Bu vatan için
Türk Silahlı Kuvvetleri, internet sitesinde bir şehit haberinin önüne Mithat Cemal’in şiirinden şu kıtayı yazmıştı:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Dün Milat’ın manşetinde 1915 Çanakkale Köprüsü için “Şühedânın
Künyesi” başlığını görünce Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitlerine” destanını
açıp yenden okudum. Atalarımız yedi düvele geçit vermemek ve Payitaht’ı
çiğnetmemek için Çanakkale’de 250 bin şehit vermişti. Ne diyordu Mehmet Akif:
“Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.”
1915’te
İngilizler dünyanın dört bir yanındaki sömürgelerinden on binlerce askeri
toplayıp getirmişlerdi. “Çehreleri başka, derileri rengârenk.” Ancak karşılarında
Mehmetçik vardı. Beşerin tüm kavimleri bir olsa da Çanakkale’yi geçememişlerdi.
Bir asrı
geride bıraktık ama hiçbir şey değişmedi. Bugün de Rusya, bünyesindeki özerk Türk
cumhuriyetlerinden topladığı erleri ve paralı askerleri Ukrayna’da cepheye
sürüyor.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün açılışını yaptığı “1915 Çanakkale
Köprüsü”, adını aldığı o muazzam tarihe yakışır bir eser oldu. Dünden bugüne medyada
bu bilgileri okuyup izliyorsunuz. Ancak tarihe not düşmekte fayda var:
“1915 Çanakkale Köprüsü” 318 metrelik yüksekliğindeki ayakları
ile “18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi”ni simgeleyen bir şaheser oldu. Kolay
yapılmadı, beş yıl sürdü. Devletin cebinden para çıkmadan 2,5 milyar Euro
harcandı. Üretime katkısı bunun iki katını geçecek. Özel sektör 12 yıl işletip
devlete devredecek.
1915
Çanakkale Köprüsü, hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir proje. Yüz katlı
apartman yüksekliğindeki iki dev ayağı arasındaki mesafe 2023 metre ile
Cumhuriyet’in 100. yılını simgeliyor. Sembollerin köprüsü, ama hayatı ve
seyahati kolaylaştırıyor.
Çanakkale
Boğazı’nda bir kıtadan diğerine geçmek artık 6 dakika. Avrupa’dan
Ege ve Akdeniz’deki endüstri bölgelerine, Türkiye’den Balkanlar’a ve Avrupa’ya
kesintisiz ulaşım sağlıyor. İstanbul Boğazı’nın ağır transit yükünü de hafifletiyor.
***
Önümüzdeki ay da Rize ile Giresun arasına
denizin içine yapılan devasa havaalanının açılışı var. Türkiye, büyük ve
güvenilir devlet olmanın gücü ile dev yatırımları hayata geçirirken bir
taraftan da iki Slav halkını birbirine kırdıran savaşı bitirmek için
diplomasiye tavan yaptırıyor.
Batı, karşısında güç de istemiyor, güçlü devlet
de... Biraz palazlanan olunca tepesine iniyorlar. Son 15 yıldır Türkiye’nin
bileğini bükmek için az uğraşmadılar! Doğu Akdeniz’de, Libya’da, Sudan’da, Suriye’de,
Kafkaslar’da sadece yerel aktörlere karşı değil; iki dünya devine karşı savaşan
ve kazanan Türkiye oldu. Hem Amerika’yı, hem Rusya’yı alt etti.
Ukrayna’da Rusların ikmal konvoylarını yok
eden “Bayraktar TB2” için bir Alman gazetesinin “Umudun Silahı” manşetini
atması boşuna değil. Yazının girişine son mısraını aldığımız şiirinde ne
diyordu Mithat Cemal:
“Gökler çıkabildin, uçabildinse
derindir,
Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir.”
Türklerin dünya siyasetindeki rolü yeniden başlıyor.