Bu memlekette muhalefet partisi yok!
Dikkatinizi çekiyor mu bilmem, bugünlerde muhalefeti de Ak Parti çevreleriyle, Cumhur İttifakı’ndan MHP, Yeniden Refah Partisi, BBP ve HÜDA Par yapıyor.
Muhalefet tamamen devre dışı!..
O taraflardan gelen açıklamalara kimse kulak vermiyor.
Adaylarına yüzde 48 oy aldırabilen ittifakın bir karşılığı
yok.
Aslında ittifak da yok.
Bu memlekette aslında muhalefet de yok!..
Şunları yazdık sosyal medya hesabımıza:
“Bu ülkenin en büyük sıkıntısı muhalefetsizlik.
Vatandaş geçen seçimde de bir o tarafa baktı bir bu tarafa…
Masadaki saçmalıklar, ‘Bunlar gelirse ülke tam biter!’
dedirtti.
Bugün de Kemal Kılıçdaroğlu’na demediklerini bırakmayan
radikal muhalifler. Bana bir tane sağlam muhalefet partisi söyleyin!”
Böyle dedik.
Bir dolu cevap geldi.
Kahir ekseriyet bana hak veriyor.
“Bana bir tane sağlam muhalefet partisi söyleyin”
çağrım ise genellikle,
“Tabella Partisi” karşılığını buluyor. Tabela
Partisi, malûm, sosyal medya üzerinden kurduğum yarı şaka, yarı ciddi parti.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurduğu sofradan kalın dilimleri
götüren “tabela partileri”ne ve siyasetin geldiği duruma gönderme
partisiydi ilk zamanlar.
Makara yapıyordum.
Sonra sonra iş ciddiye binmeye başladı. Vatandaşlarımızdan
nice mesaj geldi.
“Yerli, milli ve etkili” muhalefet boşluğuna
işaretle, sosyal medya üzerinden kurulan partiyi hayata geçirmemiz istendi.
Bir grup akademisyen, “Tabela Partisi”nin serüvenini
doktora tezi yapmayı teklif etti:
“Sosyal Medya Üzerinden Partileşme Tecrübesi, Tabela
Partisi Örneği”.
Memleketin, hatta dünyanın dört bir yanından “Bana da görev
verin!” talepleri geldi.
“Şakaydı, gerçek oldu” gibi bir durum.
Şimdilerde olgunlaşmaya başlayan fikri iyice
demlendiriyorum…
Olur mu olur!..
Olmazsa, onda da hayır vardır İnşaAllah. Tabela Partisi
adımının bu kadar yankı bulması, vatandaştaki muhalefet özlemine işaret ediyor
elbette.
Geçen seçimde, Sayın Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü aday
olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun da, partisi CHP’nin de, “yerli, milli ve etkili”
muhalefet beklentisini karşılamaları mümkün değil.
Seçimlerden önce, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması için
adeta yırtınan Fatih Altaylı’nın dediklerini duydunuz:
“Kemal Kılıçdaroğlu, sen kimsin ki gittiğinde bu
parti bitsin. Sen Türkiye’nin vasat bürokratlarından biri, yeteneksiz
siyasetçilerinin de birincisisin. Hiçbir yeteneğinin olmadığını her geçen gün
kanıtlıyorsun. Levent Gültekin’in söylediklerinden bağımsız. Başarısız,
yeteneksiz. Toplumda ve seçmende heyecan yaratmayan birisin. Niye orda
oturuyorsun?”
CHP yandaşı gazeteciler, ağızlarına geleni söylüyorlar Kemal
Kılıçdaroğlu’nu tarif ederken.
Kemal Kılıçdaroğlu’na birçok yazımda, konuşmamda
yüklenmişliğim vardır ama hakaret etmişliğim hiç yoktur.
CHP yandaşları, tahkir ve tezyifte sınır tanımıyorlar
maalesef.
Kimse de kendilerine,
“Madem bu kadar yetersiz, bu kadar çapsız, bu kadar
yeteneksiz bir kişiydi, bu ülkenin başına gelmesini niçin bu kadar istediniz?
Türkiye, vasat bir bürokratın yönetebileceği kadar basit bir ülke mi?” diye
sormuyor.
