Bu Televizyonlarımızın Hâli Ne Olacak?
Televizyon kanallarımızda yapılan tartışma programları, çoğu giderek tek tipleşiyor. Bu durum çocukluğumuzda dere yamaçlarında yankılanan sesimizi bize hatırlatıyor. Bunu ilk keşfettiğimizde heyecanla sesimizin yankısını tekrar tekrar dinlerdik. Ama belli bir süre sonra, sıradanlaştığı için terk ederdik.
Açıkça söylemem gerekirse, birkaç istisna dışındaki
programlar, bize sessimizin yankılandığı dereleri hatırlatıyor. Aynı duygu ve
düşüncelere sahip şahıslarla yapılan programlardan, topluma ufuk kazandıracak
düşünceler çıkmıyor. Çıkmazda. Sürekli birbirini teyit eden konuklar, sadece
kendi sesinin yankısını dinliyor.
Hâlbuki sürekli teyit eden değil, tefekkür ettiren
sözlere ihtiyacımız vardır. Çünkü hayat, son derece dinamiktir. Farkında olsak da
olmasak da bazı şeyler doğup ve gelişirken, bazı şeyler dağılıp yok olmaktadır.
Aynı düşüncelere sahip ve aynı yüzleri devamlı ekranlarda görmek hayatın
dinamiğine aykırıdır.
Bu bakımdan farklı fikirlere fırsat vermek, onları
saygıyla dinlemek toplumda bir dinamizm yaratır. Düşüncelerin karşılıklı
konuşulması toplumda anlamlı bir canlılık kazandırır. Çünkü farklı fikirlerin
konuşulması havadan oksijeni alıp, havaya karbonik gaz ve su buharı veren bir
bitki gibidir.
Küresel ısınmayla birlikte çölleşen topraklarımız
gibi, zihinlerimizin de çölleşmesine fırsat vermemek gerekir. Bunun için
iktidar muhalefet ayrımı yapmadan söylüyorum: Televizyon kanallarımız, olaylara
farklı açılardan bakabilen, farklı fikirlere sahip konuklara imkân vermesi
gerektiğini düşünüyorum.
Tek seslilikle toplum uyuşur. Farklı fikirler
topluma heyecan verir. Farklı siyasi anlayışlara sahip insanların toplumun
önünde konuşabilmesi önemlidir. Değişik görüşler arasında ortak noktaların
bulunması toplumsal barışımıza katkı sağlar.
Bir tartışma programında farklı fikirlerin
tartışılmasına imkân vermek, uzlaşma alışkanlığını yaygınlaştırır. İzleyiciye,
kendisi gibi bireylerin farklı isteklerine saygı duyulmasının mesajını verir.
Farklılığı genel kabul görmüş birey, siyasi gücün
itici unsuru olur. Bu bağlamda tartışma programları iyi organize edilebilirse gerçekten
topluma çok ciddi katkı sağlayabilir. Televizyonlarımızın artık ‘’körler sağırlar birbirini ağırlar’’ anlayışından
vazgeçmesi gerektiğini düşünüyorum.
Devletin çarkları elbette dönmekte ve demokratik
hayat devam etmektedir. Ancak her siyasi parti kendi kanallarında sadece anlayışındaki
insanları konuk etmeye devam ederse, bu hem iç politikada hem de dış politikada
inandırıcılığını kaybeder.
Bir misalle bu bahsi kapatmak istiyorum. Madde
kendi başına edilgen bir yığından ibarettir. Ama madde düşüncenin damgasını
taşıdığı zaman şekil alır, hareket kazanır. Nasıl ki maddeyi harekete geçiren
düşünceyse, düşünceyi de harekete geçirecek toplumun ilgisidir. Toplumun
ilgisini çekmenin yollarından biri de televizyonlardaki tartışma programlarına
bağlıdır.
İletişim: [email protected] - Twiter: @MehmetB78849685