Bu dünyadan bir Sezai Usta geçti
YIL
2012. Ekranlarda lezzet rehberi Vedat
Milor rüzgârı esiyor. “Tadı
Damağında” programının çekimi için hangi mekâna gitse, hangi lezzeti
tanıtsa ünü dalga dalga dünyaya yayılıyor.
O
dönemlerde enflasyon ve alım gücünde bir sıkıntı yaşanmadığı için tanıtılan
mekânlardaki yemek kültürümüze ait enfes lezzetleri tatmak için insanlar soluğu
tarif edilen mekânlarda alıyor. İşte bu programlardan birinde hem lezzetler hem
de bu lezzetlerin yolculuğunu anlatan bir pir-i fâni muhabbetiyle 7’den 70’e
herkesin ilgisini çekecek şeyler ortaya koyuyor.
“Bu esnaf lokantasına gitmesek olmaz, hakkı
üzerimizde kalır” diyerek, bir kenara not alıyoruz. “Gerçekten de her şey ekrandan gözüktüğü gibi mi?..” sorusunun
cevabını bulmak için bir gurme, bir insan sarrafı edasıyla yola koyuluyoruz.
1981 YILINDAN BERİ HİZMET
VERİYOR
Mekânda
bizleri önce Sezai Kadiroğlu,
arkasından ekranda anlatılan lezzetlerin enfes kokusu karşılıyor. Geleneksel
yemek kültürümüzün temsilcilerinden Karadeniz
Pide Salonu, 1981’den bugüne kadar
sunduğu lezzetlerle yoğun ilgi görüyor. Burada bir taraftan esnaf lokantası
geleneği sürdürülürken, diğer taraftan ise damak ve gönüllerde hoş bir tat
bırakılıyor.
Fatih’in
Vefa semtinde yarım asra yakın bir süredir hizmet veren lokantanın sahibi Sezai
Usta, işletmeyi Kastamonu’nun Daday ilçesi Kayı köyünden gelerek kardeşiyle
birlikte kurduğunu belirtiyor.
Lokantaya,
İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nın (İMÇ) yakınında olmaları dolayısıyla
esnafların büyük ilgi gösterdiğini ifade eden Kadiroğlu muhabbetini şöyle
sürdürüyor:
“1981
yılında Kastamonu’dan kardeşimle birlikte İstanbul’a gelerek Karadeniz Pide ve
Kebap Salonu ismini verdiğimiz işletmeyi açtık. Özellikle güveç ve pidelerimiz
İMÇ’de esnafın ilgisini çekmeye başladı. Bizi lezzet açısından özel yapan,
kullandığımız malzemeleri belli başlı yerlerden almamızdır. Eti 37 yıldır aynı
kasaptan alıyorum. Aynı şekilde unu, patatesi, peyniri, yeşil biberi, sütü,
yoğurdu, odunu aldığım yerleri de hiç değiştirmedim. Alışveriş yaptığım bu
esnaflardan bir kısmı vefat etti. Fakat ticari münasebetimi onların
çocuklarıyla devam ettiriyorum. Et Afyon’dan, peynir Giresun’dan, tereyağı
Trabzon’dan geliyor.”
TAŞ FIRINDA YAPILAN PİDENİN
LİZZETİ BAŞKA
İlerlemiş
yaşına rağmen müşterileriyle tek tek ilgilenen Sezai Kadiroğlu, ünlü gurme Vedat
Milor’un lokantayı ziyarete gelmesiyle malzeme tedarikçisi ve yabancı
müşterilerin kuyruğa girdiğini anlatıyor. Kadiroğlu, özellikle taş fırında
yaptıkları pide, güveç ve sütlaçta müşteri memnuniyetini yakaladıklarını
söyleyerek sözlerini şöyle devam ettiriyor:
“Müşteri
mekânımıza geldiğinde, fırında kızarmış yeşil biber, salata, tereyağı ve ayranı
müessesemizin ikramı olarak servis ediyoruz. Mümkün olduğu kadar ilgilenir,
onlara müşteri değil de bir misafir gibi davranarak aidiyet duygusunu vermeye
çalışırız. Özellikle kuşbaşılı, kavurmalı ve peynirli pidelerimiz büyük beğeni
topluyor. Duvara astığımız “Pidelerimiz
elle yenirse daha lezzetli olur” tabelasını görenler önce şaşırıyor, fakat
elle yemeyi denediklerinde lezzetten daha fazla memnun olduklarını ifade
ediyor.”
