Bu seçim tarihe tanıklıktır
Bugün Türkiye seçime gidiyor. Bu seçim alelade bir seçim değildir. Bu seçim bundan önceki 26 seçimin ötesindedir. Millet iradesi yeni bir dönemi, yeni bir sistemi, yeni bir tarihi başlangıcın kapılarını açacak.
Türkiye'nin 16 Nisan 2017 tarihinde verdiği sistem değişikliği kararının kurumsal yapısını oluşturacak kadroların seçimi. Bu seçim 1923'te Cumhuriyet'in kabulü, 1950'de çok partili sisteme geçilmesinden sonra ki en önemli yapısal değişimlerin olacağı bir seçim. Yeni bir kuruluş, yeni bir şahlanış, yeni bir dünyanın kurulması seçimidir.
Dünya konvektöründeki gelişmelere karşı bir refleks seçimi yaşıyoruz. Bu nedenle siyasi yapıların adapte olamadığı, uyum sağlayamadığı ve ciddiyetinin de farkına varamadığı bir seçim. O nedenle hiçbir siyasi hareketin hazırlığını tam yapamamasından dolayı millete nüfuz edemeyen, millete dokunmaktan uzak, yeni sistemin ruhunu yakalayamayan bir havada süreç geçti. Oysa siyasi partiler daha kuruluş aşamasında idaresine talip oldukları devletin geleceği üzerine planlarını ortaya koymalıdırlar. Özellikle muhalefet durumundaki siyasi yapıların işi budur. Onun için mesai harcarlar. Bu seçim döneminde görüldü ki muhalefeti temsil eden bütün siyasi yapılar, siyasi faaliyetlerini sadece işgal ettikleri makamlara, işgal ettikleri binalara günlük mesailerini doldurmaya gelip gitmek için kullanmışlar.
Yürütülen seçim çalışmalarındaki söylemler, ortaya konulan projeler, dile getirilen vaatler, seçim dönemi çok kısa olmasına rağmen ilk bir hafta içinde tükendi. Geriye sadece siyasi atışmalardan öteye geçmeyen bir dil kaldı. Muhalefetin geniş açılım yapamaması, yeni dönemi okuyamaması iktidarı, AK Parti'nin söylemlerini de etkiledi. İktidarın vizyon projelerinin dışındaki konularda rengini ortaya koymasına da mani oldu.
Oysa o kadar ortaya konulacak konu vardı ki. Çünkü Türkiye yeni bir sisteme yeni bir değişime, yeni bir açılıma gidiyor. Vatandaşın beklentileri, yaşam tarzları, algıları, dünyaya bakışları, ihtiyaçları değişiyor. Bu değişime paralel sorunları da değişiyor. Sorunlara bakışları değişiyor.
Seçimler aşıkların atışmalarından ibaret değildir. Seçimler vatandaşın 5 yıl boyunca kendini yönetecekleri belirlenmesidir. Seçimler geleceğin planlamasıdır. Oy verme davranışı geçmişin muhasebesi için değil geleceğe dönüktür. Seçimle gelen hiçbir yönetim yaptıkları ile değil yapacakları ile oy istemek zorundadır. Bu kural değişmez. Yaptıklarınız, yapacaklarınızın teminatı değilse işe yaramaz. Bu bugün AK Parti için de, muhalefet için de, muhtar için de, belediye başkanı için de, il genel meclisi üyesi için de, belediye meclisi üyesi için de, milletvekili için de geçerlidir. Yapacaklarınız yoksa seçimde yaptıklarınızın hiçbir önemi yoktur. Vatandaş yapacağı olanlara yönelecektir.
İşte bugünkü seçimde hangi siyasi hareket vatandaşa kendini gelecekle ilgili kabul ettirdiyse o oranda başarılı olacaktır. Bu süreçte vatandaşın beklentilerine bu açıdan farklı hitap edenleri göremedik.
60 günlük seçim sürecinden çıkardığım sonuç şu; Muhalefet ve AK Parti kadroları Türkiye tarihinde ki en önemli bu seçimi çok anlamdı. Muhalefetin tek avantajı, 16 yıllık iktidar döneminin verdiği metal yorgunluğunun verdiği AK Parti yıpranmışlığıdır. Seçim meydanlarında yeni bir şeyler söyleyen yine Recep Tayyip Erdoğan'ı gördük sadece. AK Parti kadrolarının ise Erdoğan güzellemelerini. Seçim boyunca Türkiye'nin dış politikası, ekonomisi, sosyal politikaları açısından muhalefetin eleştirilerine cevap vermekten fırsat buldukça sadece AK Parti'den ses çıktı. Buradan açıkça ifade etmek lazım ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni sisteme hazır olduğu kadar AK Parti kadrolarının hazır olmadığı görülüyor. O nedenle bu seçimlerde AK Parti'nin Recep Tayyip Erdoğan'ın üzerine ağır bir yük olduğunu söyleyebiliriz. Bunda partide ki yenileşme hamlelerinin yarım kalması da etkili olduğu kesin.
Bu satırları okuduğunuz saatlerde oylamanın devam ettiği seçimlerin sonuçlarında olağanüstü bir durum olmadıkça sürpriz beklemiyorum. 16 Nisan 2017 Anayasa Referandum sonucu Cumhurbaşkanı seçimindeki en düşük alınacak oy oranıdır. En yüksek ise AK Parti'nin 1 Kasım 2015'te aldığı oy oranının %4-5 daha üstünde Cumhurbaşkanlığı seçimi Erdoğan lehine sonuçlanabilir.
Hiçbir siyasi partinin milletvekili listesi partilerin üstünde oy getirecek özellikte değil. Adeta aynı kalıptan çıkmış listeler devreye konuldu. Onun için listelerin albenisi açısından hiçbir partinin avantajı yok.
Tüm bu değerlendirmelere rağmen bugün tarihe tanıklık ettiğimiz bu seçimin önemi önümüzdeki günlerde daha iyi anlaşılacaktır. Dünya yeniden kurulurken, Ortadoğu yeniden şekillenirken Türkiye'nin yeni bir oyuncu, yeni bir oyun kurucu olması bu seçimle şekillenecek. Kendi kurallarını kendisi koyacağı bir sonuç elde edilecek.
Bu seçim öncelikle milletimize, ülkemize, İslam alemine ve dünyaya hayırlı olsun.
Kalın sağlıcaklau2026