Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.24
Gram Altın
2959.49
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ocak 2017

Bu sistem değişecek!

Avrupa merkezli Batı gelişmişliğinin temeli sömürgeciliğe dayanır.

Bugün Doğu'daki vahşetten Batı'daki zenginliğe kaçmayı "umut" olarak görenlerin unuttuğu şey şudur; Batının zenginliği, Merkantilizm kanıyla sulanmış bir zenginliktir.

Birinci Dünya Savaşı'nda 10 milyon, İkinci Dünya Savaşı'nda ise asker ve sivil 70 milyonun üzerinde insan öldü.

Birbiriyle savaşan Batılı (Hristiyan) ülkeler, özellikle 2. Dünya savaşında kendi elleriyle yaptıkları vahşet karşısında şok olmuştur. Atom bombasının bile kullanıldığı savaşta bazı kaynaklar 80 milyondan fazla insanın öldüğünü kaydeder.

***

Batı'nın barbar tarihini iyi bilen Batılı yöneticiler, 2. Harbin dehşetiyle derhal iki şey yaptı.

1-) Şubat 1945'te Kırım'da acilen Yalta Konferansı'nı topladılar. Churchill (İngiltere), Roosevelt (ABD) ve Stalin (SSCB) yani "Üç Büyük" (Big Three), dünyanın geleceği için kararlar aldılar. İsrail'in kurulması bu toplantıda kararlaştırıldı. ABD ve Rusya burada, arka bahçelerindeki ülkelerin kamp değiştirmemesi konusunda mutabakata vardı.

2-) Ekim 1945'te BM'yi kurdular. Savaşın galibi 5 ülke kendini daimi üye sayarak kendi kendilerine "Veto" yetkisi tanıdı.

Bu iki gelişme ile şunu söylüyorlardı aslında: Artık vahşice birbirimizi öldürmeyelim, dışımızdaki dünya (Müslümanlar) birbirini öldürsün. Biz ürettiğimiz silahları ve savaşları dışımızdaki dünyaya ihraç edelim!

***

Müslüman ülkeler ya büyük enerji kaynaklarına ya da enerji geçişleri için köprü konumuna sahiptir.

Bu jeostratejik ve jeopolitik konum ise Batılı ülkelerin hiçbir zaman Müslüman ülkeleri kendi başına (Bağımsız) bırakmaması için en önemli faktör.

Dolayısıyla ne kadar atomize olur ne kadar bölünürsek Batı için o kadar faydalıdır(!)

Avrupa ve ABD'nin 'dışındaki ülkeler'in merkezinde de Türkiye yer almaktadır.

Müslüman ülkelerin demokratikleşme sürecine girmesi Batı zihninde felaket çanlarını çaldırtır.

'Arap Baharı' ile bu uyanışın-bağımsızlığı emareleri göründüğü için Libya'dan Yemen'e, Mısır'dan Tunus'a, Irak'tan Suriye'ye tüm Müslüman halkların devrimlerini çaldılar.

Müslüman halkların sevdikleri bir liderin etrafında kilitlenmesi Batı'nın işine hiç ama hiç gelmez.

Hele bu lider-halk dayanışması uzun yıllara dayanan bir seyir izlerse Batı için "parçalama" butonuna basmaktan başka "çare" kalmaz!

***

"Mursi'siz Mısır" projesini başarırken, "Erdoğan'sız Türkiye" projesini başaramamış olmanın hırsıyla saldırdıkça saldırıyorlar.

NATO 1960 darbesini yapıp 1961'te darbe Anayasası hazırlattı. Aynı şeyi 1980'de de yaptılar. 'Önce darbe sonra anayasa' mekaniği 1980'de de uygulandı.

Halkın seçtiği siyasetçilerin itibarsızlaştırılması için de her zaman Batı işbirlikçisi medya kullanıldı. İpi yurtdışındaki medya için Menderes, Özal, Erbakan ve en son Erdoğan hep "Diktatör", "Tek adam", "Takunyalı", "Gerici" olarak gösterildi.

Siyasetçinin elini kolunu bağlamak için darbe anayasası ve darbe sonrası oluşturulan Anayasa Mahkemesi gibi kurumlar vasıtasıyla sivil ve askeri bürokrasiyi Meclis'in üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi salladılar.

***

Türkiye Cumhurbaşkanlığı sistemi için AK Parti ve MHP'nin, yani siyasetin öncülüğünde bir yola girdi.

Dışarıda ABD ve AB, içeride ise CHP ve HDP "şiddetle" bu sisteme karşı.

Onlar, Türkiye'nin sistemi yenilemesini değil fabrika ayarlarına dönmesini istiyor.

Erdoğan liderliğinde millet ise 100 yıllık "bağımsızlık" mücadelesini sistem değişimiyle nihayete erdirmek istiyor.

15 Temmuz'da tanka kafa tutmuş bir milleti, onun vekillerinin "ayaklarını ısırarak" korkutacağınızı mı zannediyorsunuz?

Mesele, Batı'cı, AB'ci, NATO'cu, darbeci müdahalelerin kökünü kurutacak, koalisyonları bitirecek, bağımsız duruşumuzu kuvvetlendirecek bir "İstikrar" sisteminin gelecek olması!

Yoksa Gezi'nin, FETÖ'nün, darbenin, PKK'nın, DEAŞ'ın, terörün ve en son dolar üzerinden yapılan küresel saldırının son 3 yıla sıkışmasını tesadüf mü sanıyorsunuz?