Bu vicdan azabından hepimiz boğulacağız
Habil ile kabilden
beri var olagelen savaş kıyamet kopana, dünyanın sonu gelene kadar devam
edecek. Bu savaş hak ile batılın savaşıdır. Galibi ise nihayetinde inananlar
olacaktır. Bu müjdeyi Kur’an-ı Kerim’de ondan fazla ayette “Kün fe yekûn! (Ol der ve olur!)” diyen Yüce Allah
veriyor. “Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız, mutlaka siz en üstünsünüzdür.”
(Âl-i İmrân Suresi, 139. Ayet)
Siz iman ettikten sonra birbirinize hakkı
ve sabrı tavsiye ettiğiniz ve salih ameller işlediğiniz müddetçe hiçbir zaman
hüsranda olmayacaksınız
(Asr Suresi). “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları
ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim
Suresi, 42. Ayet) Ki “Muhakkak Allah sabredenlerledir.”
(Bakara Suresi, 153. Ayet)
İçinde
bulunduğumuz süreçte bir uyarı, bir müjde gibi bu kadar ayeti bize bildiren
Yüce Allah’ı olanlardan habersiz sanmak gaflet ve delaletten başka bir şey
olamaz. Bu dünya bir imtihan yeri ve bize düşen imtihanı hakkıyla
geçebilmektir. Bu imtihanda da önemli olan nerede durduğumuz, ne yaptığımız ve
yapmadıklarımızdır.
“Müminler birbirlerini
sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücudun azaları
gibidir. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple
uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” buyuran âlemlere rahmet olarak gönderilen
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV) ümmeti olarak bu bilinçte ırk ve dil
gözetmeksizin kardeşlerimizin yanında durmak aslî görevimizdir. Mazlumun
yanında durmak da insanî görevimizdir.
Mesele hangi
tarafta durduğumuzdur. Hak ile batılın savaşında hangi safta olduğumuzdur
önemli olan. Hak üzere olduğunu söyleyip batıla meyilli yaşamak kelimenin tam
anlamıyla münafıklığa eş değerdir.
Zalimler, siyonizm
muhakkak yenilecektir. Bir topluluk adaletsizlik üzere belki devam edebilir
ancak zulüm ile ebed olamaz. Maçın sonuna doğru yenik olan takım galip
gelebilmek için var gücüyle saldırır. Emperyalistlerin, siyonistlerin,
zalimlerin de hali şu an tam olarak böyle. O kadar aciz ve alçak bir şekilde
saldırıyorlar ki, zafere yaklaştıklarını zannederken hüsrana varacaklarını
göremiyorlar. İnsanlık, vicdanında bu zulmü ve zalimleri boğacaktır.
Ahlaktan, hak ve hukuktan
yoksun, yaşamak için her şey mubahtır anlayışında olan bir topluluk girdiği her
savaşı kazanmış olsa dahi filmin sonunda mağlup olmaya mahkûmdur. Çünkü o
zalimdir ve zalimler asla galip olamazlar.
Gazze’de bebekler,
dünyada insanlık ölüyor. Bu feryada kulaklarınız tıkasanız bile yürek sızınız
sizi rahat bırakmayacak.
Bugün bu soykırımı
durdurmak için bir şey yapmazsanız yarın dünyanın karanlığında yolunuzu
aydınlatacak bir ışık bulamazsınız.
Bugün emperyalizme
köle olmayı seçerseniz yarın özgürlük için atacağınız nutukların bir hükmü
olmayacaktır.
Bugün bu acıyı
yüreğinizde hissetmiyorsanız yarın canınız acıdığında acınızı anlatacak bir
kelime dilinize gelmeyecektir.
Bir çocuğun
doğduğu yer cezası olamaz. Bilakis her çocuk masum ve günahsız olarak doğar.
Ancak bugün bebekler, elektrikler kesildiği için kuvözde yaşarken ölüme
terkediliyor. Peki, “Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü
sorulduğu zaman” verecek bir cevabımız olacak mı, cevap verecek yüzümüz
olacak mı?
Bugün elektrik,
su, yakıt olmadığı insanlar temel ihtiyaçlarından yoksun halde bir soykırıma
maruz bırakılıyorsa senin soyunun asil olması seni soylu yapmaz. Asalet, onur
ve insanlık meselesidir. Onurdan ve insanlıktan yoksun isen dilinin ne
söylediğinin önemi yoktur.
Bugün ümmetin
düştüğü en büyük gaflet dostunun çokluğuna güvenip düşmanlarının varlığını unutmalarıdır.
Daha da ötesi düşmanlarıyla dost olma gayretinde olmalarıdır.
Bugün mazlumdan
yana olamıyorsan da en azından zalimin yanında durma. Bunun için ne yapabilirim
diyorsan siyonistlerin mallarından almayarak işe başlayabilirsin. Sen siyonist
mallarını almazsan ölmezsin, ancak alırsan zalimin haksız ve hukuksuz
zulümlerine ve bebeklere doğrulttuğu silahın kurşununa destek olursun.
Allah, kimseyi
zalimden merhamet dilenecek kadar alçaltmasın.
Unutma, Firavun
bütün çocukları öldürdüğünde kurtulduğunu zannetti. Ama Allah, Musa'yı Firavun’a
büyüttürdü. Ey Firavunlar! Musa içinizdeki vicdanınızdır. Bütün çocukları
öldürseniz bile içinizde büyüttüğünüz vicdanınız sonunuz olacaktır.
İnsanın,
insanlığın en büyük acısı vicdansızlığıdır. Vicdandan mahrum bir günün, gecesi
kâbustur. Her şeyden kaçabilirsiniz ancak kendi vicdanınızdan kurtulamazsınız.
Velhasıl bu vicdan
azabında hepimiz boğulacağız.