Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Nisan 2019

Bu dönemden güçlenerek nasıl çıkarız?

Kalkınma, gelişme, ilerleme neredeyse bütün ülkelerin hayalidir.

Hem liberal hem de sosyalist doktrinlere göre kalkınmak için getirilen çözüm önerisi; sanayileşmektir.

Türkiye’nin sanayileşme tarihine baktığımız zaman, bir dönem ithal ikameci sanayileşme politikaları uygulandığını görüyoruz.

Bu dönem, nihai ürünlerin yurt içinde üretilmeye başlandığı ancak ara mallarda dışa bağımlılığın giderek arttığı bir dönem olmuştur.

İlerleyen yıllarda uygulanmaya başlanan dışa açık, liberal dönemde ise ithalatın ve ihracatın önü açılmış, artık nihai mallar da ithal edilmeye başlanmıştır.

Bu dönemlerde benzer politikalar dünyanın birçok ülkesinde uygulanmıştır.

Ancak bir ülke var ki bu süreci başarı hikâyesine çevirmiştir.

Bu dönemde Güney Kore’nin ihracat gelirlerinin bir kısmını tüketim mallarına yöneltirken bir kısmını da yatırım mallarına yönlendirdiği görülmüştür.

2008 krizi sonrasında artan korumacı politikalar doğrultusunda yeniden yerli sanayileşme gündeme gelmiş ve ekonomik milliyetçilik hızla artmıştır.

Konjonktürün değiştiği böylesi bir dönem, ulus devletlerin sanayileşmesi için önemli bir fırsat doğuruyor aslında.

Türkiye’nin de bu dönemde savunma sanayinden başlayarak millileşme hamlesi gerçekleştirdiğini görüyoruz.

Fakat bu dönem dikkatli olunması gereken bir dönem…

Geçmişte yapılan hatalardan ders çıkararak strateji belirlenmeli.

Nihai malları üretirken ara malları da yurt içinde ve milli imkânlarla üretecek bir politika uygulanmalı.

Sanayi alt yapısının modernizasyonu ile ülkemizin öncelikle kendine yeterliliğini artırırken ithalatı azaltmalı, sonrasında başta güçlü ilişkiler içinde olunan ülkelere, ilerleyen süreçte de tüm dünyaya ihraç edilecek bir model kurmalıyız.

İhracatta yüksek teknolojili ürünlerin artmasıyla, kamu gelirleri de kendiliğinden artacak, cari açık, dövize olan bağımlılık, işsizlik, enflasyon, döviz kuru ve faiz oranları azalacaktır.

Böylece büyüme oranları sağlıklı ve hızlı artarken kişi başı gelir de artış gösterecektir.

Kalkınma planı hazırlarken devletin rolü, ne her şeyi piyasaya bırakmak, ne de her alanda bizzat yatırım yapmak olmalıdır. Piyasanın ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağı dâhil alt yapıyı hazırlamak olmalıdır.

Devamında ise kontrol ve denetim elden bırakılmamalı, verilen teşviklerin hesabı sorulmalıdır.

Uygunsuz teşvik kullanımının tespit edilmesi durumunda, cezai müeyyidelerin tereddütsüz uygulanması gerekir.

Bunun için ise firmalar desteklenirken adil olunmalı, ikili ilişkilerden ziyade ülkemizin uzun dönemli çıkarları göz önünde tutulmalıdır.

Kalkınma planlarının başarıya ulaşabilmesi için ekonomiyle ilgili bakanlıkların yanında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı da sürece dâhil olmalıdır.

İster adı Endüstri 4.0 olsun, isterse Milli Teknoloji Hamlesi olsun sanayileşmenin hızla dijitalleştiği günümüzde kalkınmayı sağlayacak olan en önemli unsur nitelikli insan kaynağıdır.

Bunun için eğitim politikası oluştururken teori ve pratiğin bir arada olmasına özen gösterilmelidir.

Tıp hekimliği sisteminde olduğu gibi uygulamaya dönük eğitim programı hazırlanmalıdır.

Böylece verimlilik artacak, girdiler ile maksimum çıktı elde edilecektir. Bu da büyümeyi hızlandırıcı etki gösterecektir.

Sonuç yerine

Kalkınmayı sağlayabilmek için getirdiğimiz nispi çözüm önerileri ister ekonomik milliyetçilik olarak adlandırılsın ister başka bir isimle ülkemizin askeri alanda vermiş olduğu bağımsızlık mücadelesinden farksızdır.

Sanayi, ticari ve zirai her alanda kendine yetebilirliği sağlamak ulusal bağımsızlık için önemlidir.

İşte tam bu noktada yapısal reformlar yapılmalıdır.

Küresel ekonomik, teknolojik ve sosyolojik dönüşüm süreci yaşadığımız bugünlerde gerek ülkemizin gelişmesini sağlayacak gerekse ilişkide olduğumuz ülkelerin kalkınmalarına katkı sağlayacak politikalar üretmeliyiz.

Böylece hem yurt içinde refah seviyesi artarken uluslararası ilişkilerde de önemli bir güç oluşturulabilecektir.