Dolar (USD)
34.76
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2948.16
BIST 100
9878.6
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Bu gidişat nereye?

Kapitalistleşen, "homo economicus" yani "kişisel çıkarlarının peşinde koşan ekonomik insan" olarak tanımlandırılan insanlık, tüketim toplumu olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu yolda ilerlerken önce kendi çıkarlarını düşünmeye devam etmektedir.

Tüketim toplumu olma yolunda ilerlemek demişken bir kaç konuya değinmek istiyorum. İnsanlar ihtiyaçlarını gidermek için sürekli arayış içindedir. Bu arayış insanları üretmeye sevk eder. Ancak ihtiyaçların giderilmesinden fazlasını tüketmek insanoğlu için daima afet olmuştur.

Son yıllarda hem çevreyi hemde doğal kaynakları ihtiyacımızın çok üzerinde tüketmeye başladık. Bu sadece bizim mevcut yaşamımız boyunca bizlerin ihtiyacı olan değil, gelecek nesillerden bizlere emanet olan kaynaklarında yok olması anlamına gelmektedir.

Herkes ihtiyaç duyduğu kadar tükettiği zaman bir sorun olmayacaktır. Ancak ihtiyacımız olmayan şeylerin bizlere ihtiyaçmış gibi gösterilmesi, hissettirilmesi bizleri o ürün veya hizmeti kullanmaya veya tüketmeye doğru yönlendirmektedir. Nitekim bankalar tarafından kullandırılan ihtiyaç kredisi miktarı Ocak 2014 sonu itibariyle 86,7 milyar lira olurken, bu rakam 1 yılda yaklaşık %74 gibi büyük bir artışla 151,3 milyar liraya yükseldi. Merkez Bankası'nın talep enflasyonunu önlemek amacıyla uyguladığı daraltıcı para politikası doğrultusunda BDDK'nın kredi kartı taksitlendirmesine sınır getirmesindeki temel amaç tüketicinin temel bireysel harcamalardaki iştahını azaltmak iken vatandaşların bu politikayı ihtiyaç kredisi kullanarak delme yoluna gittiği görülmektedir.

BDDK verilerini incelediğimiz zaman tüketici kredileri tutarını 294 milyar 356 milyon lira olarak görmekteyiz. Tüketici kredilerinin 133 milyar 550 milyon lirası konut, 6 milyar 416 milyon lirası taşıt, 154 milyar 390 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluşmaktadır. Bankaların bireysel kredi kartları alacak tutarı 17 Nisan'da 71 milyar 772 milyon lira düzeyindeyken 24 Nisan'da 72 milyar 407 milyon lira olarak görülmektedir. Bankaların taksitli bireysel kredi kartı alacak tutarı söz konusu haftada 32 milyar 304 milyon lira iken taksitsiz bireysel kredi kartı alacak tutarı ise 40 milyar 103 milyon lira olduğu görülmüştür. BDDK verilerine göre toplam kredi hacmi bir haftada %0,49 artış göstermiştir.

Tüketim çılgınlığına; açık büfede tabaklara yığılan tüm o bedava olarak adlandırılan ve tamamı bitirilmeden çöpe atılan yiecekler, üçüncüsü bedava olan ürünü almak için o üründen iki tane almak, sırf bedava diye bir ürünü almak için saatlerce uzun kuyruklarda beklemek örnek olarak gösterilebilir. Bu örneklere eklenebilecek onlarca örnek sayabiliriz. Sadece bir kaç özelliğini kullandığımız ve bir çok özelliğinin atıl kaldığı cep telefonu, bilgisayar, fotoğraf makineleri gibi teknolojik aletler, bir kitlenin içerisine girebilmek ve o kitle içerisinde tutunabilmek için harcanan paralar ve daha niceleri...

Gittikçe büyüyen yiyecek ve giyecek dolapları, cüzdanlarda yer alan çeşit çeşit kredi kartları tüketimlerini frenleyemeyen insanlarımızın etrafını sarmış durumda. Gelip geçici dürtülerin bizleri hedeflerimizden saptırdığı zaman kaybımızın ne kadar olduğunu hesapladık mı?

Medyatik kişilere benzemek ve modaya uymak için yapılan harcamaların kültürel ve ahlaki değerleri nasıl etkilediğini görmemiz gerekmektedir. İsraf ve lüks, bol para harcamayı beraberinde getirmektedir. İndirimli aldığı ürünü yakınına anlatan bir kişinin önce yüksek fiyatını sonra aldığı fiyatı söylemesi o malın kaliteli olduğunu mu yoksa aldığı malın ne kadar pahalı olduğunu mu göstermeye çalışıyor?

1994 yılında %5 tasarruf oranına sahip olan ABD 2006 yılında %-1 oranına düşmüştü. Bunun anlamı tasarruf yapmamakla kalmıyor aynı zamanda kazandıklarınan fazla harcadıkları anlamına geliyordu. Aşırı tüketime yenik düşen Amerika 2008 yılında dünyanın her yerine yayılan bir ekonomik krize girdi.

Alış veriş yaparken tüm bunları düşünmemiz gerekiyor. Bu aldığım ürüne/hizmete gerçekten ihtiyaç var mı? Sorusunu sorduktan sonra aldığımız cevap alış verişimize etki etmelidir. İhtiyacımız varsa gücümüz ölçüsünde elbette almalıyız.