Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Aralık 2016

Bu toprakların geleceği

Meşrutiyetin ilanı ile başlayan ihanetler zinciri Osmanlı'nın yıkılışı ile nihayete ermemiş, onun bakiyesi topraklar üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyetinin her yönüyle boyunduruk altına alınması ile devam etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra yeni bir anayasa hazırlanması için "Kanun-i Esasi Encümeni" adında bir heyet oluşturulmuş, Türklüğün yapısına en uygun olduğu gerekçesiyle Lehistan anayasası örnek alınarak bir anayasa hazırlanmıştır. Çeşitli itirazlar ve değişikliklerden sonra 1924 yılında kabul edilen 1924 Anayasasında 1924'ten 1960 yılına kadar bazı değişiklikler yapılır.

1960 darbesi ile işbaşına gelen Milli Birlik Komitesi 20 kişilik bir anayasa komitesi kurarak yeni anayasa için çalışmaları başlatır ve hazırlanan anayasa 9 Temmuz 1961'de halkın oyuna sunularak %60.9 luk bir oranla kabul edilir. 1961 Anayasası ilerleyen yıllarda da benimsenmez ve politikacıların sık sık anayasanın değiştirilmesi gerektiğini, mevcut anayasa ile ülkenin yönetilemeyeceğini ileri sürmeleri akabinde 1970'te TSK hükümete bir muhtıra verir ve hükümetin istifası ile kurulan darbeci yönetim 1961 anayasasında değişikliğe gider.

İlerleyen yıllarda, 12 Eylül 1980'de TSK, TBMM'nin görevini yapamaz hale geldiğini ve ülkede yaşama güvenliğinin kalmadığını gerekçe göstererek yönetime el koyar ve ardından kurulan Milli Güvenlik Konseyi eliyle çıkarttığı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun'uyla birlikte 1961 Anayasası'nın yürürlülüğü resmi olarak sona erer.12 Eylül darbesi sonrasında askeri yönetim emriyle işbaşına getirilen Danışma Meclisi tarafından hazırlanan ve 18 Ekim 1982 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren anayasanın birçok maddesinde değişiklikler olmakla birlikte temel mantığı aynen devam etmektedir.

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze seçilmiş hükümetlere ve başbakanlarına yönelik darbeler, kaynağı bizden olmayan bir anlayışla hazırlanan anayasalara dayanarak yapılmıştır. Gücünü halktan değil, devletin kendisine verdiği güçten alarak hükümetleri tasarımlamak veya devirmek için anayasalar kullanılmıştır. Her yeni gelen hükümet icraatlarının başarısızlıklarını zaman zaman anayasaya dayandırmış, bazen haklı bazen haksız savunmalarla suçlu anayasayı ilan etmiştir. Her seçimde partiler anayasayı değiştirme vaadi ile oy toplamış, seçildikten sonra malum sebeplerden ötürü yine aynı anayasa ile yola devam etmişlerdir. Halkın %50'sinin teveccühünü kazanmış bir partiye, her şeyin yolunda gittiği bir zamanda darbe kalkışması planlanabiliyor ve millete rağmen bu ülkede bazı şeyler yapılabiliyor. Dünya yeni arayışlar içinde yol alırken biz hala modası geçmiş işlerle ve yasalarla uğraşıyoruz. Her ne kadar bu anayasadan kaynaklanıyor ise de biraz da bizim anlayışımız ve düşüncemizle de alakalıdır biliyoruz. Ancak işlenen suçların cezası caydırıcılıktan uzak bir şekilde verilirse önünün alınamayacağı muhakkaktır. Bu nedenle Türkiye'de asıl mesele sistem meselesidir. Her gelenin sistemi arzu ettiği şekilde kullanmasına zemin hazırlayacak bir anayasa değil, her gelenin devam ettireceği bir sistemin olması gerekir. Bunun da ancak yeni bir anayasa ve yeni bir yönetim ile olması mümkündür. Bu sistem kurulduğunda Türkiye'de artık toplum mühendislerinin işi kalmayacak. Darbeden beslenenlerin ümitleri suya düşecek. Terörden medet umanların hayalleri yıkılacak. Karmaşadan prim elde edenlerin işleri bozulacak. Kaostan siyaset üretenler meclise giremeyecek. Kanla beslenen hainler geberecek. Bu ülkede millete rağmen politika üretilemeyecek.

Ülkemizde her gün bir yerlerde bomba patlatılması, darbeye kalkışılması, masum insanların canına kastedilmesi, askere ve polise saldırılması, hükümete yüklenilmesi sırf bu yüzden. Bu yüzden bütün bunca kıyamet. Şehirlerin ortalarında canlı bombaların patlatılması bu yüzden. Avrupa'nın kudurması bu yüzden. Amerika'nın ikiyüzlülüğü bu yüzden. Ortadoğu'nun kan gölüne çevrilmesi bu yüzden. Ne zaman ülkemizde güzel şeyler oluyor, bir taraflarda terör yeniden canlandırılıyor. Ne zaman köklü bir yatırıma imza atılıyor, kaynağı batı olan kalkışmalar gündeme geliyor.

Kolay değil, bir ülke diriliyor. Bir medeniyet küllerinden yeniden doğuyor ve insan müsveddeleri bundan hiç haz etmiyor. Bu kan emicilere inat kutlu yürüyüş devam edecek.