Bu işte bir gariplik var!
Birileri, Ramazan üzerinden bizim birlik ve beraberliğimizi, inancımızı, geleneklerimizi bozmaya çalışıyor.
Ramazan ayı geldiğinde Eskiden Müslüman olmayan tebaa (Rumlar ve Ermeniler) alenen yiyip içmezlermiş. Bunu Müslümanlara saygısızlık etmemek için yaparlarmış. Ne kadar güzel bir düşünce değil mi?
Şimdi ise son birkaç yıldır daha şiddetli olmak üzere "oruç tutmadığı için dayak yedi" şeklindeki yalan haberler pompalanıyor. Ben bu haberlerin tesadüfi olmadığını düşünüyorum.
Amaç; bizim birliğimizi bozmaku2026
Altını çizelim ki bu yalan haberlerde bir mantık hatası mevcut.
Oruç tutmayanın hakkını savunmaku2026 Bu biraz garip değil mi? Yanlış anlaşılmasın niyetim ayrımcılık yapmak değil.
Şöyle bakalım: Oruç tutan yani dini gereği aç kalarak ibadetini gerçekleştirmeye çalışan insanlar zaten belli bir zorlu sınavdan geçmekte. Oruç tutmayanlarsa günümüzde gayet rahat bir şekilde ortalık yerde yiyip içebilmekte. Böylelikle oruç tutanlara karşı hem bir saygısızlık hem de mağduriyet oluşuyor. Durum böyle iken bu insanlara en hafif tabirle bir uyarı yapılsa "şu sigaranı sokakta sen ne olur?" ya da "şu yediğin hamburgeri cadde ortasında oturup yemesen ne olur?" derse hemen seslerini yükseltip "Vay efendim, sen benim orucuma ne karışırsın!" cevabını alırsınız.
Oysa burada algımızın nasıl tersten işlediği ortaya çıkıyor.
Tutan tutar tutmayan tutmazu2026 Evet, bunda bir kafa karışıklığı yok. Ama tutan mı tutmayana yoksa tutmayan mı tutana saygı gösterecek?
Bunu iyi düşünmek lazımu2026
DAVULCU MESELESİ
Mademki Ramazan ile ilgili yazıyoruz davulculara da değinmeden geçemeyeceğim. Artık davulcuların miadı dolmuştur. Evinde davul sesi ile sahura kalkan var mı aranızda? Artık herkeste cep telefonu var. Olmayanlarda da saat var. Alarmı kurup isteyen sahura kalkıyor.
Neymiş efendim gelenekmiş! Osmanlı'da davulcu mafyasından oluşan bir gelenek olduğunu düşünmüyorum. Günümüzde davul çalmak isteseniz bile bu işleri size verdirtmeyen mafyavari tipler mevcut.
Geçen gün tarihçi Ahmet Anapalı'ya bu konuyu sordum. Osmanlı döneminde aynı mahallede oturan insanların komşuluk ilişkileri çerçevesinde birbirini sahura uyandırmak için gürültü çıkarmak amacıyla davul kullandığını, maniler, şarkılar, şiirler söyleyerek birbirlerini uyandırdıkları öğrendim.
Yani davulun bizim geleneğimizdeki yeri öyle sarsılmaz değil.
Aksine Peygamber Efendimiz S.A.V. ve sahabeler, "Müslümanlar'ı namaza çağırmak için hangi yöntemi kullanalım?" diye düşünürken davul da gündeme gelmişti. Ancak başka dinler bu yöntemi kullandığı için "bize yakışmaz" denilerek vazgeçilmişti.
Durum böyle iken neden hala davulda ısrar ediliyor anlamış değilim. Ayrıca bir hoşgörü tartışması yürüyecekse mesela davul üzerinden yürüyebilir. Gayrimüslim vatandaşlar gecenin bir yarısı davulun gürültüsünü dinlemek zorunda değil. Müslümanlar olarak bizler de bunu dinlemek zorunda değiliz. Davulu ve davulcunun gürültüsünü istemiyoruz. Bu konuya belediyeler başta olmak üzere yetkili merciler acilen el atmalı.