine el konulup iflas ettirilen adamdır NURİ DEMİRAĞ.
***
TOMTAŞ (Kayseri Tayyare
ve Motor Türk Anonim Şirketi) ve Vecihi Hürkuş’un başına getirilen menfur
olaylar silsilesi bu kez de milletini göklere çıkartan Nuri Demirağ’a
uygulanmış, akla hayale gelmeyecek engellemelerle itibarsızlaştırılarak yüzüstü
bırakılmıştır. Sadece Demirağ’ın serveti değil, büyük fedakârlıklarla elde
edilen savunma sanayi imkân ve kabiliyetleri yerle yeksân edilmiştir.
***
TÜRKİYE TEK PARTİYLE YÖNETİLEMEZ; YETER ARTIK
Nuri Demirağ, giriştiği
bütün iktisadi işlerde engel olarak önüne çıkan Tek Parti diktasının ceberrut
davranışlarıyla mücadele etmek için siyaset kanalına başvurur.
6 Temmuz 1945’te “Türkiye Tek Parti ile yönetilemez; ARTIK
YETER” sloganı ile yola çıkar. Millî
Kalkınma Partisi’ni (MKP) kurarak, girdiği seçimde ülkenin ilk muhalefet
partisi olur. Demirağ, Tek Parti rejimine meydan okuyan öncü lider olarak
siyaset tarihine adını yazdırır.
1946 yılında Cumhuriyet
Halk Partisi ile girdiği ilk seçimlerde oy sandıklarının çalınması ve yakılması
sonucu bir varlık gösteremez. Bunun üzerine Demirağ, 1954 seçimlerinde Demokrat Parti'den müstakil aday
gösterilir ve 10. Dönem Sivas Mebusu olarak Büyük Millet Meclisi’ne girer.
DP’de Sivas Mebusu olarak siyaset yaptığı dönemde hayati öneme haiz bir çok
konuyu gündeme taşır.
Nuri Demirağ,
Türkiye’nin ancak İslâm dünyası ile birleşebileceği tezini savunarak, Avrupa
Birliği’nin bizim din, anâne, kültür ve hatta tarihimizle bağdaşmasının mümkün
olmadığını ifade eder.
Devletçiliğin terkedilip,
liberal ekonominin benimsenmesini haykırır. Her şehirde bir havalimanının da
olduğu ilk şehir ve köy planlarını hazırlar.
Madencilikte, değerli
madeni çıkartmaktan çok o madenin işlenmesinin esasen Türk ekonomisine katkı
sağlayacağını “bir memleketi ziraatı aç,
sanayi çıplak bırakmaz; ancak ve ancak madenleri zengin eder” ifadesiyle
gündeme taşır.
Bizzat yaptırdığı araştırmalarda 19 muhtelif madenin varlığını fiilen ispat ederek ilgili makamları haberdar eder. Bunları işletmek isteği; “Devletçilik”e aykırı diye reddedilir.
***
ZORA DÜŞENLERE EL UZATIRDI
Nuri Demirağ, sanayide,
eğitimde, ticarette, siyasette güzel insan olduğu kadar sosyal hayatta da
müstesna bir kişiliğe sahipti. 27Aralık 1939 yılında Erzincan’da deprem olunca
evdeki tüm giyecek ve yiyecekleri yanına alıp bölgeye koşma alicenaplığını
gösteren Demirağ, aynı zamanda 1951 yılında, evsiz ve açıkta kalan Neyzen
Tevfik’e de kucak açar. Bu türden yardımını esirgemediği kişilerden birisi de
Nâzım Hikmet’tir.
Mehmet Emin Yurdakul, Mehmed
Âkif Ersoy ve Neyzen Tevfik gibi dönemin şair ve düşünürleri ile yakın dostluk
kuran Demirağ, sık sık bu şahsiyetleri evinde ağırlar, dünya ve Türkiye
meseleleri hakkında görüş alışverişinde bulunurdu.
Açık sözlü, dürüst ve
cesur bir şahsiyet olan Demirağ, yakalandığı şeker hastalığı sonucu 13 Kasım 1957’de İstanbul’da vefat etti.
Zincirlikuyu Mezarlığı’nda defnedildi. Merhum Demirağ’ı vefatının 64 sene-i
devriyesinde bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
***
MİLLET BAHÇESİNE NURİ DEMİRAĞ’IN İSMİ VERİLSİN
Sevdalısı olduğu
İstanbul’a 43 millet bahçesi kazandıran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada taşınan Atatürk Havalimanı alanına 7,7
milyon metrekare büyüklüğünde millet bahçesi inşa edeceklerini ifade etti.
Dünyadaki önemli şehir parkları arasında yerini alacak olan bu millet bahçesi
şimdiden İstanbulluları heyecanlandırmaya başladı.
Atatürk Havalimanı’nda
yapılan bu millet bahçesine milletini göklere çıkartan Nuri Demirağ’ın ismi
verilsin. Çünkü hiç kimsenin ortaya çıkmadığı bir dönemde servetini harcayarak
milletten aldığını millete vermek için Yeşilköy’e Gök Okulu’muzu açan o, kendi
mühendis ve pilotumuzu yetiştiren o, kendi paraşütümüzü yapan o, yerli
uçaklarımızı üreten o, muktedir güçlerin zulmüne uğrayan yine o.
Hiç şüphesiz ki, böyle
insanların ismi gelecek nesillere “rol
model” olsun diye altın harflerle yazılmalı vesselâm. Türk milleti adına
arz ederiz.
***
HAVACILIK SANAYİNDE TARİH YAZILIYOR
Nuri Demirağ zulme tabi
tutularak batırıldıktan sonra uzun yıllar hiçbir yerli ve millî müteşebbis havacılık sanayinde faaliyet göstermeye
cesaret edemez; ta ki Millî Görüş Lideri Necmeddin
Erbakan’ın öğrencisi Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktar ortaya çıkana kadar.
Bugün Türkiye, Baykar Millî SİHA/İHA Sistemleri Ar-Ge ve
Üretim Tesisleri’nde üretilen Bayraktar
TB2 ve Bayraktar AKINCI TİHA’larıyla
öğünüyorsa, muhakkak ki bunda hayatını, sağlığını ve varlığını millî SİHA ve İHA’lara adayan rahmetli ÖZDEMİR BAYRAKTAR’ın büyük emekleri göz ardı
edilemez.
Son yıllarda havacılık
sanayinde önemli işlere imza atan Türkiye, T625
GÖKBEY, T129 ATAK, T70 Helikopterlerinden sonra 5. nesil
süpersonik Millî Muharip Uçak’ı
(MHU) 2023’te hangardan çıkartıp,
2025’te uçuşunu gerçekleştirecek.
ABD’nin hukuksuz bir
şekilde programından çıkarak vermediği F-35 ve F-22 arası özelliklere sahip
olan Millî Muharip Uçak, F-16’dan 2 kat daha güçlü olacak. Projenin hayata
geçirilmesiyle birlikte Türkiye, ABD,
Rusya, Çin ve Güney Kore’den sonra muharip uçak üreten 5. ülke olarak
adından söz ettirecek. F-35’ten 4 kat daha ucuza üretilmesi planlanan MHU’nun
maliyetinin 10 milyarı bulacak.
Bu güzel gelişmeler yaşanırken, NATO, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nü (SHGM) sivil havacılık otoritesi olarak tanıdı. Bu tarihi adımdan sonra artık Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) tarafından yerli ve millî olarak üretilen Yeni Nesil Eğitim Uçağı Hürkuş, NATO üyesi ülkeleri ordularında askeri amaçla kullanılabilecek.