Bu Müslümanlardan bir şey olur mu?
Geçtiğimiz
günlerde 21-23 Kasım 2024 tarihinde İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları
Birliği (İDSB) ile Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfınca (TGTV) düzenlenen;
4.
Uluslararası Sivil Toplum Fuarı gerçekleştirildi.
Hasbelkader
ucundan kıyısından benimde içerisinde olduğum fedakâr ve cefakâr bir icra ekibi
ile gerçekleştirilen fuarımız oldukça faydalı yorumlara imza atarken,
Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile tüm zihinlerde yer buldu.
Bu vesile
ile kapanış videosunu paylaştığım ve paylaşırken, paylaşım videosunu takdim
ettiğim sunuş yazısının okuyucular nezdinde sitemkâr dönüşlere kapı araladığını
fark ettim.
Video sunuş
yazımız aynen şu şekilde idi;
“Eşkıyanın
ve haydutların İslam Dünyası üzerine çullandığı,
Gazze'nin
katledildiği,
Müslümanların
şerefinin Hamas
tarafından kurtarıldığı,
57 İslam
ülkesine ve sözde
İslam İşbirliği
Teşkilatına rağmen
Dünyanın
gözü önünde zulmün artarak devam ettiği bir dönemde gerçekleşen ve
Geleceğe
dair bir nebze umut ve ışık olan,
Birlik ve
beraberliğimize katkı yapacağını hayal ettiğimiz;
İslam
Ülkeleri Sivil Toplum Kuruluşlarının İstanbul buluşmalarından biri daha
tamamlandı.
Rabbim
hayırlara vesile kılsın inşallah.
Bizatihi
gelerek, gelemese de dua ederek katkı sağlayan herkesten Allah razı olsun...”
Dünya
üzerinde onlarca bölgede İslam ümmetinin uğradığı zulümler ayyuka çıkarken,
43.000’den
fazla insanımızın şehit olduğu Gazze katliamı ümmetin zilletini ve
çaresizliğini gözler önüne sererken,
Bu
çaresizlik içerisinde yürekleri kan ağlayan insanımızın sitemleri içinde
bulunduğumuz handikabı tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyordu;
- Şu “neme
lazımcı” toplumdan ne bekliyorsun? Her şeyimiz bitti sayılır!
-
Yıllardır yapılan buluşmalar, konferanslar, TV programları, sosyal medya
üzerinden organize olmalar, şunlar bunlar, hiçbir işe yaramıyor.
- Bizim
gibi Müslüman iddiası içinde olanlara yazıklar olsun!
- Dinimiz
ayaklar altında, namuslarımız kirlendi, Kâbe, Mescidi Aksa yıllardır işgal
altında. Yuh olsun bizlere… yuh olsun bizlere…
Elbette
haklılık payı var, elbette hüzün ve sitem payı var…
Ancak şunu
unutmayalım ki tarih;
Allah’ın
ahdine layık olanlar,
Malazgirt’te
kapı açanlar,
İstanbul’da
çağ değiştirenler
“Neme
lazımcı’lık” ile toplumun önünde ayak sürüyenlere rağmen,
“Durmaksızın
ben varım!” diye
hedefe koşanlar tarafından yazılmıştır...
Bize
sızlanmak, ayıplamak yaraşmaz;
Bizler;
Her türlü
olumsuzluklara rağmen hiç durmadan yürüyeceğiz çalışacağız.
Gayret
bizden Tevfik Allahtan.
Nefsin ve
Şeytanın bizi başkaları yapmıyor ne yapabilirsin?
Sarmalından
kurtaracak imani duruşu açığa çıkarmak zorundayız.
İşte o
zaman;
Tarihin
sayfalarında kahramanlıklarla anılacaklardan olabiliriz.
Tercih
sizin.
Ya
ağlayanlardan, şikayetçi olanlardan olacaksınız.
Ya da
Yahya Sinvar gibi sopayla tarih yazacaksınız!
27.11.2024