AK Parti’den sonraki en büyük partinin, Cumhuriyet
Türkiye’sinin en “kalıcı” partisinin hallerine baktığınızda çok vahim
bir tablo ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
Ana muhalefet için bulunmaz bir etkili söylem üretme ortamı
var.
Yeni vergiler, zamlar…
Umduklarını bulamayan milyonlarca emeklinin tepkisi…
Bakıyoruz, bazı CHP’liler ve “tabela partilerinin
temsilcileri” adet yerini bulsun nevinden değerlendirmeler yapıyorlar.
“Biz bu iktidar geldiğinde zamların birbirini
izleyeceğini söylememiş miydik?”
Lâf mı bu!
Ben de söylemiştim bunu…
Benzin istasyonundaki pompacı kardeşim de söylemişti!
“Siyasal iktidar karşısındaki bloğu geçebilmek, seçimi
alabilmek için kesenin ağzını iyice açtı. Bu giderler seçimden sonra bizden
çıkartılacak mecburen” !
Bunu herkes demişti.
Koskoca partin varsa, hazineden dünyanın parasını alıyorsan,
büyük kaynaklara hükmediyorsan…
Milyonlarca seçmenin gözü sendeyse…
Açıklamaların, değerlendirmelerin,
“Zamlara tepki” den ibaret olmamalı.
İktidara gelmiş olsaydın, neyi nasıl yapacaktın, bunu, hazır
ortam da varken, madde madde, rakam rakam açıklayabilmelisin!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim öncesindeki “kaynak paketi”nde
neler vardı?
Hiç, Londra’nın “helâl parası.”
Yurt dışında bizi bekleyen 300 milyar dolarlık kaynak!..
Bu söylem haliyle itibar görmedi.
Emekli , “Bayram ikramiyesi olarak size helâlinden 15 biner
lira!” vaadine bile kulak asmadı.
Öbür “muhalefet partileri” derseniz….
İYİ Parti’nin masadaki hallerini gördünüz.
Diğerleri ise tam mânâsıyla “Tabela Partisi”
niteliğindeydi, masadan kurnazlıkla dünyanın vekilini çıkarttılar ama, halkta
karşılığın olmadıktan sonra 100 vekilin olsa ne!
Bugünlerde etrafa baktığınızda, geçen seçimlerde tercihini “iktidarın
devamından yana” kullanan nicelerinin “muhalefet yaptıklarını”
görüyorsunuz.
Yapıcı eleştirilerle, ikaz ediyorlar siyasi iktidarı.
Bu memlekette muhalefet de iktidar çevrelerinden geliyor…
Onlar da, “Hayırdır, saf mı değiştiriyorsun!” yollu
tarizlere muhatap oluyor.
HHH
Türkiye, yerli, milli ve etkili muhalefete her zamankinden
çok ihtiyaç duyuyor bugün.
Milli meselelerde, “amasız, fakatsız, lâkinsiz” Türkiye’nin
yanında yer alacak…
Yanlışı gördüğünde de, sadece eleştirmekle kalmayıp “dayanaklarıyla”
birlikte doğruları gösterecek bir muhalefet.
Bugünkü partiler içinde göremiyorum bunu.
Bir muhalefet partisi…
Yerli, milli ve etkili.
Yok, gerçekten kötü durumdayız.
Baksanıza, etrafta…
“Aslında Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a çalışıyor!..
Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu da Erdoğan tarafından masaya
gönderildi ki, iktidar kaybedilmesin.
Temel Karamollaoğlu bile her tavrı ile iktidara çalıştı!”
yollu abuk sabuk teoriler cirit atıyor.
Ben bu teorilerle dalga geçerken…
Niceleri,
“Neden olmasın abi!” filan diyor.
Böyle bir muhalefet bundan sonra ağzıyla kuş tutsa,
inandırıcı olamaz.
Bir memlekette muhalefetin ağırlığı kalmamışsa….
Memleket sıkıntıya düşer!..
İktidar yapacak, muhalefet akıllı uslu politikalarla
sıkıştıracak, zorlayacak…
Bu yoksa, muhalefet hiç olmaması gereken yerlerde şekillenir
ve büyür…
Sonra da…
Ayıkla pirincin taşını!