Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2971.30
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Ekim 2020

Bu toprakların rengi…

İnsan topraktan oluşur ancak yaşadığı toprak, insana rengini verir. Karakter, huy ve mizacın oluşumunda toprağın ve coğrafyanın mutlaka etkisi var.

Vefa ya da vefasızlık, nankörlük veya şükran duymak, hasret ve sonunda kavuşmak ya da kavuşamamağa verilen duygusal tepki insanın mayasıyla alakalıdır. Bu toprakların insanının mayası sağlamdır.

Gönül, kalp, dost, dostluk, iyilik veya aşk gibi birçok değerin dile gelişi müthiştir. Dert tasa, tutku, acı ve ölüme tepki, duygu ve insana dair her şey değerine layık anlamını bulmuştur ve en iyi yaşanmıştır iddiasındayım bu topraklarda…

İşte size Konya’da bir kıraathanede dile gelen anlamlı ve bir o kadarda veciz Anadolu irfanından bir örnek:

“Baba rızık kapısıdır, açmasını bilene

Anne Cennet kapısıdır, girmesini bilene

Kardeş gönül aynasıdır, bakmasını bilene

Eş, dost, hısım, akraba, konu komşu okyanustur, yüzmesini bilene

Evlat deniz suyudur, ne içilir ne de vaz geçilir.”

Duygular farklı toplumlarda farklı dile gelmiş olabilir ama bu topraklarda daha güzel ifade edilmenin yanında gönülden dile gelmiştir. Bu yüzden bizim insanımız duygusal, dertli, içli ve daha içtendir. Kültürümüz, maniler, Deyişlerde, türkülerde biz varız. her renkten bizi anlatıyor.

Öyle duygular var ki severek katlanılan sızıdır, iyileşmez yara kadar iz bıraksa da yürekte ilaç kabul edilmiştir. Kimi içine atar, yeraltı nehirleri gibi biriktirir aşkını ve sevdasını içinde. Bazen boğulur bazen de zevkten açık denizlerde bir yelkenlide bulur kendini. Bu toprakların insanı, insandır her şeyden önce...

Her bölgeden biz kokarız. Her birimizde Türkiye var. Her bölgeden renk, her renkten insan manzaraları var. Bir yanımızda acılara ve yokluğa tahammülün yanında tokluk var. Sol yanımız aşk yüklüdür. Sevda var, âşık ve maşuk halleri var. Karış karış Anadolu var…

Her birimizde Tekir yaylasının, Ağrı dağının, Kaçkar’ın, Süphan dağının, Erciyes’in sert rüzgârları var. Bayburtlu şair Zihni’nin duygulu mısraları, Erzurum’dan Nene Hatun’un kahramanlığı var. Karadeniz’in aniden parlayan yapısı, Ege’nin Efeliği, Akdeniz’in yaşama sevinci var. Güneydoğu’nun cömertliği ve Marmara’nın hoşgörülü yapısı var...

Gün gelmiş Kızılırmak ve Dicle ile coşmuş, Fırat’la ağıtlar yakmışız. Sakarya gibi geçilmez olmuş, Çanakkale’de geçit vermemişiz kahpeye! Acem mülkünün feda edildiği bu topraklarda nice kahramanlıklar ve destanlar yazmışız. Kartallar gibi otağımızı kurmuşuz sarp kayalıklarda...

Her birimizde az çok Fatih’in İstanbul aşkından, Hz. Ömer’in gözü pekliği, Hz. Osman’ın takvası var. Ferhat ve Şirin’den aşk var. Bu toprakların rengi var. Birine bakınca hangi ilden olduğunu anlarsınız bu yüzden.

Evet, dünyada bizim kültür, irfan ve uygarlığımızın bir eşi ve bir benzeri yok desem abartmış olmam. Yunus Emre, Mevlana, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Neşet Ertaş, Aşık Veysel, Aşık Daimi ve daha niceleri bu toprakların sazı sözü ve her gönlün çaresi olmuşlardır. Bu topraklar dünyaya ilham kaynağıdır…

Sabrın simgesi Hz. Eyüp’ün yarası kurtlandığında: “Ey Rabbim şifa senden. Halim sana malumdur. Adını anamayacak kadar hastayım! Ey şifa veren! Şifana muhtacım…” diye dua eder. Sizce sabrımızı da kimden aldığımız belli değil mi?

Yazıyı Yunus Emre ile bağlayalım:

‘Benlik davasını bırak, muhabbetten olma ırak, sevgi ile dolsun yürek, hoşgörülü olmaya bak…’

Şükür,

Hoşgörü ve muhabbet bu topraklarda fazlasıyla var…