Et
güveç, kıymalı pide ve kebaplarda ortalama 15, sütlaç başta olmak üzere
tatlılarda ise 8 lira gibi cazip fiyatlarla herkesin gelebileceği bir yer olduklarını
anlatan Sezai usta, başından geçen hayreti mucip bir olayı da şu cümlelerle
aktarıyor:
“Bir
gün yaşlı bir zât geldi. Oturdu yemeğini yedi. Daha sonra bana, ‘yemeklere bu
lezzeti sen mi verdiğini zannediyorsun? Bu lezzeti Ebûl Vefâ Hazretleri veriyor’
dedi. Sonra çıktı gitti. Bir daha da gelmedi. Biz de böyle inanıyoruz, muhakkak
bu lezzette onların da bereketi vardır.”
ÖYLE BİR LEZZET Kİ, RUHLARI
DA DOYURUYOR
Sezai
Kadiroğlu ile kurduğumuz bu muhabbet sofrasının üzerinden yıllar su gibi akıp
gitti. O, hanesine gelen misafirlerden tevazusunu hiç eksiltmedi. Mevlânâ’nın
insanlığa sunduğu yaşam felsefesinde olduğu gibi lezzetlerini tatmaya
gelenlere, “Hamdım, Yandım, Piştim”
düsturuyla sunmaya devam etti.
Sezai
ustanın misafirlerine olan ilgisi birbirinden lezzetli pideleri, tatlıları
değildi; tebessümüyle sunduğu gönül lezzetiydi. İnsanlar Karadeniz Pide Salonu’na sadece midelerini değil, ruhlarını da
doyurmaya geliyordu.
Bu
dokunuş, bu hikâye, bu lezzet yayıla yayıla devr-i âlem ederken, “Hiç şüphesiz her nefis ölümü tadacaktır.
Biz insanları bir imtihan olarak iyilikle de, kötülükle de sınıyoruz. Sonra
bize döndürüleceksiniz” (Enbiyâ Sûresi, 35) âyeti bir kez daha tezahür
etti.
7’DEN 70’E MÜDAVİMİ VAR
Tarihler
3 Ekim 2021 gösterirken o mütebessim
ve yüce gönüllü Sezai usta Rabbi’ne göçtü. Çevresindekiler ondan razıydı,
Rabbimiz de razı olsun.
74
yıllık ömrün sonunda kapısı açık bir lezzet sofrası, hayırlı evlatlar miras bırakarak dâr-ı bekâya göçen Sezai
ustanın mahdumu Rıza bey, babasından aldığı emaneti para kazanma hırsına
kapılmadan devam ettiriyor.
Enva-i
çeşit pidelerden kebaplara, ızgaralardan güveçlere, tatlılardan çorbalara ve
közde pişmiş biberlerle birlikte içimine doyum olmayan ayrana kadar birçok
lezzeti 7’den 70’e bütün müdavimlerine sunan Rıza Kadiroğlu, mega
enflasyona rağmen misafirlerini memnun etmeye gayret ediyor.
Başka
şubesi olmayan Karadeniz Pide Salonu, Vefa Hacı Kadın Mahallesi’ndeki (İMÇ 1.
Blok girişi) mütevazı yerinde damak çatlatan lezzetleriyle müşterilerine hizmet
veriyor.
Hâmiş: Sezai usta Hacca gitmek için hanımı ile
birlikte kaydını yaptırsa da ömrü vefa etmedi. Gün geldi bu kutsal vazifeyi ifâ
etmek oğlu Rıza beye nasip oldu. Rıza bey, annesi Hasibe hanımefendi ile
birlikte Hicaz yolculuğuna çıkarak, hem kendi hem de babası Sezai usta adına
kalpleri Allah aşkı ile yanan Peygamberler sevdalıları kervanına katıldı.
Hacları mebrûr, sa’yleri meşkûr olsun.